kapat

23.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İstiyorlarsa yargılasınlar
Anayasa'nın, 12 Eylül kararlarını yargı dışı bırakan geçici 15. maddesi kaldırılsın mı, kaldırılmasın mı? Kenan Evren tartışmalara noktayı koydu: "Değiştirsinler. Verilmeyecek hesabım yok."

Marmaris-Armutalan'da bir levhada 'Beyaz Ev Sokağı' yazıyor. Yukarı doğru çıkınca, 100-150 metre kadar ileride ağaçlıklı bir yoldan geçerek, bariyerlerin olduğu özel bir bölüme geliniyor. Yüzlerinden tebessüm eksik olmayan silahlı korumalar... Ve işte üç katlı bir Beyaz Ev... Evren işte burada yaşıyor. Aynen Washington'da ve Moskova'da olduğu gibi Marmaris'te de bir 'White House' yani 'Beyaz Ev' var.

Washington DC'deki ABD Başkanlık Sarayı olarak kullanılıyor. Moskova'da ise Sovyet Federasyonu binasına Ruslar, "Beyaz Ev" diyorlar. Türkiye'deki Beyaz Ev'de ise bir döneme damgasını vurmuş bir isim, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren oturuyor.

Beyaz Ev'de geçen iki saatlik sohbetten bu sütunlara yansıyanlar...

* Sırada yeni kitap var mı?

Tabii ki var. Şimdi de halka yaptığım konuşmalardan bazılarını seçtim. Onları bir kitapta toplayacağım. Güzel örnekler ama. İlk kitabım yayınlandığında yayıncı, "Çok isteyen oluyor. Bir baskı daha yapalım" demişti. Ben de ona "Pahalı oluyor, herkes alamıyor. Ben bunu azaltıp, iki cilt yapıyorum" dedim ve yaptım. Şimdikiyle birlikte yayınlanmış kitaplarımın sayısı 11 olacak.

* Gazetecilerin geçmişte yazdıkları ile bugün yazdıklarını kıyaslayan kitabınızın ardından ne gibi tepkiler geldi?

İsmi geçen yazarların bazıları patronlarına gidip, "Bu adamın yazdığı böyle kitapları niye yayınlıyorsun, rezil oluyoruz" diye baskı yapmış. O da "Siz de öyle yapmayın kardeşim, Kenan Paşa da yazmasın" demiş.

* Bu kitapları neden yazma ihtiyacı hissettiniz?

Ben öldükten sonra ortaya atılan iddialara cevabı kim verecek? Kim karşılayacak saldırıları? Ben dedim ki, hayattayken yayınlayayım bunları. Burada yazdıklarımın aksini söyleyen varsa, ben gerekli cevabı veririm diye düşündüm. Hatam varsa da kabul ederim. Sonra da anı böyle yazılır dedim. Yaz bırak bir kenara, öldükten sonra yayınlansın. Olmaz ki öyle. Öldükten sonra birileri cevap verecek. Kim cevap verecek, çoluğu çocuğu mu?

*Yazdıklarınız anlaşılmadı mı?

Anlaşılmadı demek ki hala tartışılıyor. Açıkçası okuyan az. Merak eden var mı?

* Böyle eleştirilmenizin sebebi sizce ne?

Medya konu sıkıntısı çekiyor. Sonra da o milletvekilinin kitabında olduğu gibi (Rıza Müftüoğlu'nu kastediyor) eline bir konu geçti mi üç gün idare ediyor.

* Bu kadar basit mi?

Bir de hep övmek olmaz diyorlar. Geçmişte doğru yaptı diyenlerin bir kısmı da adları "Yalaka"ya çıkmasın diye menfi yazıyorlar. Bak eleştiriyoruz da gibisine. Onlar da 12 Eylül öncesinin yokluklarla boğuşulan günlerini biliyorlar. Yağ yoktu, gaz yoktu, margarin yoktu. Huzur yoktu, can güvenliği yoktu. Bunlar sağlanınca adam tabii ki 12 Eylül iyidir diye yazacak. Ne yapayım yani. 65 milyon insan içinde hepsinin aynı düşüncede olması mümkün değil. Allah onları da öyle yaratmış!

* Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ne bileyim bunu onlara sorun. Benim bu anlamda hiçbir tavrım yok. Değişirse değişir dedim. Çekinecek bir tarafım yok. Kimseye verilemeyecek hesabım da yok. Daha ne diyeyim ki!

* Türkiye'de 11 Eylül 1980 gününün şartları hala hafızalarda. O dönemin siyasi liderleri de. Ki, bu liderler bir dönem yasaklıydılar da. Sonra yine partilerinin başlarına geçtiler. Türkiye bu defa 28 Şubat'a yine 12 Eylül'ün lider kadrosu ile girdi. Siz mi hata yaptınız? Onlar mı çok inatçı?

Bak burada hatamı kabul ediyorum. Hatasız kul olmaz. Muhakkak herkesin hatası olur. Efendim bizim hatamız şu oldu. Siyasi partileri kapattık. O zamanlar Yüksek Askeri Şura'da dediler ki, "Efendim partileri kapatalım." Ben de bunun üzerine onlara, "27 Mayıs'ta kapandı da ne oldu" dedim. Aynı partiler ve liderleri yeniden gelmediler mi meydanlara. 12 Eylül'den sonra biliyorsun siyasi partiler hemen kapatılmadı. Bir yıl sonra kapatıldı. Kurucu Meclis'in kurulma döneminde bazı olaylar bizi buna mecbur etti.

* Eğer siyasi partiler kapatılmasaydı, aynı liderler yine iktidara gelebilirler miydi?

Bilemem. O zaman Özal yine siyasi parti kurar mıydı? Bilmiyorum. Belki netice daha farklı olurdu.

* 28 Şubat sürecinde de başrollerde yine aynı isimler yok muydu?

Evet aynı siyasi parti liderleri Türkiye'yi 28 Şubat'a getirdiler. Ne yapalım. Getirdiler. Ülke bir bunalımın içine sürüklendi. Bizde siyasi parti liderliği ölümüne kadar. Sporda nasıl ölümüne Fenerbahçe, ölümüne Beşiktaş deniyorsa, siyasi parti liderlerini değiştirmek de pek mümkün olmuyor. Batı'da kaybettiği gün çekiliyor. Olması gereken de bu!

*Bu liderler birçok askeri yönetimi de eskitmedi mi?

Öyle ama arkadan gelenler de 28 Şubat'a sahip çıkıyor. Silahlı Kuvvetler'in bir geleneği vardır. Silahlı Kuvvetler ülkenin bölünmez bütünlüğüne, irticayaya ve bölücülüğe karşı çok hassastır. Türk Silahlı Kuvvetler'inde 28 Şubat'ı yapan komutanlar gitti ama arkadan gelenler sahip çıkıyor. Aynı kafadalar. Bunlar gitsin, başkaları gelir. Onlar da sahip çıkar.

Askerlik mesleği siyaseti kaldırmaz
Evren, "Unutulan Gerçekler" adlı kitabanda yer alan "askeri vasiyetinde" özetle şöyle diyor:

*Askerlik mesleği politikayı kaldırmaz. Sakın ola ki politikayı kışlaya sokmayınız. Ne zamanki ordunun içine politika girmiştir, ordu başıbozuk olmuştur.

* Ülke yönetimi kötü ellerde ve gidiş de iyi değilse, millet seçimdeki oylarıyla onları temizlesin. Hemen ordudan medet ummasın. "Ne duruyorsunuz. Siz ne gün için varsınız? Müdahale etsenize!" demesin. Yani orduyu tahrik ve teşvik etmesin. Ederse de TSK bu gibi tahrik ve teşviklere kapılmasın. Zira şimdiye kadar müdahaleler sonucu bozulan düzeni onardı da ne oldu? Müdahale döneminde orduya alkış tutanlar normal düzene geçtikten sonra kaleme kağıda sarılıp 'Faşist ordu', 'Demokrasiye ara verdiren ordu' demediler mi? Müdahaleden evvelki dönemde iktidarda olanlar, parlamentoya en ağır hücumları yapanlar, adeta orduyu mücadeleye çağıranlar, müdahale gerçekleşince müdahalenin haklı yapıldığını söyleyenler, yazanlar, normal demokratik düzene geçilir geçilmez tam bir dönüş yaparak gelen iktidarı, yeni parlamentoyu methedip, müdahaleyi yapanları yerin dibine geçirmediler mi?


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır