kapat

21.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
Avrupa'yla hesaplaşma
Brüksel'de temaslarda bulunan Mesut Yılmaz, AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Günter Verheugen'e beklenen mesajı verdi: AB'ye girmek için telaşımız yok ama geç kalmak istemiyoruz. Siz de bize destek olun

Mesut Yılmaz'ın kurmayları dün sabah Brüksel'deki Conrad Oteli'nin lobisinde bir grup gazeteciyle sohbet ederken bir sürprizle karşılaştılar. Genç diplomatlardan biri, elinde Frankfurter Allgemeine gazetesiyle çıkageldi. Gazetenin manşeti, Yılmaz'ın iki saat sonra görüşeceği Avrupa Birliği'nin genişleme den sorumlu komiseri Günter Verheugen'le yapılmış bir söyleşiye ayrılmıştı. Haber, "Verheugen AB genişlemesinde çözümü görüyor" başlığını taşıyordu ve iki de alt başlığı vardı: "Orta ve doğu Avrupa'da önemli ilerleme" ve "Değişen Türkiye'nin üyelik perspektifi olabilir".

Verheugen bir gün önce Atina'da Yunanistan hükümet yetkilileriyle görüşmüş, bu görüşmede 8 Kasım'da hazırlanması beklenen Türkiye Katılım Ortaklığı belgesi konuşulmuştu. Anlaşılan Verheugen Atina görüşmelerinden hemen sonra Brüksel'deki Alman gazetesi muhabiriyle görüşmüş, son durumun kendisiyle görüşmeden önce Yılmaz tarafından okunmasını sağlamıştı. Nitekim AB Genel Sekreteri Volkan Vural ve Türkiye'nin Brüksel Büyükelçisi Nihat Akyol hemen Yılmaz'ın odasına çıkarak Verheugen görüşmesi öncesi bir durum değerlendirmesi daha yapma gereği duydular. Diplomasi sanatı her tarafın isteğine en yakın çözümü bulmak için bir kez daha devredeydi.

2004 UZAK İHTİMAL
Verheugen, iki saat sonra görüşmede de tekrarlayacağı mesajında, 'değişen', yani 'siyasi ve ekonomik reformlarını tamamlayan Türkiye'nin' Birliğe tam üye olmaması önünde bir engel görmüyordu. Brüksel'in yıllar sonra bu noktaya gelmesi Türk tarafını rahatlatıyor. Ancak Verheugen, bu sürecin 2004 yılında tamamlanmasına pek ihtimal vermiyor. Görüşme sonrası basın toplantısında daha da açık ifade etti: '2001 Ekim-Kasımı'ndan önce görüşmelere başlanması pek mümkün değil.'

Yılmaz'ın Verheugen'e yanıtı açık oluyor: 'Telaşımız yok. Ama Helsinki perspektifini kaçırmak da istemiyoruz. Hükümet AB uyum yasalarını Meclisten geçirmeye kararlı. Ancak siz de bize yardımcı olun. Mali destek fonlarımızı serbest bırakın Her şeyi bir anda talep etmeyin. Küçük adımlarla başlarsak sonrası daha kolay gelir.' Bu sözlere karşın 2004 tarihinin telâffuz edilmiş olması Türk heyetinin tadını kaçırıyor.

Öncelikle Verheugen 'yasaların çıkması kadar uygulamada devamlılık kazanması da önemli' sözüyle Avrupa'nın uygulamayı görmek için zamana ihtiyacı olduğunu vurguluyor.

KİLİT KIBRIS
Ancak bu tarih 10 Aralık 1999 Helsinki belgesinde Yunanistan'la olan sorunların çözümünün 'gözden geçirilmesi' için öngörülen tarihti. Yunanistan'ın Türkiye Kopenhag kriterlerinin tamamını yerine getirse bile Kıbrıs'ta mevcut durum sürdükçe 'evet' demeyeceği endişesi işin asıl kilit noktası. Yani idam cezasından Kürtçe yayına, dini eğitim serbestisine dek, her konuya bir şekilde çözüm bulunabileceği, ama Kıbrıs'ta durumun değişmeyeceği inancı hakim. Yılmaz, Verheugen'e de "AB Kıbrıs'a karışmasın. Belgede Kıbrıs ön şart olarak yer alırsa bu felaket olur. İlişkiler Lüksemburg sonrasına döner" dedi.

DİN FARKLILIĞI
Verhugen'in 'değişen Türkiye'sinde neyin olmayacağını Yılmaz önceki gün açıkça söyledi. Almanya'nın aşırır sağcı Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisinin Hanns Seidel Vakfı toplantısında, Partinin grup başkan vekili Michael Glos'un 'Müslüman Türkiye'yi istemiyoruz' çıkışına sert bir yanıt verdi: 'AB için dinimizi değiştirmeyeceğiz. Bu tavrınız da Avrupa ahlakına yakışmıyor.' Yılmaz akşam saatlerinde Belçikalı bir gazetecinin benzer sorusuna da 'Şu anda Avrupa'da 30 milyon Müslüman var, 70 milyon da Türkiye'den gelirse 100 milyon eder. AB bunu kaldırabilir' yanıtını verdi.

Sorun şu: Türkiye neyi yapıp yapamayacağını açıkça söyleyip, üyelik yolunda mesafe aldıkça, Avrupa sağı huzursuzlanmaya başladı. Tepki Hıristiyan Demokratlardan başlayıp sağa gittikçe artıyor. Diğer konular çözüldükçe geriye tek din farkı kalıyor.

SOL SAHİP ÇIKIYOR
Oysa Avrupa sağı, insana İkinci Dünya Savaşı öncesi ırkçı akımları anımsatan ayrımcılığı kamuoyu önünde dile getirdikçe, azınlık hakları ve hukuk devleti kavramlarına daha bağlı olan sosyalist ve sosyal demokrat partiler Ğhukuka ve insan haklarına daha çok saygı duyan bir- Türkiye'ye sahip çıkıyorlar. 2002'de Almanya ve Fransa'daki seçimler bu durumu körüklüyor. Bu ayrım Avrupa'da Türkiye'nin de taraf olduğu bir siyasi hesaplaşmaya doğru hızla ilerliyor. Türkiye Avrupa politik hayatının bir parçası haline çoktan gelmiş bulunuyor.

MURAT YETKİN


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır