kapat

22.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )


Resim dersi fıkrası

Erkek lisesinde resim dersindeyiz... Resim öğretmeni Remzi Bey öğrencilerine seslenir:

- Canavarlar, ortalık kış kıyamet. Dışarısı kar, haydi içimiz ısınsın, bahar manzaraları çizin, çiçekler, böcekler, hayvanlar çizin...

Öğrencilerden biri parmak kaldırır:

- Hocam gerçek boyutta sinek çizsem kabulünüz müdür?

- Çiz evladım, zordur sinek, ama madem istedin, dene bakalım.

Remzi Bey ders boyu sıraların arasında dolaşır, kim ne çiziyor bakar, takılır... Bir öğrencinin yanından geçerken eliyle masadaki sineği kovalar, "Bu mevsimde hayret" diyerek...

Sinek olduğu yerde kalır!

Remzi Bey gözlerine inanamaz...

- Oğlum sen mi çizdin bu sineği?

- Evet hocam.

- Kerata sende çok iş var, sen bana bir at çiz bakayım...

Oğlan alır kalemi eline ve döktürür... O at kağıttan fırlıyor, doludizgin gidecek, muhteşem bir görüntüsü vardır, adalelerin gerginliği, yelenin savruluşu... İnanılmaz güzellikte bir at!

Remzi Bey'in gözleri dolar...

- Oğlum sen bir dehasın. Sen gerçek bir resim dehasısın. Bütün dünya sergilerinde baş köşede sergilenecek bir yeteneksin...

Böyle diyerek resimle beraber bizimkini okul müdürüne çıkartır. Müdür de hayran kalmıştır, çocuğun yurtdışında resim akademilerine yollanması fikri akıllarına gelir.

Remzi Bey durumu anlatmak üzere çocuğun evine gitmeye karar verir, beraber oğlanın evinin yolunu tutarlar...

Oğlanın babası evin salonunda oturmaktadır, adamın iki eli de kocaman pansumanlar, sargılar içinde...

Remzi Bey söze girer...

- Efendim sizin oğlunuz...

Baba hemen keser:

- O benim oğlum falan değil, şeytan görsün yüzünü, rezil herif!

Remzi Hoca, şaşırır ama devam eder:

- Efendim sizin oğlanın resim yeteneği...

- Onun resmini de... Resim yeteneğini de...

- Efendim ben oğlunuzun resim hocasıyım...

- Resim hocasını da, topunu da, alayını da...

- Beyefendi ben bu devletin şerefli bir öğretmeniyim, benimle böyle konuşamazsınız. Bu oğlan kabiliyetli, hem de çok kabiliyetli...

- O hergelenin kabiliyetini de yeteneğini de...

- Beyefendi, sakinleşin kardeşim, nedir derdiniz, bu oğlanla, resimle alıp vermediğiniz?

Baba önce Remzi Bey'in gözlerinin içine bakar, sonra pansumanlı ellerine ve nihayet konuşur...

- Geçen akşam arkadaşlarla içmeye gittik... Biraz fazla kaçırmışım, gecenin bir vakti, kafa hafif dumanlı, eve geldim... Bu hergele oğlu herhalde, bu bizim serseri... O gece... Ben yokken... Tutmuş, salondaki sobanın üzerine, bir çift göğüs resmi çizmiş!

***

Not: Fıkra Müjdat Gezen'den sayım günü hediyesi! Orijinalinde çocuk biraz daha gözüpek davranıyor ve babası yandığından yürüyemiyor!

Bu milletin kıymetini bilin!

Bir Pazar günü bütün Türkiye evde oturarak bekliyor!

Milli ev hapsi!

Aslında Anayasa'ya bile aykırı olabilir...

Ama biz oturuyoruz!

Sıkıysa gel New York'ta, Paris'te, Londra'da, Roma'da yap bakalım...

"Bu Pazar evden çıkmayın" de!

"Şehrin üzerinde nükleer serpinti var" demekdikçe

Kimse ciddiye almaz, uygulatamazsın!

Ama bilgilendirildik...

İlkel ülkede gelişmiş çalışmalar yapıldığı için bunlar oluyor.

Sayım, çok ciddi bir araştırma, yapılmazsa ülke önünü göremiyor.

Bizde herkes kayıtları kendi doldurup devlete ulaştırma işini yapacak durumda olsa, hapse gerek kalmayacak.

Bunu yapamayanlar, yapabilenlerden daha fazla olduğu için toplu uygulama şart oluyor...

Sokağa çıkmama nedenimiz...

1. Vatandaşın devlete saygı ve güveni.

2. Ülkenin geri kalmış olması.

3. "Bu sondur" umudu

***

Herhalde Başbakan Ecevit vatandaşlarına bir teşekkür konuşması yapacaktır...

Ve umarım Türkiye'ye yeni bir hedef daha konur... Bir sonraki sayımı Ğbir 10 yıl sonra- eve hapsolmadan yaparız. Yine ev hapsi gelirse, bu bilgi çağında artık bizim sayılmamıza da gerek kalmaz...

Olsak da olur olmasak da...

İpin ucunu koyuvermişiz demektir.

10 yıl sonra...

Yine milli ev hapsi olursa ve yine insanlar evinde otursa... Bilin ki umutsuzluktan oturuyor olurlar. 10 yıl sonra...

İnsanları eve kapatarak sayamayacaksınız!

Devlet "Hala o düzeye gelemedim kusura bakmayın" dese...

Vatandaş "Bu kez de sen kusura bakma" diyecektir. Ve büyük olasılıkla "Dur!" dediğinde duramayacak kadar dinamik bir ülkeyi yönetmek çok daha keyifli olacaktır!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır