kapat

18.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Küçük suyun büyük balığı olmaz!

Modaya olan ilgim çok şükür bu yazıda bitiyor.. Bundan sonra "Kimi aşka vermiş değer../ Kimisi de boyun eğer../ Kimi ipek libas giyer../ Şükür bize aba düştü.." diyenlerdenim..

Petit Palais'teki defile için herşey hazır.. İkinci kattaki salonlardan birinde yapılacak defilenin podyum arkasındayım.. Girişte altı metre eninde oniki metre boyunda bir ön salon var ki tepeden tırnağa ayna döşenmiş..

En kuvvetli ampüllerle çevrili aynaların herbirine birer sandalye konmuş.. Her birinde bir kuaför ve yardımcıları hazır bekliyor..

Manken kızlar içeri girer girmez bu sandalyelere oturtulup, kafaları ile oynanmaya başlıyor..

***

Moda dünyasında "saç yaptırmanın" anlamı farklı.. Saçına tarak vurup yandan iki firkete ile tutturmak veya arkaya topuz yapmak gibi olaylar yok.. At kuyruğu yapıp kurdela da bağlayamazsın..

Kuaför ki o da en az stilist kadar yetkili, söz sahibi biri.. Önüne oturttuğu kızın kafasına istediğini yapar.. İsterse saçını bülbül yuvası şekline sokup, içine kuş kondurur..

İsterse elini yanlışlıkla prize sokmuş gibi tüy tüy jöleleyip, havaya diker..

Yamamoto'nun kızları..
Birgün önce Yamomoto'nun defilesinde gördüm.. Onun saç stilistleri kızların herbirini sap arabasına döndürmüş..

Bizde harman yerinden sap çeken at arabaları vardır hani.. Köylü arabayı tepeleme sap doldurup yola koyulur.. Yolda güneşten rahatsız olmasın diye, oturduğu yerin hizasına gelen sapları dışarı çekerek bir şems-i siperlik yapar..

Yamamoto'nun kızları da aynen öyle olmuştu.. Adam bununla yetinmeyip kızların herbirine kendi icadı olan bir de şapka giydirmiş.. Şapkası da bizim Kayseri işi eşek semerinden esinlenme..

Şapka yukarıdan kafaya otururken iki eteği özengi gibi yandan kulak üstüne sarkıyor.. Bereket Dice Kayek defilesinde böyle bir derde düşülmemiş..

Stilistler, kızların saçını önce tarıyor, fönleyip düzelttikten sonra jöleyi bolca sürüyorlardı..

Ardından jöleli saçları elleri ile didikleyip didikleyip sağa sola dikiyorlardı.. Böyle yapa yapa kızların herbirini Belgrad Ormanı'nda koşu yaparken sapık saldırısına uğramışa çevirdiler..

Kızlar kuaför koltuğunda otururken karakolda ifade veriyor gibiydiler..

Söylemeyi unuttum.. Mankenlerden biri de Ahu adında bir Türk kızı.. Güzel olduğu kadar akıllı da bir kız.. Herkes onun performansından kuşku duyuyordu.. Defileden önce konuştuğumuzda söylemedim ama özellikle stilist Claire Hanım çok itiraz ediyordu..

Ahu performansı ile hepsinin ağzını kapadı.. Claire Dupont dahi kızın çok başarılı olduğunu kabul etti..

***

Saçların yapıldığı salonun ardında bir salon daha vardı ki uzunluğu yirmi metreden fazla.. İki tarafa tekerlekli büyük askılıklardan koyup, üzerine mankenlerin giyeceği kıyafetleri tek tek asmışlar..

Kıyafetlerin üzerinde ise o elbiseyi giyecek olan manken kızın palaroid ile çekilmiş fotoğrafı var.. Giydiriciler aşırdıklarında bu fotoğraflara bakacaklar..

Altmış pasajlı defile için her mankenin ikişer kıyafet giymesi planlanmış.. 27 kız, iki de "şeklen erkek" mankenimiz vardı.. İçlerinden sadece biri üç kıyafet giydi..

Her askının başında iki giydirici oturuyordu.. Bir yanda ütü tezgahı kurulmuş, bir yandan da yiyecek masası hazırlanmış ki acıkan olursa karnını doyura..

Haberler geliyor.. Salonda bine yakın davetli var.. "Modanın baronları" denilen ünlü moda yazarları da dahil..

Zaten bu baronların bir kısmı defileden önce kulise girip kıyafetleri incelediler.. Ben pür dikkat hareketlerini gözlüyorum.. Tepkilerinden sonuç çıkarmaya çalışıyorum..

Anladığım kadarı ile koleksiyonu çok beğendiler.. Mimik ve abartılı jestlerle bu beğeniyi de ifade ettiler.. Ece'nin bu ilk tepkiden sonra içi daha da rahatladı..

Büyük yarış başladı..
İşaret nereden geldi, kim start verdi anlamadım.. Birden saçı başı yapılan kızlar soyunmaya başladı.. Soyunmak ne kelime.. Üstlerinde başlarında ne varsa atıyorlar, altlarında çocuk eli kadar bir şeyle kalıyorlar..

Ardından giydiriciler kıyafetleri yüklemeye başlıyor.. Birinci pasaj için vakit olduğundan çok kargaşa yaşanmıyor.. Asıl telaş ikinci pasaj öncesi başlıyor.. Çünkü iki ya da üç dakikaları var ki hem giyinecekler, hem süslenecekler..

Nitekim o telaş beni de sardı.. Önümde giyinmeye çalışan manken kız bir türlü kumaştan yapılan kemerini takamadı.. Japon kızlardan oluşan iki giydirici ise yere çömelmiş, Romalı askerlerin eğitim ayakkabısına benzeyen şeylerin kurdelasını bacaklarına dolamaya çalışıyorlar..

Mecburen olaya el attım.. Kızın kemeri takmasına yardım ettim.. Kumaşı bele oturmuş köprülerden geçirdim, çıtçıtını kapattım.. Geriye sadece kemerin üzerinde çiçek gibi duran fiyongu nereye konduracağımız kaldı..

Kıyafeti tarif eden fotoğrafta fiyongun yeri görünmüyor.. Kızlar bir o yana çekiştiriyor, bir bu yana.. Derhal inisiyatif kullanıp fiyongu belin üzerine getirdim.. Orada bir kemer vardı ama olsun.. Biraz zorlayınca oldu..

- "Good.. Good.." diye el işaretleri yapınca kızın da içi rahatladı, podyuma koşturdu..

Defileden sonra bu başarımı anlatırken işin aslı ortaya çıktı.. Meğer fiyong tam arkada duracakmış.. Ece olayı çakmış ama düzeltmeye zaman bulamadığından için için giydirici kızlara kızmış..

Olayı "Gizli modacılar örgütü" adına ben üstlenince iyi niyetle yapılmış itirafı "hafifletici sebepten" sayıp, üzerinde durmadı..

***

O telaş içindeki kızlar podyuma ayak atar atmaz başka bir yaratık oluyorlardı..

Kendilerine "Kaşım gözüm bana yeter, babamın adı beni satar.." güveni geldiğinden adımlarını şaşırmıyorlar..

Altı ayın hazırlığı 20 dakika içinde tüketilip gitti.. Dışarıdan gelen alkışların kuvvetinden, bir de defile sonrası kulise dalan moda yazarlarının coşkusundan olayın başarılı olduğunu anladım..

Olay vukuatsız bitti.. Bizim arkadaş grubunda da bir aksilik olmadı.. Tek vukuat, defileden sonra Zeynep'in kaybolmasıydı ki o da normal karşılandı.. Zaten bir yere giderken ya da dönerken kaybolmadığı zaman çevresi telaşlanıyor..

Onu da cep telefonları marifetiyle bulup kulise getirdik, kutlamalara katıldı.. Şampanyalar içilirken Büyükelçimiz Sönmez Köksal ile eşi Filiz Hanım da aramıza katıldılar..

Büyükelçi Köksal en çok benim işimin imrendirici olduğunu söyledi.. Ben de kendisine bir sonraki defilede birlikte çalışmayı teklif ettim.. Bunu yaparken de olayı gizli bir devlet görevi havasına sokmak için fısıldayarak konuştum..

Filiz Hanım o kadar gürültünün içinde bu fısıltıları duydu.. Eşine "Benden yana sakıncası yok.. Selahattin Bey teklif ediyorsa mutlaka çok önemli bir memleket hizmetidir.." dedi..

Geldik işin sonuna..

Memlekete döndüğümden beri herkes "Peki madem oradaydın, bu yılın modası ne olacak.." diye soruyor bana..

Valla, kızların soyunup giyinme telaşından işin orasını farkedemedim.. Çünkü ben hayatımda bu kadar çok kadını, hem de soyunup giyinirken bir arada görmedim..

Hayır, gördüm..

Bir keresinde Haymana kaplıcalarındaki açık havuzun ardındaki küçük tepeye çıkmıştım.. Kadınlar günüydü.. Orada gördüğüm kadınların tamamı sivildi ancak ben ilkokulu yeni bitirdiğimden işin sanatsal boyutlarını kavrayacak durumda değildim..

Zaten kadınlardan biri beni görmesi ile çığlığı bastı.. Natır kadınlar da dahil peşime düştüler, çarşıya kadar arkama bakmadan koştum..

O yüzden burada gördüklerim bana daha anlamlı geldi lakin bu kez de defilenin anlamını kaçırdım.. Aklımda kaldığı kadarıyla teması "Revulation" gibi birşeydi..

***

Yine de kadınlar için birşey söylemem gerekirse saçlardan başlayacağım..

a) Saçlarınızı yukarda tarif ettiğim gibi sap arabasına çevirin.. Veya jöleleyip tiftikleyin.. (Ekin görmüş keçe gibi olduğunda kocanızın üzerindeki otoriteniz artacaktır.. En azından sinirleri ile oynayıp, günü karlı kapatırsınız..)

b) Bulabildiğiniz en dar pantolonu seçip, içine girebilmek için mücadele edin.. Vereceğiniz uğraş gününüze anlam katacaktır..

c) Burada dekolte gömlekler çok trend.. Eğer yenisini alamıyorsanız eskilerden birini giyip düğmelerini göbeğinize kadar açın.. (Hiç değilse kocanızdan yiyeceğiniz dayağın bir anlamı olur..)

d) Ayakkabıda belirgin bir model yok.. Tavsiyem bulabileceğiniz en pahalı ayakkabıyı almanız.. (Yüksek sivri topukluları savunma silahı olarak da kullanabilirsiniz..Aile tartışmalarında lazım olacak!)

Kıssadan hisse: Podyuma çıkar salını salını.. Kimse bilmez modacının sırrını..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır