kapat

22.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


İktidar alanları

Kavgayı ben de herkes gibi televizyon haberlerinde izledim. Prof. Adnan Çoker'in Hülya Avşar'a öyle durduk yerde saldırması gerçekten şaşırtıcıydı. O kadar şaşırtıcıydı ki, Hülya Avşar önce şaşkınlıktan tepki bile veremedi. Kendini toparladığında, o bir anlık şaşkınlığın ve alttan almanın acısını çıkardı tabii. İyi de, bütün bunların ne önemi var? Birinin bir espriyi anlamaması yüzünden çıkan sıradan bir ağız dalaşı ana haber bültenlerinde yer alabilir mi? Ama alıyor işte. Çünkü bu ağız dalaşının altında az buz şey yatmıyor: Prof. Çoker ve Hülya Avşar, yıllardır yaşanan ciddi bir saflaşmada karşıt tarafların sembolleri olarak, iktidar alanları üzerinde kıyasıya bir "yeniden paylaşım savaşı" veriyorlar.

***

Yeniden paylaşım savaşının konusu, kültür hayatı... Bazı aydınlar, popüler kültür dünyasının ünlülerinin, halkın büyük çoğunluğunun kalbini kazanıp kültür hayatını avuçlarının içine almaları yetmiyormuş gibi, bir de "kendi iktidar alanlarına" burunlarını sokmalarını açıkça tecavüz olarak gördüklerinden, tepkileri çok sert oluyor.

Onlar, pop kültürün dünya ve ülke genelindeki ezici zaferini kabul etseler bile, hiç değilse kendi "kurtarılmış bölge"lerinde iktidarlarının tadını çıkarmak istiyorlar. Bazı alanların etrafına dikenli teller çevirip o alanları pop kültür için yasak bölge haline getirmeye çalışıyorlar.

Ama gelin görün ki, popüler kültür "tam ve eksiksiz" iktidar hırsıyla o dikenli telleri zorlamaktan asla vazgeçmiyor. O dünyanın kahramanları, ülkede düşürülmemiş tek bir kale, fethedilmedik bir karış toprak bırakmamaya kararlılar. Kendilerine kapalı tutulmaya çalışılan o alanda yaşayanlar tarafından küçümsendiklerini bilmek, hayatlarının kompleksi oluyor. Girmeleri yasaklanan o alanı zaptetmedikçe, bütün şöhretlerine ve paralarına rağmen, "nihai zafer" hissini bir türlü duyamıyorlar. Entellektüellerin "iyi geçindikleri" ve hatta yücelttikleri pop starlar da yok değil. Ama dikkat edin, onlar bu özel iktidar alanlarına saygıda kusur etmeyenler...

Evet, kimi aydın, pop dünyası ünlülerinin "haddini bilenleri"ni seviyor. Sivri dilli, küstah, alaycı ya da özgüvenli olmayı da kendi tekellerinde görüyor. Star, her ne kadar milyonların sevgilisi olsa bile, aydının karşısında biraz boynu eğik duracak, biraz alttan alacak, sıra bazı konulara geldiğinde "ne haddimize, siz daha iyisini bilirsiniz" deyip susacak. Böyle davranan, ulular katına asla ulaşamayacağının bilincinde olan ve bilinci yeri geldiğinde uygun söz ve davranışlarla ortaya koymayı bilen, biraz ürkek, biraz mazlum starlarımız el üstünde tutuluyor. Onlara kendi alanlarında kraliçelik payeleri verenler mi istersiniz, susuşlarında keramet arayanlar mı...

Sanırım, Hülya Avşar bu formata hiç uymadığı için, başı dertten kurtulmuyor.

***

Demokrasi, insanların eşit olduğu varsayımı üzerine kurulan bir sistemdir. Bu sistemde, çoğunluğu kazanan iktidarı da kazanır. Yani hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Bu kural çerçevesinde, popüler kültürün iktidarında da şaşılacak bir durum yoktur.

Ama bütün bu kavramlar, iktidarla ilgili kavramlardır. İktidara ilişkin herhangi bir iddianız yoksa, bütün bunların önemsemezsiniz. Mini minnacık bir azınlık da olsanız, kendinizi arzın merkezi sayabilir ve öyle yaşayabilirsiniz. Ama iktidar meselesine takmışsanız, (yani küçümsediklerinizle aynı ipte oynuyorsanız) bir türlü huzur bulamazsınız.

Bence popüler kültür dünyasının starlarıyla sürekli didişen aydınların baş takıntısı, gün olup devran döneceği ve iktidarın "gerçekten hak edenlere" yani kendilerine kısmet olacağı günlerin hayaliyle yaşamaları ve o gün bir türlü gelmedikçe sinirlenmeleri... Bu sinir içinde, dört bir yanı kuşatılmış olan yurtlarında, ellerinde kalan son toprak parçasına da el uzatıldığını gördüklerinde, anavatanı işgale uğramış yurtseverler gibi militanlaşıp saldırganlaşıyorlar. Oysa, iktidar her koşul altında ona sahip olanı sınırlayan, elini ayağını tutan, dalkavuklaştıran bir güçtür. Gerçek özgürleşme, ancak iktidar kavramıyla bütün ilişkinin kesilmesi halinde gerçekleşir. Tüm iktidarı ele geçirmek isteyenleri asıl çaresiz bırakacak olan da budur aslında.

İktidarın her türlüsüne sırtını dönmüş bir kitle üzerinde iktidar kurulabilir mi?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır