kapat

24.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İLKER SARIER(isarier@sabah.com.tr )


Açık rejim gereği

Çankaya ile hükümet arasındaki anlaşmazlık, "hukuk usulü" ve Anayasa emirleri açısından geniş biçimde tartışılıyor.

Hukukta bazen usul, esasın önüne geçer.

Fakat bir "açı" daha var meseleyle ilgili ve kamuoyu bunu çok merak ediyor:

Hükümet, bu KHK ile neyi amaçlıyordu?

Kesin "istihbarat bilgisi" değilse de, ihtimal o ki...

Hükümet, devlette görev yapan "üst düzey" bazı memurların, irtica ve bölücülüğe karşı yeterli "titizliğe" sahip olmadıklarını tespit etti.

Belki aralarında vali ve kaymakamların bile bulunabileceği bu üst düzey memurların işten el çektirilmeleri, mevcut yasalarla hayli zor.

Çoğu zaman yargı yolu, bu şekilde el çektirilen memurların görevlerine dönmelerini mümkün kılıyor...

Ayrıca haklarında dava açmak da hayli uzun bir prosedüre tabi...

KHK yürürlüğe girseydi, yine haklarında dava açılacak memurlar için "kanun yolu" açık olacaktı.

İhtimal ki, bu KHK, hükümete "temizlik" yolunda "hız ve kolaylık" sağlayacaktı.

"Tehlikeli" memur temizliğinde "hız ve kolaylık" aramak, mantıken bu tehlike ve tehdidin boyutu ile doğru orantılı olmalıdır.

Fakat farkındaysınız, kamuoyu olarak, bu tehlike ve tehdidin boyutu hakkında açık ve kesin bir fikir sahibi değiliz.

Halbuki, meselenin özü burada...

Yani sahiden, bizim bilmediğimiz boyutta bir tehdit ve tehlike mevcut mudur, yoksa değil midir?

Böyle ciddi bir tehlike mevcut değil ise, biz haftalardır neden "hukuk idmanı" yapıyoruz?

Yok, ciddi bir tehdit var ise, "hukuk duyarlılığı" göstereceğiz diye büyük tehdidi ihmal mi ediyoruz?

Mantıken, meselenin özü bu değil mi?

Neden insanlar, sadece "ilke"lere sarılanlar ile, sadece "gerçeğe" bakanlar olarak ikiye ayrılsın?

Hem gerçeklik nedir, biliyor muyuz?

Sezer'e karşı çıkıp hükümeti destekleyenlerin, kamuoyunun bilmediğinden fazla bir bildiği mi var?

Sorduğum soruların "can alıcı"lığını anlayan anlar...

Diyorum ki, "ilkelere" sarılırken "gerçeği" unutmayalım, "gerçeğe" sarılırken de "ilkeler"i ihmal etmeyelim...

Öyleyse hükümet, taşıdığı "endişeleri" kamuoyu ile daha açık biçimde paylaşırsa, belki sorunu çözmek daha kolaylaşırdı.

Açık rejimin gereği de budur.

Direniş ve Turizm
DHMİ'nin hava kontrol memurları, işi yavaşlatıyorlar.

Gece gündüz çalışan insanlar, tam Avrupa düzeyinde olmasa bile bir miktar daha insanca maaş istiyorlar.

Özel bir iş yaptıklarından da şüphe yok... Ama, haklarını isteyen bu insanları bazı çevreler, "turizmi baltalıyorlar" diye eleştiriyorlar.

Neden tam da turizm döneminde direniş yapıyorlarmış...

Ne zaman yapacaklardı?

Tabii ki seslerini en çok duyuracakları bir zamanda yapacaklar...

DHMİ, işi uzatacağına insanların haklarını versin olsun bitsin...

Hava kontrol kulesinde çalışan üç beş kişinin turizmi gerçekten baltalayıp, baltalamadığını anlamak için gelin birazcık turizmden söz edelim.

Bakalım, bizler turizmin ne olduğunu gerçekten anlamış mıyız?

Türkiye için turizm, güneşin, denizin, zeytinyağlıların ve konukseverliğin paraya çevrilmesidir.

Güneşimiz evelallah pırıl pırıl, üç tarafımızın da derya deniz...

Zeytinyağlılar derseniz, dünyada hiçbir mutfakta eşi emsali yoktur.

Geriye kaldı konukseverliğimiz...

Eh, son derece konuksever olarak da tanındığımıza yahut kendimizi öyle sandığımıza göre, turizmden her yıl milyarlarca dolar kazanmamız gerekmiyor mu?

Gerekiyor ama hâlâ üç beş milyon turist ve 5-6 milyar dolar gelirle övünmekle yetiniyoruz.

Geçenlerde, Discovery Channel'ı izliyorum, program Amerika'nın ilk baba gökdeleni Empire State'ı tanıtıyor.

Bu binaya yılda kaç turist geliyormuş, söyleyim de, kafayı titretin...

Tamı tamına 3.5 milyon kişi ziyaret ediyor, bir tek binayı...

Las Vegas'ın yıllık turizm geliri ise 25 milyar dolar, yani bizimkinin 4 katı...

Öyleyse şükretmek yetmez...

Bir yandan da çeşitli okurlardan hâlâ şikayet mektup ve telefonları gelmeye devam ediyor, "bilmemne tur şirketi, çuvalla paramızı aldı, bizi dağ başına getirip bıraktı" diye...

Bu kafaları temizlemedikçe, dünya turizm pastasını, Fransa, İspanya, İtalya ve Yunanistan afiyetle yiyecek biz de enayi gibi seyredeceğiz...

Tabii bizim, yalnız sahtekâr turizmcilerden değil, kimi aydınların kireç tutmuş çevrecilik zihniyetlerinden de kurtulmamız gerekiyor.

İstanbul'a gökdelenler dikiliyor, bunlar gökdelene de karşı...

Bir zamanda tutturmuşlardı bir "İstanbul'un silueti gidiyor" diye biliyorsunuz...

İstanbul'un siluetini bırakalım da, burada yaşayanların kenti temiz tutması için bir şeyler söyleyelim, diyen yok ama... İdeolojiden muzdarip oldukları için "halk kuyrukçuluğu" da bunlarda, "halk dalkavukluğu" da...

Sloganları evlere şenlik:

Yaşasın gecekondular, kahrolsun gökdelenler...

Elin oğlu, Kuala Lumpur'a 2 milyon dolarlık gökdelen dikiyor, 450 metre yüksekliğinde...

Ve "Bu mimari sayesinde, ülkemizin sanat anlayışı ve estetiği gelişecektir!" diyor...

Turizm denilen bacasız sanayi, devletin programsızlığı ve organizasyonsuzluğu; aydının gecekondu kafası; turizmcinin sahtekarlığı; halkın umursamazlığı ve dahi her tarafın pislik içinde bulunması arasında can çekişirken...

Hava alanlarında hakkını isteyen memurun eylemini "turizmi baltalamak" olarak nitelemek için sahiden kör olmak icap ediyor!

Sıfır
Gazi Erçel, "TL'den sıfır atmakta acele etmiyoruz" demiş... Bekleyelim, birkaç sıfırımız daha olsun, sonra atarız...

Ordu
Türk Ordusu dünyanın en caydırıcı ordularından biriymiş... Valla, eleştirilere bakılırsa o kadar değil gibi...

Timsah
83 yaşındaki kadın köprüden timsah dolu bataklığa düştüğü halde kurtulmuş... Timsah da taze et isteyebilir...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır