kapat

10.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
YeniBinyil
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
İLKER SARIER(isarier@sabah.com.tr )


Refah ve demokrasi

Dilimizde tüy bitti ama biz söylemezsek kim söyleyecek? Avrupa Birliği takvimi gelip çattı yine...

Bizim Ankara ise, kararname kriziyle birkaç ayı heba ettikten sonra şimdi de Ermeni tasarısı gibi problemlerle uğraşıyor.

FP, kendi derdinde, kapatılacak mı, kapatılmayacak mı, onu düşünüyor. BBP'ye yine Muhsin Yazıcıoğlu seçilmiş, kutlarız, inşallah bir gün Türkiye hakkındaki projelerini de öğreniriz.

DYP ile ANAP ileri gelenleri, Alemdaroğlu ile Mumcu tartışmasına gömüldüler, kim haklı diye araştırıyorlar. Başbakan Ecevit, Ankara'nın günlük işlerinden kafasını kaşıyamayacak vaziyette...

Bahçeli, Ecevit'i "asiste" etmek için çarpınıyor...

Baykal, henüz ısınma turlarında, zaten hükümetle ilgili bir icra gücü yok... Bir Mesut Yılmaz var, ikide bir bağırıyor, "Beyler AB gündemi geldi çattı, ne olur bir şeyler yapalım" diye...

Bakınız...

Birkaç rakam vereyim, AB'nin bizim için ne demek olduğu daha iyi anlaşılsın diye...

Yunanistan'ın kişi başına geliri AB'ye girmeden önce 5000 dolardı, şimdi 13 bin dolar...

Portekiz'in 4000 dolardı, şimdi 14 bin dolar...

İspanya'nın 4000 dolardı şimdi 15 bin dolar...

İspanya'nın turizm geliri 8 milyar dolardı, şimdi 40 milyar dolar... Yine İspanya'ya akan dış sermaye daha önce 2 milyar dolardı, şimdi 30 milyar dolar...

Halkımız AB'ye girmek istiyor...

Ama Ankara istiyor mu istemiyor mu, işte o meçhul...

Kesin kararı artık verelim...

Batılı mı olacağız, yoksa Doğulu mu kalacağız?

Batı'da refah ve demokrasi var... Doğu'da ise yoksulluk, kasvet ve antidemokrasi!

Ankara'nın gerçek seçimini bilelim, bari bizim de çenemiz ağrımasın!..

Borsa
Uzmanlar, "Borsa psikoloji işidir" diyorlar. O zaman psikiyatrların borsada zengin olmaları gerekmez miydi?

Ağlama
Murat Demirel cezaevinde "kurtarın beni" diye 48 saat gözyaşı dökmüş!..

Hani kendi düşen ağlamazdı?..

Mesaj
Hakan Ural, cepten geçtiği mesajlarla manken Ayşe Baceoğlu'nu tavlamış...

Şu mesaj geçmeyi öğrenemedik gitti!

Mevki
Gazetelerde okudum.

Refah'ın kurmaylarında Oğuzhan Asiltürk, Fazilet'in il başkanları toplantısında bir konuşma yapmış...

"Yenilikçilere" yüklenerek demiş ki: "Abdullah Gül gelsin, Hoca'nın elini öpsün, affedelim, mevki verelim."

Gül, teklifi reddetmiş ama Asiltürk'ün sözü çok şey anlatıyor...

"Mevki verelim!"
Demek ki bizim siyasi partilerimiz, "mevki partileri!"

Kadroları "politik yaratıcılıkları" sebebiyle değil de, lidere bağlılık sebebiyle mevkilendirince, o partide doğru siyaset üretilebilir mi?

Köprü
İki tane köprü yaptık, İstanbul trafiğini yine de rahatlatamadık.

Zaten köprüleri yapıncaya kadar da göbeğimiz çatladı.

Şimdi çılgın bir pilot çıkmış, gösteri pilotu muymuş neymiş, uçağımla köprünün altından geçeyim, bir de takla atayım, gösteri olsun diye tutturmuş...

Yapma hemşerim, gözünü seveyim, istemez gösteri mösteri...

Vuracaksın köprüye, topu topu iki köprümüz var, bizi ondan da edeceksin, temelli yanacağız...

Git nerede istiyorsan orada yap gösterini...

Allah'tan akıllı yöneticilerimiz de var, Denizcilik İşletmeleri, çılgın pilota izin vermemiş, köprümüzü tehlikeden kurtarmışlar...

Kentleşme gerçeği
Sosyolojik değişimlerin dayattığı gerçekleri yeteri kadar tartışamıyoruz.

Çünkü sürekli havanda su dövüyoruz, gereksiz, lezzetsiz ve sonuçsuz konularla zaman harcıyoruz.

Son 20 yılda dünya nüfusu, yüzde 6 oranında "kentleşti!"

Dünyada kentlerde yaşayanların oranı, yüzde 40'tan yüzde 46'ya çıktı... Peki Türkiye'de ne oldu?

Türkiye, yüzde 150 oranında kentleşti. 1980'de kentlerde yaşayanların sayısı 20 milyon iken, 1999'da 48 milyona yükseldi.

Peki, bundan ne sonuç çıkıyor:

Tam 28 milyon kişi, mal ve hizmet üretimi yapacak sosyolojiye transfer oldu.

Köyden gelenler, şehirde pancar üretemeyeceğine göre, kendilerine bir çalışma ve üretim alanı arayacaklardı. Dikkat edin ki, bu nüfus, neredeyse 3 Yunanistan nüfusudur...

Eğer zamanında planlanmış bir üretim reformu ile bu genç nüfusu, mal ve hizmet üretimine çekebilmiş olsaydık, Türkiye'nin ekonomisi çok daha güçlü ve dinamik hale geleceği gibi, kentlerde, üretimden kopuk arayışlar, çeteleşme, başıbozukluk ve terör de asgari de tutulabilecekti...

Ama ne yazık ki yapılamadı.

Devasa bir ülkeyi tasarlamak ve planlamak, "apartman yöneticiliğine" hiç benzemiyor.

Kaldı ki, insan zaman zaman, bizim yöneticilerin, 20 katlı bir apartmanı yönetip yönetemeyeceğinden bile kuşkuya kapılıyor.

Genç nüfusa yazık oluyor...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır