kapat

02.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
YeniBinyil
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
Hükümete soğuk duş
Köşk ile hükümet arasındaki kriz yeni yasama yılının açılış törenine de damgasını vurdu. Sezer, hükümete "hukuk" dersi verdi, ekonomiyi "ince ince" eleştirdi

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Meclis'in yeni yasama yılının açılışı nedeniyle yaptığı konuşma, hükümette tam anlamıyla soğuk duş etkisi yarattı. Hükümet ile Cumhurbaşkanlığı arasında yaşanan KHK krizinin gölgesinde gerçekleşen açılışta Sezer, koalisyon ortaklarına önce hukuk, ardından da ekonomi dersi verdi.

Sezer, hükümet ortaklarında şok etkisi yaratan konuşmasında, çeşitli konulara ilişkin özetle şu görüşleri dile getirdi.

HÜKÜMETE ŞOK SÖZLER
Hukuk herkesi bağlar: Hukuk devleti kavramı, çağdaş demokrasinin belirleyici özelliğidir. Demokrasi ile hukuk devleti, biri olmadan diğeri düşünülemeyecek iki temel kavramdır. Türkiye'nin kimi sorunlarının temelinde kurallara uymamak ve kurumsallaşamamak yatmaktadır. Kuralların yönetilenler için olduğu, yönetenlerin kurallara uymama özgürlüğünün bulunduğu anlayışı bir çok sorunun kaynağıdır. Sonuçta demokratik yaşam, kurallara uymama özgürlüğü kazanma yarışına dönüşmektedir. O nedenle yönetim sorumluluğu üstlenenlerin öncelikle kurallara uyma ve uyulmasını gözetmesi konusundaki duyarlılığı büyük önem taşımaktadır. Hukuk devleti ya da hukuka bağlı devlet, yönetenlerin de yönetilenler gibi hukuk ile bağlı kılınmasını öngörür. Devletin üstün otoritesinin hukuka bağlılığının sağlanmasının ilk koşulu, yargı denetiminin devletin tüm organlarını kapsamasıdır.

KHK'ların yaygınlaşması Anayasa'ya aykırı: Yasama yetkisi, TBMM'ye ilişkindir. Bakanlar Kurulu'na verilecek KHK çıkarma yetkisi ise, kendine özgü, amaç ve kapsam yönünden sınırlı bir yetkidir. Bu yetki verilirken, Anayasa'da öngörülen öğelerin belli içeriğe kavuşturularak somutlaştırılması, konunun belirginleştirilmesi ve verilen yetkinin açıkça sınırlandırılarak çerçevenin çizilmesi gerekmektedir. Ayrıca KHK çıkarma yetkisinin, önemli konular, ivedi ve zorunlu durumlar için verilmesi koşuldur. KHK çıkarma yetkisinin ivedi ve zorunlu olmayan durumlar için verilmesi, hemen her konuda düzenleme yetkisi tanınarak uygulamaya yaygınlık ve süreklilik kazandırılması, yasama yetkisinin devri anlamına gelir ve Anayasa ile bağdaşmaz. Bu durum, yasama ve yürütme erkleri arasındaki dengenin bozulmasına, yürütme organının yasamaya karşı üstün konuma gelmesine, KHK çıkarma yetkisi ayrık bir yetki iken, bu yetkinin asli yetkiye dönüşmesine neden olur.

Amacım Bakanlar Kurulu'nu engellemek değil: Cumhurbaşkanı'nın daha önceki Cumhurbaşkanları döneminde olduğu gibi, KHK'ları Anayasa'ya ve hukuka uygunluk yönünden değerlendirirken amacı, yürütmenin organlarından biri olan Bakanlar Kurulu'nu ya da devlet işleyişini engellemek değil, tam tersine yardımcı olup, Anayasa'ya ve hukuk devleti ilkesine uygunluğu sağlamaktır.

İdam cezası: Bu konuda Anayasa değişikliğine gereksinme bulunmamaktadır. Türk Ceza Yasası'nın ölüm cezası gerektiren suçların ölüm cezası dışında, örneğin ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ile cezalandırılmasını sağlayacak bir gözden geçirmeye bağlı tutulmasıyla elde edilebileceğini belirtmek isterim.

AB için değil halk için reform: Anayasamızda Türk Ulusu'nun gereksinmelerine yanıt oluşturacak iyileştirmelerin yapılması ve evrensel ölçütlerin hukuk sistemimize kazandırılması zamanı gelmiştir. Gerçekleştirilecek Anayasal değişiklikler Türkiye'nin AB'ne tam üyelik sürecinde uyması gereken kıstasların karşılanması gereğiyle de örtüşmektedir. Bu değişiklikleri AB istediği için değil, fakat halkımızın hakettiği düzenlemeler olduğu için gerçekleştirmemiz gerekmektedir.

Ulusal egemenlik ve bağımsızlığın korunması: Devletlerarası ilişkiler ve işbirlikleri, bağımsızlığın ortadan kaldırılması ve ulusal egemenlikten vazgeçilmesi anlamına gelmemektedir. Ulusal egemenliğin geçerli olabilmesi ve bağımsızlıktan söz edilebilmesi için önemli olan nokta, dış ilişkileri düzenlerken, devletin karar verme yetkisini elden çıkarmayacak dengeyi koruyabilmektir. Devletin geleceği üzerinde doğrudan etkisi olan yaşamsal önemdeki kararlarda, yabancıların karışmasını önleyici kuralların getirilmesi, bağımsızlığın korunması yönünden zorunludur.

İrtica mücadelesi: İrtica ile savaşımın, halkın dini inançlarına karşı çıkmak gibi gösterilmesi başlıbaşına bir din sömürüsüdür. Demokratik laik düzenin, inanç sahibi insanlarımızın birey olarak dini yükümlülüklerini yerine getirmelerine engel oluşturmadığını, yeri gelmişken vurgulamak isterim. İrtica ile savaşımda gereksinme duyulan ve Yüce Meclis'imize sunulan tasarıların ivedilikle yasalaşması ve etkin biçimde uygulamaya konması bu konuda başarıya ulaşmamızı sağlayacıktır.

Son 1 yılda 584 bin kişi işsiz kaldı
CUMURBAŞKANI Sezer, konuşmasında hükümete "ekonomi" dersi de verdi. Ekonomideki acı gerçekleri sıralayan Sezer şöyle konuştu:

* Ülke ekonomisi bu yılın başlarında uygulamaya konulan istikrar önlemleriyle bir onarım süreci yaşamaktadır. Ancak ekonominin büyümesinin alt sektörlerdeki durumu incelendiğinde yılın ilk altı ayında tarım ve sanayi sektörlerindeki büyümenin toplam içindeki paylarının düşüyor olması, inşaat sektöründe ise eksi büyüme yaşanmış olması dikkat çekicidir. Ekonominin gerçek üretici denilen tarım, sanayi ve inşaat sektörlerinin gelir artışının yavaşlığı, son bir yıl boyunca gelir bölüşümünün bu sektörlerde çalışanların zararına olarak değiştiğini kanıtlamaktadır. Çiftçi'nin geliri enflasyona yenik düşmektedir.

*Verilerin kanıtladığı bir başka acı gerçek, son 1 yılda 2 milyon 584 bin kişinin daha işsiz kaldığıdır. Eğitimli gençler arasında işsizlik oranı yüzde 23.7'dir. 1998'de çıkartılan Vergi Yasası'nın tümüyle uygulanmasından vazgeçilmesinin vergi adaletsizliğini daha da ağırlaştırdığı söylenebilir. Hükümetimiz 2001 yılı bütçesinin 2000 yılı bütçesi dolayında tutulacağını açıklamıştır. Enflasyonla savaşım bakımından böyle bir yaklaşımın gerekli olduğu önesürülebilir. Ancak 2001 yılı bütçesinin geçen yılın düzeyinde tutulması, kamu hizmetlerinin gerçek anlamda ya da reel olarak enflasyon oranında daralması demektir. Enflasyonla savaşım gerekçesiyle de olsa, bütçe sınırlamasının en azından, adalet, ve eğitim gibi temel kamu hizmetlerinde uygulanmaması yerinde olacaktır.

ÖZELLEŞTİRME
*Türkiye özelleştirme konusunda çok daha açık bir tutum sergilemelidir. 15 yıl boyunca uygulanmakta olan özelleştirmenin, yasal ve kurumsal düzenlemelerin de önemli eksikler ve yetersizlikler vardır. Özelleştirme gelirlerinin bütçe açıklarının kapatılması ya da devlet borçlarının ödenmesi amacıyla kullanılmasından kaçınılması uygun olur.


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır