Atina'da birkaç gün

Atina'da geçirdiğim birkaç günden sonra yurda döndüm. Gündem yine dolu elbette... Ama izninizle yüzeysel de olsa bir Atina-İstanbul kıyaslaması yapmak istiyorum... Belki bizi biraz teselli eder!..

Bir zamanlar Atina'ya gitmek, Avrupa'ya gitmekle eş anlamlıydı. Atina bize tarihinin yanısıra tipik Avrupalı gözükürdü: Modern bir kent, birbirinden güzel vitrinler, tıkır tıkır işleyen bir trafik...

Şimdiyse İstanbul her açıdan Atina'yı sollamış. Kentin genel havasında bir pejmürdelik, bir bırakılmışlık seziliyor. Çok lüks mahallelerin yanısıra, saatler boyu yürüyerek gezdiğimiz birçok semt, İstanbul'a benzer bir kargaşayı, ama onun ötesinde, İstanbul'dan da beter bir yıpranmışlığı barındırıyor.

Yunanlılar turizmde artık belli bir yorgunluğa erişmiş olmalılar. Turiste davranış bir çok yerde üzücü. Uçaktan iner inmez hostes, otoriter bir tavırla, "please-lutfen" bile demeden beklememizi emrediyor. Çünkü terminal otobüsü, önden inen bol yıldızlı bir Yunan askeri büyüğüne ayrılmış, onu ve yanındakileri alıp gidiyor. Ertesi gün taksi şoförleri grevi var, gideceğimiz yere gidemiyoruz. Yoldan çevirdiğiniz şoförler ise istediğiniz yere gitmekte nazlanıyor.

Havaalanı eskimiş ve son derece yetersiz. Yenisi yapılıyor, ama kentten iyice uzakta. Gerçi yeni bir otoyol da yapılıyormuş, ama ne zaman biteceği belli değil. Atina yine de hoş bir şehir. Akropol'e, birbirinden güzel müzelere, açık havadaki arkeolojik parklara, turistik semt Plaka'ya veya meyhane semtlerine adım atınca, her şey değişiyor. Yine de sorunlu bir kent Atina. Zaten dünyada sorunsuz kent yok... İstanbul ise en azından eşsiz güzelliğiyle yaşanmayı hak ediyor. Bunu bilelim ve bu kentte yaşamaktan o kadar da yakınmayalım..