Robert Kolej... Siyasetten edebiyata, ekonomiden tiyatroya, her alanda başarılı kişileri yetiştiren ünlü okul...

1920'LER
* Belkıs Vassaf ('28)

Okulun iki yemekhanesi lüks lokanta gibiydi. Sofra örtülü altı-sekiz kişilik masalarda otururduk. Hepimizin ayrı peçetesi vardı. Yemek karavanayla değil servis tabağı içinde gelirdi.

1930'LAR
* Mina Urgan ('35)

1926'da TKP davasında mahkum olan sevgili hocam Profesör Sadrettin Celal Antel, hapisten çıktıktan sonra, bizim ortaokul kısmında Yurt Bilgisi öğretmeni oldu... O sıralarda çok ünlü bir şair sayılan Türk Edebiyatı öğretmenimiz Faruk Nafız Çamlıbel'i pek adam yerine koymazdık.

1940'LAR
*Şakir Eczacıbaşı ('49)

Bizim dönemimizde Missouri gemisi İstanbul'a geliyordu. Tüm okullar onu ziyarete gidecekti. Profesörümüz Mr. Larsen bize, "Evet, biliyorum gitmek zorundasınız ama bir savaş gemisini okullar değil yalnızca askerler karşılar. Gitseniz de bunu kafanızda bir düşünün ve öyle gidin" demişti. Şimdi düşünüyorum da aslında bizi hayata ne kadar ince bir şekilde hazırlıyorlarmış.

1950'LER
* Nuri Çolakoğlu ('62)

Kız kolejiyle bizim kardeş okulumuz arasında ünlü çay partilerimiz ve şöyle de bir sistemimiz vardı: Hazırlık 2'den itibaren başlardı bu hikaye. İki defa erkeklerin, iki defa da kızların tarafında parti yapılırdı. Erkek tarafında ilan edilirdi, 'kız tarafında parti yapılacak gidecek olanlar isimlerini yazsın' diye. İsimler yazıldıktan sonra o isimler kızlara giderdi. Yahut da tersi. O liste ilan edilince partiye katılacak olanlar oradan gözlerine kestirdikleri kızın adıyla kendi adlarını yazıp bir kutuya atarlardı. Başvuru süresi bitince öğrenci birliği temsilcileri oturup kimin kimle eşleşeceğini kararlaştırırdı. Bir kızla bir erkeğin seçiminde başka bir talip yoksa, birinci eliminasyon olarak eşleşirlerdi. Eğer bir kızla daha çok erkek yazılmışsa kura çekilir, onlar belirlenirdi.

Esas daha matrağı, açıkta kalan kızlar ve erkekleri öğrenci birliği eşleştirir ve listeyi asardı. O akşam, Perşembe akşamı, muazzam bir telefon trafiği yaşanırdı. Eğer kızlar çok hoşlanmadıkları bir erkekle eşleştirilmişlerse derhal aniden hastalanırlardı. Yahut da yine aynı şekilde davranıp gelmeyen erkekler de olduundan parti gününde yüzde 10-15'lik bir fire olurdu. O noktada gelmeyen kızların eşleriyle gelmeyen oğlanların eşleri anında eşleştirilir, böylelikle parti salim bir şekilde yapılırdı.

1960'LAR
* Ömer Madra ('64)

Slinger'ın Gönülçelen'inden Don Kişot'a, Dante'nin İlahi Komedya'sından Gargantula ve Joyce'a dek muazzam bir edebiyat okutuluyordu. Kimin öğrenci, kimin öğretmen olduğu net değildi. Bir parti havasıydı sanki.

Aktif, ayakları üzerinde durabilen, düşünen, araştıran ve soru sorabilecek nitelikte insanların yetiştiği bir okuldu. Bize çalışma ahlakı ve disiplinin yanı sıra sonrasında nasıl eğlenileceği de gösterilirdi.

1970'LER
* Serdar Erener ('79)

Özgüven konusunda çocuğu besleyen bir yerdi. Bizim tüm alışkanlıklarımızı ters yüz etti. Bana kazandırdığı en önemli şey budur. Ben lisede çok tembeldim. Beni ve sınıfın en tembel beş çocuğunu çağırmışlardı. Tüm öğretmenler dizilmişler, bizi de başa oturttular. "Evladım niye böyle tembelsin, nedir derdin," diye soruyorlar. Ben de, "Ben çok meşgulüm, bir kaç kulüpte birden faal üyeyim, futbol takımı, şiir, tiyatro kulübü, atletizm kulübü..." dedim. Normalde bunun bir azar toplantısı olmasını bekliyorum, böyle alışmışızdır çünkü. Orada öyle olmadığı gibi bir İngilizce hocası vardı, Mrs. Webster, benim hiç hocam olmamıştı ama "Bu çocuk çok tembel ama karizması var," dedi. Düşünebiliyor musunuz? Sadece onbeş yaşındasın, sınıfın en tembelisin, seni çağırıp anlamaya çalışıyorlar ve 'tembel ama karizması var' diyorlar. 15 yaşındaki bir çocuk başka bir şey duymak istemez ki zaten. Adeta enjekte edilen bir özgüven.

1980'LER
*İpek Cem ('85)

Eskiden nasıldı biliyoruz ama Robert Kolejliler örneğin bir Galatasaray Liseliler gibi birbirine kenetlenmezler. Amerikan felsefesi nedeniyle daha bireyseldirler. Okul ve öğrenciler kendilerini her zaman bir numara gördüklerinden birleşip güçlenme ihtiyacı duymazlar herhalde.

Orada okuyan kendini hep 'bir numara' görür

İŞ DÜNYASI
Ömer Dinçkök, Melih Araz, Erhan Dumanlı, Rahmi Koç, Suna Kıraç, Sevgi Gönül, Semahat Arsel, Nejat Eczacıbaşı, Cem Boyner, Vural Akışık, Hüsnü Özyeğin, Burhan Karaçam, Osman Berkmen, Esat Edin, İbrahim Betil, Feyyaz Berker, İbrahim Bodur, M.Emin Karamehmet, Halis Komili, Osman Kavala, Alp Yalman, Serdar Bilgili, Betül Mardin, Neşe Erberk,

POLİTİKA
Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit, Tansu Çiller, İsmali Cem İpekçi, Emre Gönensay, Algan Hacaloğlu, Cem Kozlu, Ersin Faralyalı, Behice Boran, Kasım Gülek

EDEBİYAT
Halide Edip Adıvar, Pınar Kür, Refik Erduran, Orhan Pamuk, Talat Halman, İpek Ongun, Tomris Uyar, Nihal Yeğinobalı, Mina Urgan, Emre Yılmaz, Aslı Erdoğan, Cevat Çapan, Ayşe Kulin, Jak Deleon

TİYATRO
Genco Erkal, Haldun Dormen, Engin Cezzar, Ahmet Levendoğlu, Kerem Kurdoğlu, Göksel Kortay, Nevra Serezli, Zeki Alasya, Can Gürzap, Tunç Yalman, Nedim Saban, Refik Erduran, Beklan Algan, Nedim Göknil, Ülkü Tamer, Yavuzer Çetinkaya

BASIN
Şahin Alpay, Nilüfer Kuyaş, Yıldırım Türker, Altemur Kılıç, Ercan Arıklı, Perihan Mağden, Elçin Yahşi, Sedat Ergin, Deniz Alphan, Mansour Fourutan, İpek Cem, Gündüz Vassaf, Etyen Mahçupyan, Korkmaz İlkorur

SİNEMA/TV
Nuri Çolakoğlu, Ömer Madra, Mim Kemal Öke, Ömer Kavur, Ömer Karacan, Halit Refiğ,

REKLAM
Serdar Erener, Yiğit Şardan, Erol Moran, Çınar Kılıç

MÜZİK
Evin İlyasoğlu, Çiğdem Talu, Cem Karaca,

SANAT
Abidin Dino, Vasıf Kortun, Şakir Eczacıbaşı