kapat

21.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


AB'nin "nasıl"ı; Avrupa'nın hangisi...

Almanya'da "Türken Raus" (Türkler dışarı) sözcükleri işitileli, duvarlarda bu tür yazıları göreli çok zaman olmadı. Fakat, Gerhard Schröder'in başkanlığında "Sosyal Demokratlar-Yeşiller koalisyonu"nun kurulması ve bu Alman hükümetinin "yeşil ışığı" sonucu Türkiye'nin "AB aday üyeliği" ile birlikte, iki ülke arasındaki "iklim"in hızla değişmeye yüz tuttuğu da bir gerçek.

Bu gerçek, en başta, kendisini Schröder'in daha önce eyalet başbakanlığı yaptığı Niedersachsen'ın (Aşağı Saksonya) merkezi Hannover'e geldiğimizde kendini gösterdi. 200 kişiyi aşkın kişiden oluşan koca Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) heyeti, pasaport kontrolü yapılmadan ve üstelik üst düzey konuklara uygulanan bir protokol ile, eskort eşliğinde Hannover'e girdi. Hannover'de bulunulduğu sırada, her gidiş-gelişte, trafik, heyetin hareketine göre düzenlendi. Bunlar, Almanya'da, Türklerin, kısa süre öncesine dek hayal bile edemeyeceği manzaralar idi.

Berlin'de Eurochambers (Avrupa Odalar Birliği) Kongresi'nde ise, Ahmet Necdet Sezer'le birlikte Türkiye'de alıştığımız bir görüntüye tanık olduk. Toplantıyı açmaya ve açış konuşmasını yapmaya gelen Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau, tek eskort ile geldi. Berlin Parlamento binasının önünde durduğunda, hiçbir alayıvala olmadan arabasından çıktı. Onu kürsüde görene dek, gerçekten Rau olduğundan emin de değildik. Aklımızdan, benzetmiş olabileceğimiz düşüncesi geçiyordu. Avrupa Birliği'nin en güçlü ve en büyük ülkesinin Cumhurbaşkanı'ndan daha gösterişli biçimde, birkaç eskort ve çok daha kalabalık bir koruma topluluğu ile dolaşan gazete yöneticileri ve köşe yazarlarının bulunduğu bir ülkeden geldiğimiz için, "kuşkumuz" doğaldı.

Eurochambers'in açılış oturumunda yapılan Johannes Rau'nun, Slovenya Cumhurbaşkanı Milan Kucan'ın ve Almanya Maliye Bakanı'nın konuşmaları, "Avrupalılık"; daha doğru bir deyimle "21.yüzyılda Avrupa ve AB kimliği" hakkında önemli ipuçları ile doluydu. Sami Selçukvari... Rau'nun ve Kucan'ın Eurochambers konuşmalarını, biz, "köşe yazısı" diye yazsak Türkiye'de hakkımızda soruşturma açılır, en hafifinden basındaki bir koro tarafından ağız dolusu hakarete uğrardık.

Rau, artık, "Avrupa Birliği projesinin, bir ekonomik ve politikacılara ait bir proje olmaktan çıktığını; Avrupa için bir toplumsal istikrar ve toplumlararası proje" olduğunun altını çizdi. "Ulus-devletler"in "üst kimliği" haline gelecek bir "federal Avrupa"nın oluşumundan söz etti ve bunun için "devletin yetkilerini bireyler önünde sınırlayan cinsten", tıpkı ulus-devletlerin anayasası olduğu gibi; bir "Avrupa anayasası" gereğini vurguladı. Bu yönde bir "temel haklar yasası" hazırlığına işaret etti. Bu yaklaşımın, daha önce bir Le Monde makalesinde, mayıs ayında Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in Berlin Humboldt Üniversitesi'nde, haziran ayında Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın Alman Parlamentosu'ndaki konuşmasında dile getirildiğini belirtti ve İtalya Cumhurbaşkanı Ciampi'nin de bu görüşleri paylaştığını bildirdi.

Kucan, "ulus-devlet, küreselleşme, Avrupa birliği" kavramlarına ayırdığı konuşmasında Amerikalı düşünür Daniel Bell'e atıf yaparak, "ulus-devlet, küreselleşmenin getirdiği sorunları çözemeyecek kadar küçük; kendi iç sorunlarını çözemeyecek kadar büyüktür" dedi.

Berlin'de "düşünce"nin ve "kavramlar"ın nasıl bir "yeni Avrupa ruhu" yarattığına ve ekonominin "önünde" gittiğine tanık olduk. Türkiye (daha doğrusu su başlarını tutan yönetici sınıfın, bir avuç yazar-çizeriyle, bir bölümü) bu ruhun ve kavrayışın henüz uzağında. 8 Kasım'da açıklanacak "Katılım Ortak Belgesi" metni için, en temel hak ve özgürlüklere ilişkin olarak (312.maddeden azınlık haklarına kadar) Brüksel ile pazarlık halinde. "Öteki Türkiye" ise aksine, bunu kavramak, sindirmek ve uygulamak konusunda arzulu.

Anadolu'nun ekonomik enerjisini ve potansiyelini yansıtan insanlar, Almanya'nın ortasına pasaport kontrolsüz vizesiz girme keyfini yaşadıktan sonra, Avrupa'nın her yerinde aynı imkanı elde etmeyi elbette isteyeceklerdir. "İnsanların, malların, fikirlerin serbestçe dolaştığı" bir "özgürlükler Avrupa'sı"...

Bu amaçla, önce, "özgür insanların Türkiye'si" gerekiyor.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır