kapat

10.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
YeniBinyil
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Sydney'in Türkleri.. Bizimkiler..

Avustralya'ya ilk Türkleri, daha doğrusu topluca ilk Türkleri biraz da biz göndermiştik..

Şimdi bu ne demek?..

60'lı yıllar bitiyor, 70'li yıllar başlıyor.. Cüneyt Ağabeyin (Koryürek) bir Delta Ajansı var.. Ankara'da o yıllar gazetecilik tek başına karın doyurmaya yetmiyor. Ben de ona, basın ve halkla ilişkiler danışmanlığı yapıyorum..

Avustralya Büyükelçiliği müşterimiz..

Bir gün dediler ki..

"Ülkemize Türkleri istiyoruz.. Ama Almanya gibi işçi olarak değil.. Yerleşmeye.. Avustralyalı olmaya.. Yani işçi değil, mülteci istiyoruz.."

İki sebebleri var..

Birincisi.. Ülke nüfusları çok küçük.. Dev bir kıtada, birkaç milyon insan.. Acilen biraz kalabalıklaşmak istiyorlar..

İkincisi.. İşçi olarak gelenler, topluma uyum sağlamıyor. Bir an önce para kazanıp dönmeyi düşünüyorlar. Bu da büyük sorunlar yaratıyor.. Almanya'da görüldü.. İnsanlar yerleşmek amacı ile gelirlerse, uyum için kendilerini zorlarlar. Bu da yaşamı, herkes için daha kolay yapar..

Biz de, basın bültenlerimizle, bunu anlatıyoruz.. Anlatıyoruz da pek dinleyen yok.. Çünkü başvuranların çoğu Almanya için başvurup sırası gelmeyenler, gelmesinden de ümit kesenler..

"Almanya olmadı, uzak, muzak bari Avustralya olsun.."

Gittiler.. 70'lerin başından başlayarak gittiler..

Şimdi orada 100 bine yakın Türk nüfusu var..

Peki niyetleri ne?..

Orada üç tür Türk var..

Birinci tür, Avustralyalıların istediği gibi.. Gitmişler ve yerleşmişler..

Kebap ustası Mehmet "15 yılda bir kez gittim Türkiye'ye, o da annemin ölümünde" dedi.. "Allah ikinci gidişten korusun" dedim.. Ne diyeyim..

Bunlar yavaş yavaş Avustralyalı da oluyorlar.. Oyunlar sırasında baktım.. Bizimkileri destekledikleri hırsla, Avustralyalıları da tutuyorlar.. Onların çocukları, yani ikinci kuşak, biraz daha Avustralyalı..

İkinci tür, gidip para kazanıp dönme niyetinde olanlar.. Bunlar yeni toplumlarına uyma konusunda hiç çaba harcamayan ve gün sayanlar..

Üçüncü tür..

Bunlar aslında ilk iki türün karışımı.. Buraya para kazanmak için gelmişler. kazanmışlar, dönmüşler.. Ve döndüklerinde Türkiye'deki yaşama artık alışamamışlar.. Uygarlık kanlarına işlemiş. Başarılı olamamışlar, mutlu olamamışlar, uyumlu olamamışlar ve Avustralya'ya bu defa kesin dönüş yapıp yerleşmişler..

Ortaokul arkadaşım, Cebeci'den Haluk Akın bunlardan biri..

İyi para kazanmış burda.. Sonra dönme zamanı gelmiş, her şeyini satıp paraya çevirmiş.. Gelmiş Marmaris'te bir turistik restoran açmış.. Tam müşteri bekleyecek.. Körfez Savaşı çıkıp, tüm turizmi bıçak gibi kesmemiş mi?..

Batmış tabii.. "Hanım" demiş, "Tası tarağı topla, geri dönüyoruz.."

Dönmüşler.. Her şeye sıfırdan başlamış.. Sattıklarını, evini, arabasını geri almış.. Şimdi emekli..

"Hıncal" dedi, "Türkiye'de parasız kalırsan bittin.. Hastalansak bize bakacak yok.. Oysa burda öyle sağlam sosyal haklar var ki.. Gelecek ile ilgili hiçbir endişem olmadan yaşıyorum burda.. Emekli maaşım da bol bol yetiyor işte.."

Sadece emekli maaşı değil.. Burada işsizlere de maaş veriyorlar.. Çalışamaz hale gelenler de büyük tazminat alıyorlar.. Aslında bu para daha da büyükmüş de, biraz istismar etmişler..

Millet "Çalışamaz" diye rapor alıp, tazminatlarıyla ev falan alır, sonra da işssizlik maaşı ile geçinir olmuş.. Böyle yapan Türklerin sayısının hayli büyük olduğunu anlattılar bana..

Tabii bu paralar, halkın vergileri ile ödeniyor. Vergisini, hem de bu ülkenin gerçekten çok ağır vergilerini son kuruşuna kadar muntazaman ödeyen insanlar, haklarına da sahip çıkmışlar tabii.. "Bizim paramızla asalak besleyemezsiniz" diye..

Kurallar değişmiş.. Şimdi önüne geleni mülteci kabul etmiyor, vatandaşlığa çok güç alıyorlar, bir.. Tazminatlar indirilmiş, iki.. Ama işsizlik maaşı devam ediyor.. Hem işsiz, hem parasız olanların topluma daha çok zarar verecekleri bilindiğinden..

10 yıl öncesine kadar kimse evinin kapısını kitlemez, penceresini kapamazmış, evden çıkarken..

Bilmem anlatabildim mi?..

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan..

Adamın biri kazada kulaklarını kaybetmiş.. Araştırmaları sonucu iyi bir

plastik cerrah bulmuş , ve girmiş ameliyata.. Ameliyat sonrası bandajlar açıldıktan bir süre sonra "Aman Allahım Doktor! Bana kadın kulakları takmışsınız!" diye bağırmaya başlamış.. "Kulak kulaktır!" demiş Doktor.. "Kadını erkeği olmaz!"

"Yanılıyorsunuz!" demiş hasta.. "Herşeyi duyuyorum ama hiçbir şey anlamıyorum!"

SEVDİĞİM LAFLAR
Derdin ne kadar oturmuş, görünüşün ne kadar mutsuz, yanlışın ne kadar büyük olduğu hiç fark etmez. Sevgiyi yeterli derecede anlamak hepsini yok edecektir.

Emmet FoxAndy Rooney
CHP ve Baykal!..

Bu ülkenin CHP'ye, Meclis'te, iktidarda CHP'ye şiddetle ihtiyacı var..

Cumhuriyete yönelik saldırıların, tuzakların yoğunlaştığı günlerde, Cumhuriyeti kuran partiye her zamankinden fazla muhtacız..

Bu partiyi yaptığı inanılmaz hatalarla Deniz Baykal barajın altına düşürmüş ve Meclis dışında bırakmıştı. Ben Sydney'de iken Deniz Hocam, sevgili Altan Ağabeyimi geride bırakıp, yeniden başkan seçilmiş..

Döndüm baktım, Deniz Hocam çok şiddetli saldırılara uğruyor.. Hayır, onu zamanında en ağır eleştiren kişi olarak bu saldırılara katılmıyorum..

Viyana önünde bozguna uğrayan Merzifonlu'yu idam ettirmenin nasıl bir hata olduğunu tarihler yazar.. Merzifonlu'nun bozgundan sorumlu tutup boğdurduğu İbrahim Paşa bile "Bu adam beni haksız öldürtüyor ama, padişah efendimize söyleyin Merzifonluya kıymasın. orduyu hümayunu zafere ulaştıracak kişi gene odur" diye haber salmıştı..

Deniz Baykal'ın özellikle cerbeze ve kitleleri peşinden sürükleme açısından Altan Ağabeyden önde olduğu tartışılmaz..

Bizim ülkemizde de, liderliğin en önemli unsurları bunlar..

Geçmişteki hatalarından ders aldı ise, CHP'yi bu defa zafere taşıyacak adam o..

Bu yüzden, parti kongresinin ona tanıdığı ikinci şansı desteklemek gerek.. Neler yapacağını beklemeden, peşin hükümle saldırma yerine..

Deniz Hocamın başarılı olmasını yürekten diliyor, dahası, başaracağını hem de nasıl umut ediyorum..

Yaşa Can!..

Yani Sydney'de iken, en özleyeceğim şeylerin başında Can'ın yazılarının geleceğini aklımdan geçirmezdim.. Can Ataklı, uzun bir ara verdikten sonra harika bir dönüş yaptı.. Nasıl merakla okuyorum her gün onu.. Ve bazan tek başına verdiği savaşı..

Can'a medya olarak destek olsak, pek çok sorun çözümlenecek..

Havaalanı kule görevlilerinin binlerce insanı perişan eden grevinin ardında, Ulaştırma Bakanının THY'yi zarara uğratmak çabalarının olduğunu, çok açık ve net yazıyordu geçen gün..

Ülkeme bakın..

Bu ülkenin bakanı, sırf kendi keyfi için bu ülkenin en saygın kurumlarından birini batırmaya çalışıyor. Bu ülkenin yazarı gerçekleri açıklıyor ve kimsenin gıkı çıkmıyor..

Asıl rezillik, asıl utanç bu?..

Nerde medya?.. Nerde Başbakan!..

Türkiye bu kadar sahipsiz olamaz!..

Bir hafta sonu ki..

Günlerdir size, dünya cenneti bir kenti ve onun güzel insanlarını anlatıyorum, Sydney'i de.. Değişmeyen bir şey var..

Benim memleketimin gene de bir başka olduğu..

Taa Sydney'de adeta aşerir gibi beklediğim iki şey vardı.. Dostlarımla, önce Kilisli'de, sonra Ada'da, Birtat'ta birer hafta sonu yemeği..

Sydney'de bir restoranda oturmuş bir şeyler atıştırırken, karşı masadan orta yaşlı bir karı koca el salladı..

"Şimdi İstanbul'da olup Birtat'ta balık yemek vardı, değil mi" diye.. Nerden nereye.. "Orayı bize tanıttığınız için teşekkür ederiz" dediler.. Böylece iyice aklıma koydular, bu yaz bir türlü fırsat bulup gidemediğim Ada'yı..

Döner dönmez programı yaptık.. Cumartesi Kilisli, Pazar Ada..

Mehmet Şehirli Usta bizi bekliyor zaten.. Döndüğümüzü duymuş ya..

Ayva aşı ile başladık.. Sonrası cennet taamı.. Bizim Kilisin yemeklerini bir yiyen bilir, bir de yemeyip benim yazıları okuyan..

Karınlar nasıl dolmuş.. Yürümemiz lazım, kendimize gelmemiz için..

"Garaja gidiyoruz, haydi bakalım" dedim..

Garaj, Mudo'nun Maslak'taki ucuz satış mağazası.. Futbol sahasından büyük.. Binlerce çeşit mal var içinde.. Almasanız bile bakmak için güzel..

Yani birine bir hediye almanız gerek de, fikir gelmiyorsa, aklınıza.. İşte bin çeşit fikir..

Giyim eşyaları genelde kışlık ve, piyasanın yarı fiyatının da altında.. Mudo bu işi iyi akıl etti.. Şimdi büyüttükçe de büyüttü..

Antikalar bölümünde, çoçukken köyde bıraktığım yatak gibisini görür gibi oldum.. Benim değil tabii.. Annemle babamın.. Benimkisi sedirüstü yer yatağı işte.. Bu dört direkli.. Direklerden aşağı tüller iniyor.. Yanına geldim.. "Satıldı" levhası konmuş.. Alan Berna Gürel.. Yani benim sevgili dostum.. Galip'in eşi.. Galip, dişlerimi yeniden görünür hale getiren adam..

Efendim bende, diş gıcırdatma adeti var, çocukluktan beri.. Uyurken.. Dişler yarım yüzyıl birbirine sürte sürte erimişler.. Alttan, üstten, toplam yarım santim nerdeyse gitmiş.. Gülerken, konuşurken, görünmüyor, dişsiz gibi duruyorum..

Galip üç yıldır bastırıyordu..

"Gülmesi ile ünlü adamsın.. Televizyonda durmadan konuşuyorsun.. Gel şu dişlerini gösterelim" diye.. Atlattım, atlattım.. Atlatamaz hale geldim, gittim teslim oldum..

Laminat diye bir sistem.. Porselen değil.. Ondan ince.. Bu yüzden dişi daha az kesiyorlar, ek yaparken.. Yaptı Galip, bol keseden.. Sonra bir yandan ben yeni yüksekliğe alışırken, bir yandan o fazlalıkları heykeltıraş gibi kesmeye başladı, sonunda dişlerim, ben onları 50 yıl ezmesem ne halde olacaksa, o hale geldi.. Yani, bazı dostların sandığı gibi, ağzımda takma diş falan yok.. Hepsi kendi dişlerim, ama biraz takviyeli..

Nerden nerye geldik.. Mudo'da iki saat geçirdik, daha da geçirirdik de, maç var, İsveç maçı.. Koştuk mecburen, televizyon başına..

Pazar ayrı yazı konusu..

Onu da yarın anlatacağım..

BİZİM DUVAR
Fatih Ürek VİP kapısından geçiş yapmış. Demek ki VİP'in İ'sinin anlamını başkaymış.

Hakan & Utku

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır