Ermeni soykırımının ABD tarafından da resmen tescil edilip, her yıl Başkan tarafından altının çizilmesini amaçlayan ünlü tasarı; sonunda Temsilciler Meclisi'ne kadar gelmişken, Clinton yönetiminin bastırmasıyla şimdilik geri çekildi...
Bunu, Ankara'nın bir başarısı olarak da görmek mümkün..
Ancak bana sorarsanız, Osmanlı'nın son yıllarında İttihatçılar'a ait acılı ve acıklı bir konunun; bundan böyle Türkiye'nin sık sık ağırlığını koymasıyla değil de; hem Erivan'la, hem dünyadaki tüm Ermeni dostlarla objektif bir zemin içinde, uluslararası gündemden ortaklaşa düşürülmesi gerek artık...
Bu konuda ilk adımın Erivan'dan atılmış olduğunu ve İshak Alaton'dan da destek rica edilmiş bulunduğunu; Alaton'la, değerli diplomatlarımızdan Özdem Sanberk'in, bir TV açık oturumunda yaptıkları açıklamalardan öğrendik....
Erivan, karşılıklı ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi ve "Ermeni soykırımı" iddiasının da artık gündemden düşürülmesi istemiyle Ankara'ya başvurmuş... Ama Ankara yüz vermemiş bu isteğe...
Alaton'un yaptığı bu açıklamayı Sanberk de onaylıyordu.
Ankara, bakalım ne zaman değerlendirecek "globalleşme süreci"nin aynı zamada bir "uzlaşmalar süreci" olduğunu...
Irkçılığa dayalı ilkel hamasi efelenmeler, hâlâ kolayına geliyor birçok politikacının...
İlkellik, gözüne batmaz kendisi de ilkel olanın... 4-5 yıl önce Refah Partisi'nin üst düzey bir Bakanı, Bizans surlarının bir taş yığınından başka bir şey olmadığını ve tümünü yıkıp ortadan kaldırmak gerektiğini söylüyordu...
İttihatçılar döneminde Necip Asım adında ünlü bir ırkçı da, henüz basılmamış olan el yazması Evliya Çelebi Seyyahatnamesi'nde; Genç Osman olayına ait ayrıntılı bilgileri içeren sayfaları, yırtıp yok etmiş ve şöyle demişti:
- Tarihimiz için bu sayfalar kara bir lekedir; bunu gelecek kuşaklara göstermek doğru olmadığından yırttım...
Tarihi kendi keyfine göre biçimlendirme ilkelliği, artık sadece ilkel demagogların kendilerine özgü hokkabazlıkları arasında kaldı...
Irkçıklıktan arınmış analitik bir tarih bilinci, değişik toplumlardan kökenlenen beyinsel bir aristokrisinin, evrensel kalitesini oluşturmakta gönümüzde...
"Sana göre tarih-bana göre tarih" rasizmi, gerilerde kalmaya başladı yavaş yavaş.. "Ulus-devlet" modelinin de aşıldığı bir evreye girdik çünkü...
İlkelliğin en belirgin mayası mesleksizliktir... Mesleklerinde kendilerini kanıtlama doyumuna erişememiş olanlar, güncel hayatta değişik çarpılmalara uğrarlar...
Kimi zenginlik gösterisinin havalanmasına tutulur; kimi ırkçılık, kimi de ümmetçilik babalanmasına..
Özellikle Avrupa'ya kancalanmış Araplar'la Afrikalılar arasında epey rastladığım oldu bu tür tiplere..
Ne kadar ilkel göründüklerinin farkında değillerdi. Kendisi de ilkel olanın gözüne batmıyordu ilkellik...
Uzay çağı döneminde, nüfus müdürlüklerinin kimlik kartlarıyla ilgili arşivleri; -tıpkı yargı arşivleri gibi- henüz daha bilgisayarlara işlenmemiş olduğu için; nüfus sayımı nedeniyle yarın yine evlere hapsolacağız..
Pazar günü yapılacak nüfus sayımını, dünkü Sabah "2 bin yıl sonra Sezar zulmü" diye çıkarmıştı manşetine.
Meğer ilk nüfus sayımını gerçekleştiren Roma İmparatoru Agustus da, insanların evlerinden çıkmamasını emrederek yapmış sayımı 2 bin yıl önce...
Tarihteki ilk nüfus sayımında uygulanan yöntemi hâlâ aşamamış olmak..
Bunun paralelinde, kişiliğini ırkçı yahut ümmetçi babalanmalarda kanıtlamaya çalışmak...
Ne yapalım, ilkellik gözüne batmaz ki, kendisi de ilkel olanın...
Öyle değil mi?
