kapat

03.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Motivasyon
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Kayısılar ve memurlar

Geçenlerde orta yaşın üstünde bir karı-kocayla sohbet ediyorduk. Baba, kızının ani nişanını anlatırken "Her şey çok hızlı oldu, daha bir ay önce istemeye gelmişlerdi" dedi. Demesiyle birlikte, o zamana kadar sohbete hiç karışmayan kızı tepkili bir sesle kesti babasının sözünü: "Ne istemesi baba! Onlar beni istemeye değil, sizinle tanışmaya geldi."

Anne-baba ve kızları, aynı olayı birlikte yaşamışlar ama farklı algılamışlardı. Çünkü tamamen farklı kavramlarla düşünüyorlardı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu 30 Ağustos resepsiyonunda rejime ilişkin endişelerini dile getirmiş. Politikacılara ve yargı mensuplarına bazı eleştirilerde, Meclis'e de bazı tavsiyelerde bulunmuş.

Sayın Kıvrıkoğlu söylediklerine "muhtıra" ya da "ültimatom" denmesine ne diyor bilmem ama, bence bu gibi durumlarda söyleyenin ne niyetle söylediğinden çok, muhatapların nasıl algıladıklarıdır önemli olan.

Eğer Meclis, hükümet ya da partiler, Sayın Kıvrıkoğlu'nun görüşlerini birer "tavsiye" olarak değerlendirirlerse, gerçekten de öyle olur.

Tavsiyeye uyar ya da uymazlar, kimisi akla yatkın bulur, kimisi bulmaz... Ve o zaman da ortada "askeri vesayet" diye bir sorun kalmaz...

***

Ben kendi payıma, İç Hizmet Kanunu'nun ordu mensuplarına siyaseti yasaklayan maddesini o kadar katı yorumlamaktan yana değilim. Yüz binlerce kişilik bir ordunun sevk ve idare sorumluluğunu yüklenmiş kişilere fikirlerini açıklama özgürlüğü tanımamak, "Vatan için öl" deyip savaşa gönderdiğimiz insanlara, uğruna canını vereceği vatanı hakkında düşünme, fikir geliştirme ve açıklama hakkı vermemek doğru gelmiyor.

Bence askerler de siyasi gidişat hakkında görüşlerini söyleyebilmeli, eleştirilerini yapabilmeli, önerilerde bulunabilmeli.

Ama bu görüşler de bütün görüşler gibi eleştirilebilmeli.

Mesela ben şahsen Sayın Kıvrıkoğulu'nun 30 Ağustos'ta savunduğu görüşlerin birçoğuna katılmıyorum.

Milli Güvenlik Kurulu'nun bundan üç yıl önce 28 Şubat tarihli toplantısında aldığı tavsiye kararlarının, neredeyse Anayasa'nın değişmez hükümleriymiş gibi ortaya konmasına, Türkiye Cumhuriyeti'nin bundan sonra kurulacak bütün hükümetlerinin bu kararlarla bağlı sayılmasına bir anlam veremiyorum örneğin.

Ayrıca Kıvrıkoğlu'nun "Bu hükümet açısından prestij meselesi haline geldi" dediği meselenin de hükümetten ziyade MGK'nın prestijiyle ilgili bir mesele olduğunu; hükümetin anlamsız ısrarının ardında, kendi prestijinden çok, MGK'nın prestijini koruma çabasının yattığını düşünüyorum.

Hele hele şu kayısı benzetmesine hiç katılmıyorum.

Toplum dediğiniz sepet sepet kayısı değil ki, çürüğünü bir bakışta görüp ayıklayasın.

Kimin çürük olduğuna kim karar verecek?

Sayın Kıvrıkoğlu "bizim gibi yapın" diyor. Yani, Yüksek Askeri Şura gibi bir kurul toplayın, onların çürük dediklerini tutun kulaklarından atın.

Aslında oldukça pratik görünüyor.

Yalnız bir sakıncası var. Ayıklamanın böyle yapıldığı ülkelere demokrasi denmiyor. Demokrasilerde çürük-sağlam; laik-mürteci ya da devletin altını oyan-oymayan gibi kategorilere de itibar edilmiyor. Tek bir ölçüt ve tek bir ayrım var, o da yasaları ihlal edenler ve etmeyenler. Ona da YAŞ tipi kurumlar değil, bağımsız mahkemeler karar veriyor.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır