kapat

23.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


İlk faili meçhulün 31. yıldönümü

Taylan Özgür 31 yıl önce bugün öldürülmüştü. Bu cinayetin önemi 68 döneminin ilk faili meçhulu olması. Bu ölümden sonra pekçok

ölüm oldu, kanlı bir terör dönemi geçirdik, bugünlere geldik. Eğer ilk faili meçhul çözülebilirse, diğerlerine uzanmak da kolay olacak belki

Bugün 23 Eylül. Tam 31 yıl önce sokak ortasında işlenen bir cinayet nedeniyle bu gün benim için de ayrı bir önem taşıyor. 31 yıl önce bugün Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğrencilerinden Taylan Özgür İstanbul Beyazıt Meydanı'nda öldürülmüştü. Bu cinayete annem ve babamla birlikte henüz ilk gençlik yıllarında ben de tanık olmuştum.

Bu olayın ayrıntılarını geçtiğimiz yıl yazmıştım, ama çok kısa bir özet yapayım. Adının sonradan Taylan Özgür olduğunu öğrendiğimiz genç, Beyazıt'ta yanında bir arkadaşıyla yürürken yanında duran siyah bir otomobilin içine yaka paça sokulmuştu. Ancak bu genç otomobilin diğer kapısından fırlayıp kaçmaya başlamıştı. Kaçarken üzerindeki gömlek de sıyrılmış, kırmızı renkli bir atletle kalmıştı. Bu sırada bir el silah sesi duyuldu. Genç olduğu yere yığıldı. Koşup gelenler götürdüler. Akşam saat 17.00'de radyo haberlerinde vurulan kişinin Taylan Özgür olduğunu öğrendik, dalağına isabet eden kurşunla ölmüştü. Radyo haberi "Beyazıt'ta çıkan silahlı çatışmada" diye vermişti. Üstelik gencin üzerinden iki de silah çıktığı duyurulmuştu.

Hepsi yalandı, tek kurşun atılmıştı, gencin üzerinde de silah yoktu.

İşte bu olayın üzerinden tam 31 yıl geçti. 68 döneminin ilk faili meçhul cinayetiydi bu. Bu cinayetten sonra pekçok benzer cinayet işlendi, cinayetler günümüze kadar geldi. Bu cinayetlerde hep devletin de parmağı arandı, ama bulunamadı. Gerçi şu sıralarda eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in faili meçhul cinayetlerden sözediyor, yani devletin rolünü itiraf ediyor bir yerde.

Bu cinayet çözülmeli
Taylan Özgür'ün ölüm yıldönümünden önce ablası Hale Kıyıcı ile konuştum. Hale Kıyıcı, sanki 31 yıl öncesini yaşıyor gibi. "Çünkü" diyor "Bu cinayet çözülmeden faili meçhullerin hiçbiri çözülemez, bu ilk cinayetti, herşey ortadaydı, ama göz göre göre herşey örtbas edildi."

Halil Kıyıcı ve Taylan Özgür'ün ailesi yıllırdar katillerin peşindeler. Hale Kıyıcı'nın anlattığına göre cinayetten 5-6 yıl sonra o gün operasyonda görev alan polis memurlarından Lisan Çakıcı adlı görevli hakkında dava açılmıştı. Ancak bu kişi hakkında yeterli delil bulunamadı, ama her nedense Lisan Çakıcı bu davadan sonra polislikten ayrıldı. Uzun süre nerede olduğu bilinmeyen Lisan Çakıcı 70'li yılların sonunda, CHP'li Ahmet İsvan'ın belediye başkanlığı sırasında İstanbul Belediyesi'nde çalışıyor. Ne garip bir raslantı değil mi?

Bilenler var mı?
Hale Kıyıcı 1991 yılında çok heyecanlanmış, çünkü asker kökenli ihtilalci ruhlu Talat Turhan'ın bir basın toplantısı düzenleyeceğini öğrenmiş. Bir yakını Kıyıcı'ya "Talat, Taylan'la da ilgili açıklama yapacak" demiş. Gerçekten de Talat Turhan, daha sonra gazete arşivlerine de geçen konuşmasında "Taylan Özgür'ü vuran polis değildi, bir subaydı, bir üsteğmendi" dedi. Turhan bu konudaki dosyayı zamanında İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e verdiğini de söyledi.

Hepsi bu kadar, Talat Turhan başka bir açıklama yapmadı o zaman. Hale Kıyıcı'ya "Peki o zaman ne yaptınız" diye sordum. Dosyanın bir kopyasının Uğur Mumcu'ya da verildiğini öğrenmiş ve ona gitmiş. Olayı şöyle aktardı Hale Kıyıcı: "Uğur abiye, 'Taylan'ın ölümüyle ilgili bir dosya varmış, size de verilmiş' diye sordum. Hiçbir şey söylemedi. Kalktı, bir yere telefon etti. Birşeyler konuştu 'Tamam komutan' dedi telefonu kapattı. Sonra bana döndü, 'Üzülme, herşey zamanı gelince ortaya çıkacak' dedi. Sonra biliyorsunuz öldürüldü."

Ancak Hale Kıyıcı CHP yöneticilerinin yıllardır ellerdindeki bu dosyayı niçin ortaya çıkarmadıklarını soruyor. Hasan Fehmi Güneş bu dosyayı bizzat alan kişi, zamanın İçişleri Bakanı, şu sıralarda CHP Genel Başkanlığı için adaylığını koyuyor. Olayı bilen diğer kişi de Hale Kıyıcı'nın ifadesine göre Ertuğrul Günay, o da CHP Genel Başkanlığı için aday. Deniz Baykal da biliyor ve o da aynı yere aday. Demek ki CHP adaylarına bu kongrede Taylan Özgür'ün hesabını sormak da düşecek. Kimbilir, belki 31 yıl sonra bu cinayet ortaya çıkar.

Petrolcüler otogaza vergi istiyor
Geçen hafta otogaz konusundaki tartışmaları aktarmıştım sizlere. Devlet vergi kaçağı olduğu gerekçesiyle otolarda kullanılan tüpgaza vergi koymaya hazırlanıyor, otogaz satıcıları ise böyle olması halinde kaçak kullanımın hızla yayılacağını ve bunun da tehlikeli olduğunu söylüyorlardı. Bu arada bir de iddiayı dile getirmiştim, bazı büyük petrol şirketlerinin büyük miktarda akaryakıt ithal ettikleri ancak bunun beyanını tam yapmadıklarını yazmıştım. Bu konuda bir hafta sonra Petrolcüler Derneği bir açıklama gönderdi.

Açıklamada elbette bu derneğe üye büyük petrol şirketlerinin kaçak akaryakıt getirmedikleri belirtiliyor, ancak bu konuda piyasada çok dedikodu dolaştığı da dile getiriliyor. İşin özeti, spot piyasadan alınan akaryakıtın tamamının belgelenmediği kabul ediliyor. Nitekim açıklamada bu konudaki yazılarımın denetimlerin sıklaştırmasını sağlaması adına faydalı olduğu belirtiliyor.

Petrolcüler otogaz konusunda ise taviz vermek istemiyor. LPG'den vergi alınmadığını ve sübvanse edildiğini belirten Petrolcüler Derneği, otogaza zam yapılması, tüpgazın ise aynı fiyatta kalması halinde kaçak kullanımın artacağı görüşüne de şiddetle karşı çıkıyorlar. Petrolcüler konuya tamamen haksız rekabet açısından bakıyor.

Akaryakıt konusunda Gebze'de bir ihtisas gümrüğü olduğu da belirtilen açıklamada sanayicilerin talebi üzerine bu gümrük işlemlerinin de mahalli gümrüklere aktarıldığı belirtilerek "Her geçen gün çıkarılması geciken Petrol Kanunu nedeniyle sektörün sağlıklı gelişmesi önlenmektedir" deniliyor. Otogaz konusu sanıyorum daha çok tartışılacak.

Commer'in arabasını yakanlardan sağ kalan çok az
1968 döneminin en önemli eylemlerinden biri Amerikan Büyükelçisi Commer'in arabasının yakılmasıydı. Bu olay, aslında daha sonra gelecek pekçok eylemin de ilkiydi. Öğrenci gençlik o ana kadar böylesi bir dehşetli eylemle karşılaşmamıştı. Gerçi Commer'in arabasının yakılması önceden planlanmış değildi, o günleri hatırlayanlara göre o anda olup bitmiş spontane bir olaydı. Ancak bu olaydan kaynaklanan sonuçlar çok farklıydı.

Büyükelçi Commer 6 Ocak 1969'da Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ni ziyarete gelmişti. Öğrenciler Amerikan büyükelçisinin Cadillac arabasını görünce rektörlük binası çevresinde toplanmaya başladı. Sayıları bir anda yüzlere ulaşan öğrenciler Amerikan aleyhtarı gösteriye başladı. Kalabalk içinde bazı gençler ise daha ileri gittiler ve Commer'in makam arabasını ters çevirdiler, daha sonra da üzerine benzin döküp yaktılar.

Olay Ankara'da şok etkisi yarattı. İlk kez bir Amerikan Büyükelçisi şiddetle bu kadar yüz yüze geliyor ve büyük tehlike atlatıyordu. Commer'in arabasını yakan öğrenciler arasında Taylan Özgür, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, İrfan Uçar, Ulaş Bardakçı, Seçkin İnceefe, Sait Big, Koray Doğan gibi o dönemin bilinen devremci öğrencileri de vardı. Bu saydığım isimlerin hiçbiri bugün hayatta değil. İkisi idam edildi, diğerleri de çeşitli yerlerde, sözde silahlı çatışmalarla öldürüldü. Bu olaya karıştıkları için haklarında dava açılanlardan galiba sadece üç kişi bugün hayatta.

Bu arada ilginçtir, Commer'in arabasının yakılması nedeniyle Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin bu öğrenciler aleyhine açtığı davada, üniversitenin avukatı da ünlü bir isimdi. Ahmet Necdet Sezer'den önce Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevinde olan Yekta Güngör Özden.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır