Bir sürü dinci "sözde" gazete, abonelere kapı altlarından atıldığı için, onların senaryolarından haberdar olma şansınız yok..
Bunlardan biri olan Yeni Şafak gazetesi, günlerdir çirkin bir üslupla, abuk sabuk bir senaryoyu şişirdi durdu.
Hikaye şu:
Egebank Skandalı zuhur etti ya...
Dinciler de, "laik" düzeni her fırsatta karalamaya yeminliler ya...
Tuttular, Başbakan Yardımcısı Hüsümettin Özkan'ın kayınvalidesini Egebank soygunu ile "irtibatlandırmaya" kalktıştılar.
Kadına "soyguncu" demeye getirdiler.
Neymiş, efendim...
Kayınvalide Hatice Betül Özbay, avukatı Aydoğan Semizer'in aracılığı ile Egebank'tan 62 milyar lira para almış...
Öyle basit bir mantık ki, neredeyse Egebank ile normal bir para alışverişi yapmış herkes "soyguncu" ilan edilecek...
Fakat, mesele dün aydınlandı.
Segbetullah Seydaoğlu, Meclis kürsüsünde bu konuyu sorunca...
Hükümet, hiç köşe kapmaca oynamaya kalkmadı...
Çünkü bizzat Hüsamettin Bey, bu "kir"in temizlenmesini istiyordu.
Başbakan Ecevit'in direktifi yerine ulaştı ve Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kurulu başkanı güvenilir bürokrat Zekeriya Temizel'in, gerekli araştırmayı yapması sağlandı. Murakıpların raporlarına göre gerçek aydınlandı:
Avukat Aydoğan Semizer, kayınvalide Özbay'ın 15 yıldır vekaletini taşıyıp, her türlü emlak alım satım işlerini takip etmektedir.
İki yıl önce, "mali milat" ilan edildiği günlerde, Hatice hanım avukatını aramış ve babadan miras kalan taşınmazların satışından elde edilen ve avukatının uhdesinde bulunan 62 milyar lirasını, bir bankaya yatırmasını istemiş, dürüst davranmış...
Semizer de aynı günlerde Egebank'tan kendi namı hesabına çektiği yüklü bir miktar paradan 62 milyarı Hatice hanımın hesabına yatırmış...
Yani bu para, Hatice hanımın avukatından zaten alacağı para...
Başbakan Ecevit ile Zekeriya Temizel'in altına imza koyduğu murakıp raporları aynen şöyle bitiyor:
"Olayda, Hatice Betül Özbay'ın en küçük bir kusuru yahut suça iştiraki söz konusu değildir."
Meseleye Hüsamattin Özkan açısından bakıldığında ise...
Böyle bir dedikodu, hayatını "tertemiz" bir yaşam üzerine oturtmaya daima özen göstermiş, şimdi de hükümetin omurgasında etkinlik gösteren bir siyaset adamı için, "kabul edilmez ve taşınmaz bir bıçak yarası" niteliğindedir.
Herhalde gerçeğin aydınlanmasından en fazla mutlu olan da odur.
Dinci balonculara gelince...
Bu davranış ve düşünce sistemleri bizim için sır değil...
Hem de, sürekli ürettiği dedikodularla "kartel medyası"na aklınca "yön vermeye" çalışan Fehmi Koru'nun, geçenlerde övgüler düzdüğü Yeni Şafak'ın bu "iftirası" hakkında ne düşündüğünü asla sormayacak kadar sır değildir!
Laik iktidarları ve Cumhuriyeti örselemeye programlı beyinlerden "hakkaniyet" beklemek abestir.
Refah iktidarını bir tek gün eleştirmediklerine bakılırsa, şimdiki hükümete duydukları öfkenin gözlerini döndürmesi asla şaşırtıcı değil...
