Merkez Bankası'nın 2001 yılının ikinci yarısındaki kur politikasına ilişkin açıklaması, faizdeki dalgalanmanın azalacağına işaret ediyor
Geçen hafta önemli bir ekonomik veri açıklanmadı ama piyasaları yakından ilgilendiren çok sayıda haber vardı. İlk olarak Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in 2001 yılının ikinci yarısındaki para ve kur politikalarına ilişkin açıklamalarına değinmek istiyoruz. Bilindiği üzere gelecek yılın ikinci yarısından itibaren Türk lirasının euro ve ABD dolarından oluşan kur sepeti karşısındaki değeri gittikçe genişleyen bir bant içinde belirlenecek. Bu bandın genişliği 1 Temmuz 2001 tarihinde sıfırdan başlayıp, 31 Aralık tarihine kadar yüzde 7.5'e ulaşacak. Diğer bir deyişle, piyasada oluşan arz-talep dengesine bağlı olarak, kur sepetinin TL karşısındaki değerinin 31 Aralık 2001 itibariyle Merkez Bankası'nın belirlediği hedeften yüzde 3.75 daha fazla veya yüzde 3.75 daha az olması mümkün. Bant uygulamasının anlamı bu.
Ancak, bandın alt ve üst sınırlarının belirlenmesi için referans alınacak bir merkezi devalüasyon oranı gerekiyor. Erçel yaptığı açıklamada bu oranın 2001 yılının ikinci yarısında aylık yüzde 0.85 olacağını söyledi. Yakından ilgili olanlar hatırlayacaktır, aylık sepet kur artış oranı gelecek yılın ilk çeyreği için yüzde 0.9, ikinci çeyrek için ise yüzde 0.85 olarak daha önceden açıklanmıştı.
Buradan çıkan birinci sonuç şu: Gelecek yılın ikinci yarısında kur artış oranı bandın alt veya üst ucuna doğru sapmaz ise yıllık bileşik artış oranı yüzde 10.85 olacak. Bandın üst ucuna gitmesi durumunda yıllık artış oranı yaklaşık yüzde 15 olabilecek, aksi durumda ise yüzde 7 civarına kadar düşebilecek.
Yapılan açıklamanın ikinci bölümü de ilginç. Çünkü kısa vadeli faizlere ilişkin fikir veriyor. Buna göre, Merkez Bankası net iç varlıkları için daha geniş bir hareket aralığı düşünülüyor. Bu durumda Merkez Bankası'nın faiz oranları üzerindeki kontrolü daha fazla olacak. Dolayısıyla, gecelik vb. kısa vadeli faiz oranlarında daha az dalgalanma olması beklenmeli. Özetle, 1 Temmuz 2001 tarihinden itibaren döviz kurunun tahmin edilebilirliği yavaş yavaş azalırken gecelik faiz oranlarının daha istikrarlı bir seyir takip etmesi beklenebilir.
* Anayasa Mahkemesi kaynaklı haberler: Geçen hafta Anayasa Mahkemesi raportörlerinin mahkeme heyetine sunmak üzere hazırladığı iki rapor basında haber oldu. Bunlardan ilki, Fazilet Partisi'nin kapatılmasının uygun olmadığına ilişkin olanı idi. Tabii böyle bir raporun varlığı mahkemenin o yönde karar alacağının garantisi değil. Piyasaların bu konuyla yakından ilgilenmesinin nedeni, sonuçta bir ara veya erken seçim olması ihtimali. Var olduğu basında haber olarak yer alan ikinci rapor ise sosyal güvenlik reformunun kademeli geçiş şartlarının Anayasa'ya aykırı oluşu ile ilgili. Burada üzerinde durulması gereken husus, kademeli geçişin iptal edilmesi durumunda reformun etkisinin çok daha gecikmeli olarak ortaya çıkacak olması.
* Euroya müdahalenin etkisi sınırlı oldu: Bir önceki haftanın Cuma günü Avrupa Merkez Bankası ile diğer bazı merkez bankaları euroyu güçlendirmek üzere piyasalara müdahale etmişlerdi. Ancak, euro müdahale sonrasında çok fazla toparlanamadı. Uluslararası piyasalarda oluşan izlenim, müdahalenin euro/dolar kuruna 0.87 seviyesinde bir alt sınır belirlediği yönünde. Geçen Perşembe günü Danimarka'da yapılan referandumda parasal birliğe katılınmaması yönünde bir sonuç çıkması da işin tuzu biberi oldu. Danimarka halkının kararı euroya güvenmeyen yatırımcılar için yeni bir kanıt niteliğinde.
* Petrol fiyatları: Petrol fiyatlarına ilişkin en önemli gelişme, ABD'nin stratejik petrol rezervlerinin bir kısmını kullanıma sunarak fiyatları aşağıya çekmeye çalışmasıydı. Daha sonra Suudi Arabistanlı yetkililer petrol fiyatlarını istikrarlı kılmak için gereken üretim artışı ne ise yapılacağını beyan ettiler. Bu gelişmeler sonrasında petrol fiyatları 29-31 dolar aralığına sıkışmış görünüyor.