Hava toplarında yoksan, Avrupa'da da yoksun. Bunu Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız her maçta gördük, yaşadık. Hep aynı senaryo. 11. dakikada Barcelona'nın 2. kornerinde ilk golü yedik. 17. dakikada 6. korneri kullandılar, 2. golü yedik ve havlu attık. Adamlar ön direğe topu gönderiyor, oradan arkaya aşırıyor ve işi bitiriyorlar. Bu durumda Fevzi'nin de yapacağı birşey kalmıyor.
Ne yazık ki, çok hafif kaldık. Havada, karada, her yerde hafif kaldık. Barcelona iyi bir idman yaptı. Tempoyu istediği gibi arttırdı, düşürdü. Onlar oynadı, biz izledik; hiç direnç gösteremedik.
Bizi skordan çok, aciz kalmamız kahretti. Bir başka kahredici durum da, Barcelonalı taraftarların kendi maçlarından çok, Milan-Leeds karşılaşmasıyla ilgilenmeleri.
Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final tatlı bir hayâldi. Aslında aklı başında olan herkes, bunun kocaman bir palavra olduğunu biliyordu. Bu gerçeği belirttiğimizde de yöneticiler bize kızıyorlardı. Şapka düştü, kel göründü, kandırmaca bitti. Elma şekeri ile insanları bir süre oyalarsınız. Şeker bitip sap ortaya çıkınca, ne söyleyeceğinizi şaşırır ve teslim bayrağını çekersiniz.
Efendim, Nouma cezalı, Karhan sakat. Peki diğer 3 yabancın nerede? Rus tankı (!) Khlestov 18 kişilik kadroda bile yok. O zaman neden aldın bu adamı? Shorunmu yedek... Ve de büyük kurtarıcı! Sellami yedek. Sezon başından bu yana satılmak istenilen Sellami'nin böylesine önemli bir maçta o kulübede oturması, Beşiktaş adına kara, kapkara bir lekedir.
Avrupa serüveni bitti. Aslında biz bunu haftalar önce belirtmiştik. Beşiktaşlı futbolculara hiç kimse öfkelenmesin. Onlar güçleri oranında mücadele ettiler. Skorlar, kalite farkının doğal sonucu. Tersi olsaydı asıl o zaman büyük sürpriz olurdu. Artık Beşiktaş, Avrupa'yı unutup kendi ligimize dört elle sarılmak zorunda. Yönetim ve Scala da, "Bizim kadromuz yeterli. Transfere gereksinimimiz yok" gibi boş laflarla vakit kaybetmemeli. Gelecek sezonun planlaması bir an önce yapılmalı.