kapat

21.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
Hülya Avşar'ın yanılgısı
Anladık, 'Holding gibi kadınım' diyor ama yine de böyle ciddi bir yayında Hülya Avşar'ın yeri ne... diye soracaksınız.

Efendim Milliyet gazetesi Beşiktaş'ı tutan ünlü kişilere Milan maçından sonra neler düşündüklerini, neler hissettiklerini sormuş.

Hülya Avşar da, "Beşiktaş da yenile yenile Galatasaray gibi Avrupalı devleri yenmesini öğrenecek. Bu açıdan umutluyum," demiş.

Doğru bir söz mü bu?

Tabii ki değil... "Hülya Avşar futboldan anlamıyor, o nedenle yanlış şeyler söylüyor" demiyorum.

Futbol takımı yönetimi ya da şirket yönetimi... Hiç farketmez. Çünkü:

Yenmeyi, "yenile yenile" öğrenmeyiz!

Başarılı olmayı, "başarısız ola ola" öğrenmeyiz!

Bu saçma sapan bir klişedir. Uyduruk bir teoridir. Yanlış bir düşüncedir.

Ve daha da kötüsü, eğer bunun doğru olduğuna inanırsak, bizi daha da büyük sıkıntılara götürür.

Nedenini anlatayım...

Futboldan başladık, futboldan devam edelim. GS, Avrupa'da başarılı olmayı yenile yenile öğrenmedi. Eğer öyle olsaydı 14 yıl boyunca şampiyon olmayı beklemezdi. İki, üç, bilemediniz beş yıl işler kötü gider, sonra da ligi birinci bitirirdi. Çünkü bu arada yenile yenile yenmeyi öğrenirdi.

Diğer takımlar gibi, örneğin 1970'li yıllarda da GS, Avrupa kupalarına katılıyor ama hiç başarılı olamıyordu. Eğer "yenile yenile yenmeyi öğrenmek" sözü doğru olsaydı, son 10 yıldaki başarılara, ondan çok daha önce ulaşırdı GS.

Hiçbir zaman başarısız ola ola başarılı olmayı öğrenemeyiz.

Doğrusu tam tersidir.

Önce nasıl başarılı olacağımıza dair bir plan yaparız. Kaynakları ona göre organize ederiz. Hedefimizi belirleriz ve işe koyuluruz.

Birçok takımda (ya da şirkette) şöyle düşünülür: "Türkiye'de başarılı olursak, Avrupa'ya açılırız."

Hayır! Tam tersine: Kendini Avrupa'ya göre organize edeceksin ki, Türkiye'de de başarılı olasın.

Bu bir zihniyet değişimidir.

Hep beraber hatırlayalım. Galatasaray yönetimi, Türkiye'de değil, Avrupa'da başarılı olmak için 1980'lerde hareket geçti. Yurtdışından teknik direktör alırken... Futbolcu transfer ederken... Alt yapısını yeniden organize ederken hep bunu düşündü.... Hedefine göre kendini ayarladı. Parasını ona göre harcadı.

Aslına bakılırsa şirket yönetimi de çok farklı değildir. Zaten, gerçek anlamda şirketleşmiş olsun ya da olmasın, bir futbol kulübünün şirketten farkı yoktur.

Eğer siz şirketinizi, Hülya Avşar'ın dediği gibi "başarısız ola ola, başarıyı öğrenme" üzerine kurarsanız, üzerinizden silindir gibi geçerler. Perişan olursunuz.

İşin ironik yanı da şurada:

Hülya Avşar gibi eğlence dünyasının son derece önemli bir siması da kendi işlerini böyle deneme yanılma yöntemi üzerine kurmuyor. Her şeyi planlı yapıyor. Medya ile ilişkilerinden yeni albümüne, nerede sahneye çıkacağından hangi sporu yapacağına belli bir vizyon çerçevesinde hareket ediyor.

Peki acaba neden Hülya Avşar gibi akıllı bir insan böyle abuk laflar eder? Sadece o da değil, niçin hepimiz bu klişeyi tekrarlarız?

Bence bu tip konuşmaların ardında; üzüntüyü giderip moral vermeye çalışmaktan öte bir sebep yok.

EMRE AKÖZ


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır