kapat

22.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )


Zihniyet meseleleri

Bugün evimizde oturuyoruz. Kentsel orta sınıflar nüfus sayımı yüzünden sokağa çıkma yasağı konmasına internette çok karşı çıktı. Medya da destek oldu. Etkisi? Yok. Bir önceki sayım öncesinde de protestolar gelmişti. Sonra unutuldu.

Merak etmemek mümkün değil. Vatandaşın bu kadar tepkisini çeken bir uygulamayı sürdürme kararını kim alıyor? Hükümet mi? Bürokrasi mi? MGK mı? Kim?

Üstelik Türkiye'de siyasetçinin popülist olduğuna inanılır. Popülist siyaset için daha iyi bir fırsat zor bulunur. Sokağa çıkma yasağını kaldırmak, bütçeye yük olmadan vatandaşın hoşuna gidecek bir icraat olanağı veriyor. Ama yapmıyorlar. Neden acaba?

Klasik komplo teorilerine müracaat edebiliriz. "Derin devlet" olabilir mi? Bana ikna edici gelmiyor. Nüfus sayımını vatandaşı zorla evinde oturtup koyun gibi sayarak yapmanın milli güvenlik açısından yararlarını kavramakta zorlanıyorum.

Geriye ne kalıyor? Basit bir hipotezim var. Son dönemde enflasyon tartışmaları çerçevesinde çok geçen bir sözcüğü kullanalım. Atalet yada inertia diyelim. Bir kere böyle yapmaya başlamışız. Değiştirmeyi beceremiyoruz.

Fıkrayı duymuşsunuzdur. Birliğin yeni komutanı alakasız bir duvarın önünde nöbet tutulduğunu görür. Nedenini araştırır. Kimse bilmiyordur. Sonunda yıllar öncesini hatırlayan bir eski asker anlatır. "On yıl önce o duvarı boyatmış, sonra da kimse kirletmesin diye nöbetçi koymuştuk; demek hala duruyor..." .

Ne diyorsunuz? Sakın bizim sokağa çıkma yasaklı nüfus sayımı da öyle olmasın!

Hukukun üstünlüğü
Egebank'ta ayrıntılara inildikçe ortaya çıkan manzara çok vahim. Kanunen kamu otoritesinin bankaları yakından denetlemeye yetkisi var. Ama Türkiye'de yazılı hukukun pek de "kıymeti harbiyesi" olmadığı da biliniyor.

Neden? Çünkü kanunları uygulamakta çok başarılı değiliz. Hukuk kurallarının hayata geçirilmesine anglo-saksonlar "law enforcement" diyor. Sözcüğün kökeninde "güç, kuvvet" var.

Kamu otoritesinin elindeki gücü kanuna herkesin uyması için kullanması anlamına geliyor. Kanunu çıkartmak kolay. 276 kişi parmak kaldırıyor. Oluyor. Ama milyonlarca vatandaşın ona uygun davranmasını temin etmek çok farklı bir anlayış gerektiriyor.

Daha önce çok verdiğim bir örneği tekrarlamak zorundayım. Gecekondu nedir? Mülkiyetine sahip olmadığınız bir toprak parçasına yerel yönetimin izin vermediği bir inşaatı gerçekleştirmenizdir.

İki tarafı da kanunen suçtur. Ama Türkiye'de sıradan bir vakadır. İnsanlar Hazine arazileri üstüne inşaat ruhsatı almadan bina yapar, sonra da iskan ruhsatı olmaksızın içinde otururlar.

Hukukun üstün olduğu bir toplumda iki yol vardır. Ya kamu arazileri üstüne isteyenin serbestçe istediği inşaatı yapmasına izin verirsiniz. Ya da gecekonduları yıkarsınız. Biz üçüncü yolu bulmuşuz. Ne yıkarız, ne de serbest bırakırız. Yasak sürer ama gecekondular yapılır.

Egebank aslında Türkiye'de hakim genel zihniyetin, kanunların uygulanmak için yapılmadığı düşüncesinin sıradan bir tezahürüdür.

Yadırgıyorum
Egebank sonrasında yeni bir eğilim gözlüyorum. Ekonomi köşe yazarlarına yönelik ama isim vermeyen ağır suçlamalar yapılıyor. Beğendiğim üç yazardan örnek vermek istiyorum.

Serdar Turgut "televole iktisatçıları" diyor. Bunlar kim? Ben de NTV'de Ekodiyalog programını yapıyorum. Email çekip, beni mi kasdediyorsun diye sordum. Cevap gelmedi.

Zeynep Atikan, faiz indi-çıktı yazıları ile borsanın kalp atışlarını yorumlayan "teknisyen iktisatçılara" bankalarla irtibatlı "kelepçeli yazarlar" diyor. Şaşırtıcı bir uslup ve ifadeler kullanıyor. Kim bunlar? Belli değil.

Salih Neftçi iyice ipin ucunu kaçırmış. Meslektaşlarına ağıza alınmaz hakaretler yağdırıyor. Kim bunlar? Söylenmiyor. İddia ettiklerini kimlerin yaptığını bilmiyoruz. Tüm köşe yazarı iktisatçıları şaibeli yapıyor.

Çok yadırgadığımı ifade ediyorum. İsim verin, kardeşim. Madem birşeyler biliyorsunuz, açıklayın. Eğer isim vermeye cesaretiniz yoksa, adresi belirsiz mektuplar yazmayın. Susun.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır