kapat

03.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Fikirler yarışsın, akıllar karışsın..

Kafaya taktım.. Yardımcım Halis'i resim konusunda eğitip İstanbul piyasasına salacağım.. Yapar mı yapamaz mı onu bilmem ama bundan böyle Rafi Portakal eksper olarak tek tabanca dolaşamaz.. Benim de karım bu olur..

Allah milletimize zihin açıklığı versin.. Aslında yeteri kadar vermiş olduğunu bildiğimden duamı şöyle değiştireyim:

- "Allah bu ahalinin IQ'suna enflasyona endeksli olarak düzenli zam yapsın!"

Eğer bu ilahi program iki üç yıl sürekli uygulanırsa, benimle ahali arasında bir sorun kalmaz, birbirimizi daha iyi anlamaya başlarız..

Yaklaşık iki gündür uykusuzum.. Kafamı yastığa koyduğum saat sabahın bir vakti olmuş.. Ne sabahı? Biraz daha oyalansam, öğle ezanı için minareye çıkan müezzine yakalanacağız..

Ben yatacak yer beğenirken Yeşim telefon etti.. Benim Paris'ten aldığım resimler nihayet gazeteye gelmiş..

***

Hani "16 kilo sanat eseri.." diye dekontu tutulan iki yağlı boya resim vardı ya! Onlar.. Uyanıkken gidip onları da alayım, sonra yatarım deyip gazeteye gittim..

Kafada uyku hazırlığı olduğundan kimi görsem "iyi geceler" diyorum, onlar da espri yapmaya çalıştığımı düşünüp gülüyorlar.. Ne dediğimi, neden güldüklerini taa eve dönerken anladım..

Sanki askeriye roketi..

Her neyse.. Bizim resimlerin neden gümrükte "uzun menzilli roket.." muamelesi gördüğünü, sandığı görünce anladım.. Elin Fransız'ı ne bilsin bizim memleketin hallerini..

Resimler hasar görmesin diye tabloları öyle bir ambalajlamış ki bu kadar olur.. Üstelik tahta sandık kullanmış.. Resimlerin biri dar kenarlı dikdörtgen olduğundan, sandık enine uzamış, o yüzden sandığa bakan birinin aklına "Bunun içinde roket var.." ihtimalinden başkası gelmez..

Teknisyenimiz İtalyan Ali'nin adamlarına sandığı kırdırdık.. 16 kilo sanat eseri, diye zapta geçilen sandıktan çıka çıka altıyüz, yediyüz gram sanat eseri çıktı..

Resimlerin arasına yüz gram kadar da ressamın posterini koymuşlar.. Hepsini toplasan orta boyda bir Nuri Bey kavunu kadar birşey.. Artık işin kilosunda, gramında değiliz..

Resimleri alıp eve döndük.. Kendimizi iki üç saatliğine yatağa attık.. Saat 15.00 sularında bir telefon.. "Aloooo!" çekerek döndüm hayata.. Karşımda tedirgin bir ses..

Tedirginliği de uyku saatlerimizi zırt pırt ilan etmemizden..

- "Selahattin Bey uyuyor musunuz?"

Buyrun buradan yakın, beni ayar etmek için zekice bir soru yeter.. Kardeşim "Alo.." şeklinde sesler çıkarmışız.. Uykuda konuşmadığımıza göre demek ki uyanığız..

Kendimi tutup "Hayır uyumuyorum, gece tatbikatı yapıyorum.." demedim, onun yerine homurtu ile konuşma arası sesler çıkarıp, hayatta olduğumu göstermeye çalıştım.. Kızcağız kibarlıkta ısrarlı:

- "Uyuyorsanız, uyandığınızda arayayım.."

- "Nasıl isterseniz, yalnız uyandığımdan benim de haberim olsun.."

***

Ahalimiz için güne "zihin açıklığı" duası ile başlamamın sebebi, bu uyandırılma biçimim.. İkincisi bizim evin yardımcısı Halis'ten geldi..

Halis, zihinsel olarak İstanbul'a yeni göçmüş ancak metropol hayatına ayak uyduramamış taşralı vatandaşların ortalamasını temsil eder.. Bütün kavramların onun sözlüğünde ayrı bir karşılığı vardır..

Temsil banyo küveti tıkanma eğilimi gösterdiğinde "Halis pompa var mı?" diye seslenirim, o "nasıl bir pompa.." diye sormaz, gider su pompasını söker getirir..

Bahçeyi sulamak için yağmurlu günleri tercih eder ki bunun zekasıyla ilgisi yoktur.. Daha çok doğa ile rekabete hazır bir ruh hali içinde bulunduğunu gösterir..

Rafi'nin tek rakibi

Yataktan çıkıp aşağıya indim.. Halis'in çayı koyduğunu biliyorum, iki lokma zıkkımlanıp yazıya geçeceğim.. Yan gözle bizimkine baktım.. Gümrükten gelme iki tablonun etrafında dönüp duruyor..

Bu tabloların ressamı Oxana Yambykh, çizdiği kadın figürlerini karikatürize eden bir stile sahip olduğundan Halis'in resimleri yadırgadığı bir bakışta anlaşılmakta..

Belli ki içinden bu kadınlardan birine talip olsak ne kadar başlık isterler, diye geçirmekte.. Hesabı tutturamadığı için de canı sıkılmakta.. Yan gözle de beni kesiyor ki resimler hakkında bilgi vereyim..

Bakışından bana acımakta olduğu besbelli.. Hani bir bülbül kuşu, ne bileyim duvar halısındaki gibi çatal boynuzlu geyik resmi alsam, kazıklandığımı düşünmeyecek..

Ama yamuk yumuk karılara verilen dünya para, sanatı sevse bile Halis'in dahi canını sıkar..

***

Sırf olayın içine katmak için "Bak! Beklediğim resimler geldi.." diye bilgi verdikten sonra "Bunları ne yapacağız?" diye sordum..

Kendimce "Abi, filan yerde çerçeveci var, alıp geleyim de nerelere asacaksan orayı hazırlasın.." gibisinden bir cevap bekliyorum..

Halis önce "Resimleri ne yapacağız?" şeklindeki sorumu "Bunları duvara asmak lazım.." diye karşıladı.. Sonra verdiği cevaptan mutlu olduğunu belli eden bir ifadeyle;

- "Aferin, iyi akıl ettin.." türünden bir takdir bekleyişine geçti..

Ben ise hala olayı anlaması için sorularımla yardımcı olmaya çalışıyorum.. O bapta "Peki ama nasıl?" diye soracak oldum..

Halis durdu, düşündü.. Tablolardan birini eline aldı.. Tuvalin ön yüzüne dikkatle baktı.. Çividen geçirilecek bir zımba deliği arıyor, besbelli..

Sonra arkasını çevirdi.. Yan çerçeveler arasındaki asılma ipini görünce yüzü aydınlandı:

- "Abi bunları çiviyle asmak lazım.."

Kopmama ramak kalmış, gülmeyle şarlama arasında bir yerlerdeyim ki eşkıya sezgisi kuvvetli olduğundan bu hallerimi anlar.. Lafı çevirdi:

- "Bazen raptiyeyle de tutturuyorlar da.."

Lafın bittiği yere böyle böyle geliniyor işte.. "Tamam Halis, sen işine bak ben hallederim.." dedim.. "Resimlerin de yerini değiştirme.."

Bu talimatın meali; resimlerle oynama, boş vakitlerini değerlendirmek için adamların suratına bıyık filan çizme şeklinde oluyor ki anladı.. Ben de o sıralarda, yazının girişindeki dualara geçmiştim..

Kıssadan hisse: Yok! (İsteyen, Atatürk'ün Onuncu Yıl nutkunu bitirirken kullandığı final cümlelerinden konuyla ilgili olanını buraya yerleştirebilir..)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır