kapat

21.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
Huriler var sanmıştım
Koç Holding'deki 41 yılın ardından kendini "yeni bir sahile" atan Can Kıraç, "O sahili cennet gibi düşünüyordum. Ama bırakın büyükleri, en küçük ve basit hayallerimi bile gerçekleştiremedim" diye konuştu.

Güleç yüzü, stresten uzak teni ile kendini yeniden doğmuş gibi hissediyor. "Arkadaşlar da çok iyi görünüyorsun diyorlar, çoğu zaman ben de o sözlere kanıyorum. Ah o aynalar olmasa kanmaya da devam edeceğim" diyen Can Kıraç, bir süre önce "Yaşamın yeni sahilinde buluşmak üzere" deyip, çalışma yaşamının dışında, kendisini "bir başka sahile" atmıştı.

Koç Holding'teki 41 yıllık görevinin ardından, para kazandıracak işler yerine kendi gönül zevkine uygun işlerin peşinden koşturma kararı almıştı. Dostları için fotomontaj yapıp, kitap yazmaya çalışıyor. Can Kıraç'la oğlunun işyerinin çatı katında kahkaha dolu dakikalar yaşadık. O sohbetimizi aynen yansıtıyorum.

* Yeni sahil nasıl bir yerdi?

Şimdi "yeni sahil" ortamı değişti. Ben yeni sahil açıklamamı 1991 yılının Eylül ayında yaptım ve o yılın sonunda da hemen atladım. "Yeni sahil" benim için çok zengin bir durum gösteriyordu. Bir cennet gibi düşünüyordum orayı. "Cennetteki huri kızlar hariç, sahilde her şey var" diye düşünüyordum.

* Öyle miydi gerçekten?

İlk dönem öyle geldi bana. Yeni sahili özgürlük olarak kabul ettiğim için, evvela nereye el atacağım hususunda tereddütlerim oldu. Nereden başlayacağımı bilemedim. Bunlar büyük beklentiler değildi. Mesela, bende kitap merakı olduğu için oldukça geniş bir kitap koleksiyonum olmuştu. Ama, bunların hemen hemen tamamını okuyamamıştım. İstedim ki o dönemde bilgisayar sistemi de etkili hale geldiği için, bu kitaplarımı bilgisayar bünyesi içinde düzenleyeyim. Konuları işleyeyim. Sonra bir kitaplık açarmış gibi bir altyapı oluşturayım. Geçen zaman içinde başka konulara atlayarak, bu en basit hayalimi dahi başaramadım.

* Yeni sahil sadece bunlardan ibaret miydi?

Değildi tabii. Nedense bende, sizin mesleğe karşı bir tutku vardı. Bunu itiraf etmem lazım. Gene bilgisayarın verdiği imkânlarla 2 bin 200 kişilik yakın bir gruba masa yayıncılığı yapayım, kendi görüşlerimi onların görüşleriyle bir yayın belgesi üzerinde toplayayım. Bir "think tank" teşebbüsüne öncülük yapayım istedim. Fakat uygulamaya geçtiğim zaman anladım ki, evvela benim bu girişimime katılımını beklediğim insanların o kadar meşgaleleri var ki, ayıracak vakitleri dahi yok.

* İstekler bir tür türlü kuvveden fiile geçememiş anlaşılan?

Malesef ki öyle oldu. İnsan 41 yıl çalıştıktan sonra belli bir birikime sahip oluyor. İstedim ki, ben bu deneyimimi gençlere aktarayım. Bunun da en iyi yolu bir fakültede öğretim görevlisi olarak çalışmak ve orada mümkün olduğu kadar deneyimimi öğrencilere aktarmak. Ama gördüm ki, böyle bir programa girmek insan hayatını yeniden sınırlayan bir düzen getiriyor. Ben 41 yıl o düzenin dışına çıkmayı beklemiştim. Şimdi çıktıktan sonra böyle bir düzen içerisine girmeyi göze alamadım. Fakat fakültelerdeki kültür kulüplerine devam ediyorum.

* Bunun dışında başka yazı uğraşlarınız var mı?

Galatasaray Lisesi'nde okuduğum için hep Galatasaraylı olmanın mutluluğunu yaşadım. Bundan onur duyarım. Görüyorum ki genç kuşak Galatasaraylılığın ne olduğunu pek bilmiyor. Dedim ki, oturayım şu Galatasaray'ın özet sayılabilecek bir tarihçesini yazayım. Benim böyle bir birikimim yok. Ama gördüm ki, bunun tamamlanması için başkalarının görüşlerine ihtiyaç var. Benden birkaç yaş daha eski olan Galatasaraylılar'a başvurdum. Şimdi onu derleme gayretindeyim. Fakat kaynak bulmakta müthiş sıkıntı çekiyorum. Diyorum ki, Türkiye'de eli kalem tutan, kafası işleyen insanlar bir iz bıraksınlar. Yani ileride belki onların çok önemsiz buldukları birtakım olayların kayda geçmiş olması, pek çok insana o konuda kaynak olacaktır.

* Günde bir sayfa yazsanız, o kitap bir yılda hazır olur...

Haklısınız benim bitmeyen bu kitap projemi de buna bağlayacağım.

* Hazırlığına başladığınız yeni kitabınız ne durumda?

İkinci kitaba başlayacağıma pişman oldum. Şu anda bir sıkıntı yaşıyorum. Başkalarının hayatını yorumlarken dikkatli olmam gerektiğini peşinen kabul ediyorum. Tanıdığım insanları seçtim. Onlarla görüştüm. Fakat onları yorumlarken, satır aralarında onları kırabilir miyim, acaba kırıcı bir uslup ortaya çıkar mı diye tereddüde düştüm. İnsanları eleştirmek, kırmak benim seçtiğim bir çizgi değil. Daha belirlediğim 25 ismin yarısı ile görüştüm.

* Oysa o isimler kadar sizin de merak edilen bir geçmişiniz var. Onu yazmayı hiç denediniz mi?

Yahu, "Hâlâ bende ne buluyorsunuz" diyorum... Hakikaten bu hayat akışı içerisinde kendimi önemsemiyorum. Ama, şu gerçeği de anlamaya başladım: Her yaşam çok önemli... Bazı insanların yaşamı kendileri önemli oldukları için değil, içinde bulundukları çevre öyle diye, o insanları hem bazı olaylara şahit yapıyor, hem de o insanlara bazı roller veriyor. Şimdi ben kendi yaşamıma iş dünyasından baktığım zaman, 1950 ile 1991 arasında Türk özel sektörünün çok ilginç bir döneme girdiğini görüyorum. Vehbi Koç gibi bir girişimcinin kurumsallaşmaya başladığı bir dönemde, ben de kendime ayrılmış yerde bir şeyler yapmaya çalışmışım. Bugün baktığım zaman bunu çok önemsiyorum.

Mutlu olduğumuz dostlarla beraberiz
* Yeni sahilde bir günü nasıl yaşıyorsunuz?

Evvela kendime haftalık bir program yapıyorum. Haftalık program yapmamın temel sebebi de sosyal yaşamla ilgili. Eşimle beraber hangi davete gideceğiz, hangi daveti organize edeceğiz gibi... Tabii bu tür organizasyonlar sayısal olarak çok azaldı. İş hayatının getirdiği bir sosyal tempo vardı. Onun tamamen dışındayız. Onun getirdiği başka bir mutluluk var. Eskiden mecburen bir takım sosyal olaylara katılmamız gerekiyordu. O tempo da bunaltıyordu. Yani, kafanızın içinde başka şeyler düşünüyorsunuz, kendiniz başka bir ortamdasınız. Bugün öyle değil. Mutlu olacağımız dostlarımızla beraberiz. Kendime ayırdığım zaman, sabahları öğlene kadarki saatler ve bir akşamüstleri... Şimdi o saatler içerisinde bilgisayarla meşgul oluyorum.

* Yeni sahilde ev içi ilişkiler nasıl gidiyor?

Benim bir kızım, bir oğlum var. Onlar evlendiler. Kendi hayatları var. Biz karı-koca eşimle başbaşa kaldık. Eskiden de başbaşa kalırdık. Ama benim öncelik verdiğim, işimle alakalı konulardı. Kendimize ait meseleleri kapı arasında konuşma fırsatı bulurduk. Bir davete gittiğimizde asansörde birkaç konuyu konuştuğumuzda meseleyi hallederdik. Fakat şimdi bütünü ile başbaşa kalınca, o meseleleri hem daha geniş tartışıyoruz, hem de birbirimize olan ilgimizi o kadar abartıyoruz ki, ben bir yere giderken, eşim "Karşıdan karşıya geçerken dikkat et, otomobil kullanırken dikkat et" diye beni uyarıyor. 46 yıllık bir evlilik hayatım var. Demek ki, ilerleyen yıllarda insanlar birbirlerine daha yakınlaşıyorlar. Birbirimize muhtaç değiliz ama, bu başka bir duygu.

Hayrullah MAHMUD


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır