kapat

10.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
YeniBinyil
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Niye böyleyiz acaba?

20. yüzyıl başındaki sorunlar yüzünden Türkiye kuşatma altına alınıyor ve üstümüzdeki baskı yoğunlaşıyor.

Amerikan Temsilciler Meclisi'nde görüşülecek olan Ermeni tasarısı ve Avrupa Birliği'nin Kıbrıs Rum Kesimi'ni tek başına üyeliğe kabul etme olasılığı Ankara'da "darbe üstüne darbe" olarak algılanıyor.

Böyle dönemler, Türkiye'deki yönetim, halk ve basın üzerinde çok büyük gerilimler yaratır.

Büyük bir imparatorluğu yitirme travmasını hâlâ yaşamakta olan kollektif bilinçaltımız "Bizi yine bölüp parçalıyorlar!" vehimleriyle sarsılır.

Bunun kaçınılmaz sonucu, milliyetçi duyguların yoğunlaşması ve yönetimde askerlerin ağırlığını özleyen görüşlerin ortaya çıkmasıdır.

Galiba Türkiye, böyle bir duygusal ortama doğru sürükleniyor.

***

Gerilim dönemlerinde sadece milliyetçilik duyguları kabarmaz; bir de bundan yararlanmak isteyen ve krizi siyasi yatırıma dönüştürmek isteyen politikacılar zuhur eder.

Bunlar çıkıp bol keseden atar tutar ve tedirgin kitleleri yanlarına çekmek isterler.

Tansu Çiller'in "30 bin Ermeni'yi Türkiye'den atma" önerisi iyi bir örnektir buna.

Çiller, bu öneriye kendisini de inanmamaktadır. Başka bir iş yapıyor olsa aklına bile getirmez bunu ama şu andaki mesleği, halka vaat ve umut satmaktır.

Bu yüzden 30 bin Ermeni'yi sınırdışı etmek gibi parlak bir fikri hemen ortaya atmakta sakınca görmez.

Daha önceleri de buna benzer davranışlarını gördüğümüz için bu üslubu iyi tanıyoruz.

1994 seçimleri öncesinde Millet Meclisi'ndeki HEP milletvekillerini yaka paça tutuklattırması da kısa yoldan başarıya ulaşma taktiklerinden biridir.

Tam seçim öncesinde Abdullah Öcalan'ı, eğer bu mümkün olmazsa Osman Öcalan'ı yakalatıp Türkiye'ye getirmek ve seçimlere muzaffer bir komutan olarak girmek istemektedir ama ne yazık bunlar gerçekleşmediği için HEP milletvekillerini tutuklatma gösterisiyle yetinmiştir.

Türkiye'deki karanlık cinayetlerin onun döneminde yoğunlaşmasının rastlantı olmadığına işaret eden bir çok kitap, belge ve tanıklık var ortada.

Süleyman Demirel bile bu konuda Çiller'in adını anıyormuş.

***

Sorun, Çiller ya da başka bir politikacının, kısa vadeli seçim zaferleri uğruna böyle yapıyor olması değil. Çünkü bizde ve dünyada çok örneği var Makyavelizm'in.

Sorun; bu kurnazlıklara hâlâ inanan seçmen kitlelerinin varlığı.

Bu tabloya bakınca neredeyse o ünlü söze hak veresi geliyor insanın: Hani her ulusun, kendine layık şekilde idare edileceğini vurgulayan o söze.

En kıyıcı adam televizyonda iki damla sahte gözyaşı döker; bizimkiler inanır!

Ömrü boyunca kendi ailesinden başka kimseye hizmet etmemiş ve bu ülkeye çok kötülüğü dokunmuş siyasetçi kendisini "kurtarıcı" ilan eder; bizim halk onun peşine takılır!

Ekranlar, içtenlikten nasibini almamış ve hayatını halkı aşağılamak üstüne kurmuş kurnazlarca paylaşılır ve halk oradan gördüğü hakaretlere güler, o insanları el üstünde tutar.

Niye böyleyiz bilmem ki!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır