BİR haber... Tam 25 yıl boyunca Türkiye'yi, Avrupa ve Amerika'yı dolaşarak eşsiz bir koleksiyon oluşturan Ahmet Başar'ın topladığı 3000'i aşkın nadide eser, Eskidji Müzayede Evi'nde haraç-mezat satılacakmış. Türkiye'deki en zengin Türk-İslam eserleri koleksiyonu imiş bu...
Aklıma yine Atina yolculuğumdaki kimi izlenimlerim geliyor. İlk kez ziyaret ettiğim ünlü Benakis Müzesi, Antonis Benakis adlı Mısır kökenli çok zengin iş adamının parası, sabrı ve emeğiyle oluşmuş inanılmaz zenginlikte bir müze... Atina'nın görkemli Arkeoloji Müzesi'nin koca bir salonu, Constantin Stathatos'un yıllar boyu topladığı çok değerli parçalardan oluşuyor ve eşi Helene Stathatos tarafından müzeye bağışlanmış. Bizde ise özel müzecilik yok gibi, teşvik de edilmiyor. Konya kökenli ve şu anda adını hatırlamadığım bir zenginin İstanbul'a, Nişantaşı'ndaki evine taşınmış müzesi vardı, yıllar önce gezmiştim. O ev yok oldu. Koleksiyona ise ne oldu, bilmiyorum. Bir de kuşkusuz Koç Ailesi'nin Büyükdere'deki Sadberk Hanım Müzesi ve Sabancı'nın yakında müze olarak açılacak olan Emirgân'daki köşkü var. Ama bunlar, İstanbul gibi üç imparatorluğa başkentlik etmiş ve koca Anadolu'nun kültür ve ticaret başkenti olmuş İstanbul için yeterli mi ?
Bu konuda özel koleksiyonculara da, devlete de çok şey düşüyor. Özel müzeleri teşvik etmek, özel koleksiyonların dağılıp parçalanmak yerine halka ve dünyaya açık kültür merkezleri haline gelmesini sağlamak gerekiyor. Sözkonusu müzayede geçen pazar yapıldığına göre, Başar örneği için artık çok geç. Ama gelecekte bunun için gerekli kararlar alınmalı.