S A B A H O N L I N E 03.11.2000

Şu an 3 Kasım 2000 - Cuma tarihli sabah.com.tr'yi okumaktasınız.
Bugüne ait sabah.com.tr içeriği için tıklayın »

kapat

03.11.2000

Anasayfa

Win-Turkce US-Ascii

© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

Yılmaz: Ben kötümserim
Mesut Yılmaz, kötümser olmasının nedenini şöyle açıkladı: "Simitis Üsküp'te, Ecevit'e Kıta Sahanlığı için Lahey'e gitmeyi önerdi. Bu, diyalogtan kaçmaktır"

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Yunanistan'ın eski Başbakanı ve muhalefetteki yeni Demokrasi Partisi Fahri Başkanı Mitçotakis ile görüşmesi ardından, "Yunanlı'larla tokalaşırsanız, parmaklarınızı sayın" sözleri üzerine sorulan soruları, "Şaka yapmıştım" diye geçiştirdi.

Yeni Demokrasi, daha Çarşamba günü iktidardaki PASOK Başbakanı Simitis aleyhine Meclis'te bir genel görüşme önergesi verdi. Gerekçe; "Diyalogun Türkiye yararına olduğu ve Türkiye'den taviz alınamadığı."

Önerge, Salı günü Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun, Budapeşte'de Dışişleri Bakanı İsmail Cem'le "Güven Arttırıcı Önlemleri" konuşmayı kararlaştırması ardından verildi.

Simitis Türkiye ile yakınlaşmayı sürdürürken zorlanıyor. Bir yandan diyalog yönünden adım atılırken, öbür yandan engeller çıkıyor. Oysa, AB üyeliği sürecinde Atina ile diyalogun geliştirilmesi önem taşıyor.

Peki bütün o Sezen Aksu-Haris Aleksiyu konserlerine, cacık-musakka sohbetine karşın, gerçek anlamda bir yakınlaşma sağlanabiliyor mu? Cem-Papandreu anlaşması ile atılan Ege'de güven arttırıcı önlemler adımı, gerçek bir diyalog başlatabilir mi? Bu Türkiye'nin AB üyeliğine katkı sağlar mı?

CEM İYİMSER
Yılmaz bu sorulara içten bir yanıt veriyor:

- İsmail fazla iyimser, ben biraz kötümserim. Cem'in ilişkilerin gelişmesine olumlu katkısı çok oldu. Ama sorun, Yunan tarafında. Diyalog için yaklaşımın aynı olması lazım.

* Neden kötümsersiniz?

- Bizi kötümserliğe sevkeden husus, Simitis'in Üsküp'te Ecevit'e söyledikleridir. "Aramızdaki tek sorun, Kıta Sahanlığı, bu da Lahey Adalet Divanı'nda çözelim" diyor. Bu, diyalogdan kaçan bir tutum.

*Neden kaçıyor diyalogdan?

- Yunan tarafı, diyalogdan "Evet, ne veriyorsunuz?" anlıyor. "Biz Helsinki'de taviz verdik, sıra sizde" havası var. Oysa diyalog için iki taraf lazım. Taviz verilecekse, karşılıklı verilir.

ÇÖZÜM AB'DE
* Gelişmeleri olumsuz mu görüyorsunuz?

- Hayır, tam tersine. İlişkiler, 1950'lerden bu yana, en iyi durumunda. Son araştırmalar, Yunan kamuoyunun, yüzde 70'inin Türkiye ile yakınlaşmayı istediğini gösteriyor. Tabii bir yılda köklü değişiklik beklenemez. Diyalog sabır ister. Bizim diyalogdan başka yolumuz yok. Ama diyalogun sonucu, iki taraf için de kabul edilebilir olmalı.

* Bu sorun nasıl aşılır?

- Bizim diyalogu bir durumu kurtarma çabası değil, sorunlarımıza kalıcı çözüm bulma yolu olarak gördüğümüzü anlamaları lazım. Gerçek bir diyalogun, kendi çıkarlarına da uygun olduğunu anlamaları lazım. Bakın, sorun aslında Türkiye ve Kıbrıs'ın, AB üyeliği ile çözülür.

* Birleşik bir Kıbrıs mı?

- Evet. Zaten Kıbrıs'taki sorunların çoğu, serbest dolaşım ve mülkiyet hakları ile ilgili. Bunlar AB için de sorun bile olmaz. Ege'de de durum aynı.

* AB yolunda en büyük engel Kıbrıs mı?

- Hayır, o engellerden sadece biri. İçerideki engeller daha büyük.

APO'YU ANITSATMAK
Mesut Yılmaz'ın yanıtları, Ankara'nın da Atina'nın da önündeki sürecin zor olduğunu gösteriyor. Ancak Atina, Türkiye'den taviz isterken, Ankara'nın vermiş olduğu, en büyük tavizin unutulduğu yanılgısında. Bölücü terör örgütü PKK'ya 15 yıl boyunca, son ana dek lideri Abdullah Öcalan'a yataklık etmek dahil, verdiği desteği, ikili ilişkileri sertleştirmemek adına, uluslararası arenaya taşımamak tavizi yeterince büyük değil miydi? Atina, Helsinki'de Türkiye'ye biraz da bu tavize karşılık, destek vermedi mi? Belki Ankara'nın, arasıra yakın tarihi anımsatması gerekiyor. Murat YETKİN