Milli Takımızın İsveç'te aldığı 1 puan fevkalade. Hele Azerbaycan'ı yenersek, daha da fevkalade olacak. Çünkü aynı anda Slovakya ile İsveç karşılaşacaklar ve birinin ya da ikisinin kayıpları olacak.
İsveç, teknik olarak belki bizim ayarımızda değil. Ancak sahada yayılışları, futbol düşünceleri bizden üstün. Becerili, işi çözecek adamları yok. Bizim de yok. İsveç'e karşı kötü oynadık. Çok da kötü bir gol yedik. Rüştü klasındaki bir kalecinin bu tür gol yememesi lazım.
Peki neden bu kadar kötü oynadık? Çünkü biz futbol oynamak için gereken temel bilgilerden yoksunuz. Bir kere her topu ileriye vuruyoruz. Deplasmanda oynarken hâlâ bir korku içindeyiz. İleriye vurduğumuz her top rakip tarafından kalemize tehlike olarak dönüyor. Baskı da bundan doğuyor. Milli Takımımız'da uzun ve ayağa top atan adam yok. Bu tip paslar ya fazla uzun gidiyor, ya da rakip kesiyor.
Topu böyle çabuk kaybeden, topun kıymetini bilmeyen takım bir yere kadar gider, sonra durur. Mücadele ediyoruz, fizik olarak İsveç'ten aşağı kalır yanımız yok. İyi niyetimiz de onlardan fazla. Daha bir kalpten oynuyoruz. Gerekirse riske de ediyoruz. Ama 2-3 metreden pası arkadaşımıza atamıyoruz. Hele mesafe 15-20 metreye çıkınca hiç atamıyoruz. İleriye şişiriyoruz, hepsini rakibe veriyoruz, sonra da panikliyoruz.
Kazanmak isteyen takım, topu dan - dun ileriye şişirmez. Topu kullanmaya bakar. Top sendeyken pozisyon yaratabilirsin, rakipteyken değil.
Dış sahada alınan bu 1 puan, aynı rakibi sahanda yenersen bir anlam taşır. Okan ile Emre'nin oynamaması da büyük bir kayıptı tabii. Bunlar becerili oyuncular. Orta sahada mücadele eden ve gol atabilen oyuncular.
Ergün'ün kaçırdığı gol tamamen şansızlık. Bazen böyle şeyler olur. Top hiç düşünmediğiniz bir yere gider.
Azerbaycan'daki maçı kazanacak güçteyiz, kazanmalıyız da... Ama rakibi küçümsemeden oynamalıyız. Pozisyonlar üretmeli, goller kazanmalıyız. Bir sürprize yol açmamalıyız.