kapat

03.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
YeniBinyil
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Desteklenmenin dayanılmaz ağırlığı

Cumhurbaşkanı Sezer söz konusu olunca görüyoruz, ben açıkçası üzülüyorum. Ne yapacağımı ve yazacağımı da bilemiyorum. Ama zaman zaman benim başıma da gelen bir konu bu. Öyle sanıyorum ki pekçok gazeteci, işadamı, bürokrat, siyasetçi buna uğruyor.

Bir görüşü, bir davranışı, bir tavrı savunuyorsunuz.

Söyledikleriniz tamamen doğru.

İçinde yalan dolan yok, çıkar ilişkisi yok.

Bir bakıyorsunuz ki bu görüşlerinize biri sahip çıkıyor, hem de herkesten önce, hararetle.

İşte Türkiye'nin içinde bulunduğu durum gereği aldığınız bu destek bir anda sizin idam fermanınız da olabilir. Eğer sizi destekleyen, söylediklerinizi beğenen, yaptıklarından yararlananlar, resmi görüş dışındaki kimselerse, siz de okka altına gidiyorsunuz.

Örneğin Sezer; "Hukuk önemli, önce hukuk" diyor. Sezer'in bu sözlerini, şu sıralarda başları sıkıntıda olan Faziletliler alkışlayınca, diğer kesimin yüzü asılıyor. "Eğer bunlar Sezer'i destekliyorsa, mutlaka bir sebebi vardır" diyor kimi akıldaneler. Hatta daha ileri gidip "Ey cumhurbaşkanı bak seni kimler destekliyor demek ki sen de onlardansın" diyenler de var.

Çok zor bir durum bu. "Birinin yandaşı gibi görünmemek için" insan aklına geleni, doğru bildiğini de mi söylemeyecek? Kendi namusuyla, şerefiyle ortaya çıkıp görüşlerini ortaya koyamayacak mı?

İşte bu kişiler üzerindeki en büyük terör bana göre.

İdam cezasına karşı çıkacağım, adam diyor ki "Sen Apo'nun asılmaması için bunu yapıyorsun, o halde Apocusun. Zaten bak bu görüşlerin en çok PKK tarafından beğeniliyor."

Düşünceyi ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin kaldırılmasını isteyeceğim, adam diyor ki "Sen Erbakan'ı hapisten kurtarmak için bunu istiyorsun, yani sen ondansın. Zaten onlar da konuşmak için seni çağırıyor. Onlardan olmasan bizi çağırır."

Siyasette çifte standartı eleştireceğim, adam diyor ki "Hala kurtulamadın şu Çiller'den, bundan fayda yok anlamıyor musun, bırak şu kadını."

Ya da bir şey söylüyorsunuz, adam diyor ki "Bak yazdıkların yine o gazetelerde alıntı olmuş, sen de onlardansın."

Haydi gel de cevap ver bakalım.

Dediğim gibi böyle bir terör olmaz. İnsanlar bu kadar baskı altında tutulamaz. Asıl sansür, asıl baskı bu.

Şimdi bu olanca şiddetiyle Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'e uygulanıyor.

Ama bunlara rağmen halkın Sezer'e olan sevgisi giderek artıyor, ona da hayret etmekten başka şansımız yok.

İETT Genel Müdürü açıkladı

Taksim Mecidiyeköy otobüs hattı kaldırıldı
Geçen hafta metroya işlerlik kazandırmak için aynı hatta çalışan otobüs seferlerinin azaltılması gerektiğini yazmıştım. Cuma günü İETT Genel Müdürü Nevzat Pakdil aradı. Taksim-Mecidiyeköy hattındaki otobüs seferlerinin kaldırıldığını söyledi. Bunu söylerken biraz da takılarak "Bu zaten daha önce planlanmıştı, ama biz uygulamaya koymadan siz yazdınız, ayrıca teşekkür ederim" dedi.

"Yazınca yaptılar" gibi yarışa girecek değilim, önemli olan dünyanın en modern metrolarından birine kavuşan İstanbul'un, bundan azami yararlanması. İstanbul halkı metroyla yeni tanışıyor, bu nedenle kullanma konusunda biraz tereddüt etmesi çok normal. Ancak Belediye'ye düşen görev, metroyu İstanbullulara sevdirmek olacaktır. Bu da metronun daha cazip bir ulaşım aracı olduğunu anlatmakla olacaktır. İETT Genel Müdürü Pakdil, ayrıca bu hat üzerinden geçen diğer uzak hatların güzergahında da değişiklikler yapacaklarını söyleyerek "631 milyon dolar yatırdığımız bir ulaşım aracını ihmal etmemiz mümkün değil. Önümüzdeki günlerde metroyu daha da cazip hale getiren önlemler alacağız" dedi. Bu arada geçen hafta yazdığım yazıdan sonra, belki dikkatinizi çekmiştir, çünkü pazar günkü mesajlarda da bolca vardı, okuyuculardan metro ile ilgili tepkiler aldım. En büyük şikayet metronun çıkışlarının az olması. Ancak bu dünyanın diğer büyük kentlerinde de böyle. Belki iki yere daha çok kısa girişler açılabilir zamanla. Bir de metronun içinde çok yürünüyor şikayeti var. Bu da dünyanın her yerinde böyledir. Adım başı çıkış olmaz. Londra'da belli başlı bazı istasyonlar vardır, bir kapıdan girersiniz, metroya bindiğiniz yer bir kilometre uzakta olur. Metro ayrı bir dünya. İstanbul halkı da metro geliştikçe yeraltından ulaşımı daha cazip ve rahat bulacaktır.

Fazilet'in gerçek yüzü ortaya çıkıyor
Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'in Pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açarken yaptığı konuşma çeşitli derslerle dolu. Bir kere Cumhurbaşkanı hukuka bağlılığının bir oyun olmadığı, kimilerinin kendini çekmek istediği hukuksuzluğa ara sıra göz yumma noktasına asla gelmeyeceğini söylüyor.

Hükümet Sezer'e diş biliyor ama, yavaş yavaş da hizaya geliyor. En azından hukuksal hatalarla dolu Kanun Hükmündeki Kararnamaler yerine Meclis'ten kanun çıkarmaya hazırlanıyor. Tabii bunu başaracak mı; zamanla göreceğiz. Zaten bu Kanun hükmünde Kararname'ler, milletvekilleri böyle bir kanuna razı olmayacağı için çıkarılmak isteniyor. Üç partili koalisyon kendi milletvekillerini ikna edemiyor. O zaman da insan ister istemez şüpheleniyor. O ayrı bir konu.

Sezer'in 2.5 saatlik konuşmasında bazı dersler çıktı dediğim, Fazilet Partisi'nin gerçek yüzünün ibret verici biçimde görülmesidir. Sezer'in hukuk, demokrasi konularındaki sözlerini olur olmaz her yerde alkışlarla kesen Faziletliler, sıra laikliğe ve laikliği tehdit eden unsurlara geldiğinde süt dökmüş kediye döndüler. O konularda hiç alkışlamadılar, daha doğrusu ondan sonra hiç alkışlamadılar. Bu çifte standart, ister istemez insanın yüzünü kızartıyor. Ayrıca belli konularda verilen desteğin de samimi olmadığı anlaşılıyor böylece.

Türk siyaseti önce bu iki yüzlülükten kurtulmalı. Sezer'in mücadelesi daha çok sürecektir, emin olun.

Polisler 'Yüzde 50 zam almadık' diyor
Polislerin bir derdi var. Hangi polise rastlasam "Aman ne olur bu sıkıntımızı yazıverin, yoksa başta ev sahipleriyle başımız çok derde girecek" diyorlar.

Sorun şu; geçenlerde polislerin özlük haklarıyla ilgili bazı düzenlemeler yapıldı. Düzenleme ile polislerin fazla mesai ücretlerine de zam geldi. Bu zam haberi kamuoyunda "polislere yüzde 50 zam yapıldı" biçiminde algılanmış. Polisler de diyorlar ki "Bakkala giriyoruz 'işiniz iyi' diyorlar, kasaba giriyoruz 'haydi gene vurdunuz voliyi' diyor, ama en kötüsü ev sahipleri çünkü onlar artık 'bizi de göreceksiniz" diyor. Oysa zam mam almış değiliz." Polisler bu açıdan haklı. Ayrıca fazla mesai ücretlerine yapılan yüzde 50 zam hayatlarını pek de değiştirmeyecektir. Çünkü maaşlar zaten düşük olduğu için fazla mesaiye yüzde elli zam dişe dokunur bir rakam olmuyor.

Tabii yine de hiç yoktan iyidir. Darısı her memurun insanca yaşam sürdürebileceği maaşı almalarına.

* Cumhurbaşkanının yeğeni Murat Demirel'e birşey olur mu?

* Murat Demirel gerçekten söylenilenleri yapmış mıdır?

* Süleyman Demirel vaktinde Cumhurbaşkanı olmasaydı Murat Demirel daha önce gözaltına alınır mıydı?

* Demirel Cumhurbaşkanı olmasaydı bunların hiçbiri olmaz mıydı yoksa?

*Murat Demirel için kamyonlarla toplanan belgeler doğru belgeler mi?

* Daha önce de kamyonla belgeler toplanan yolsuzluk olayları vardı, onlara ne oldu?

* Biz yine bir bardak su mu içeceğiz?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır