kapat

23.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Limasollu
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


İğne mi, çuvaldız mı, mızrak mı?

Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcı Vekili Talat Şalk, İçişleri Bakanı Tantan'ın başlattığı Paraşüt operasyonu çerçevesinde, 30 devlet görevlisi hakkında "Çıkar amaçlı çete kurmak ve evrakta sahtecilik yapmaktan" dava açmış. Sanıklar arasında bir albayla, bir gümrük müdürü de varmış... Ayrıca eski Kilis Valisi hakkında da dava açılması için girişimde bulunmuş.

Paraşüt çetesi vurgunlarının 41 trilyonu bulduğu iddia ediliyormuş...

İşte size Amerikan stili bir bulmaca:

- Bir orkestrayla 30 kişilik Paraşüt çetesi arasında ne fark vardır?

- Hiç bir fark yoktur. Birincisi de hep birlikte çalar, ikincisi de...

Avrupa Birliği'ne üye olabilmemiz için ileri sürülen koşullardan biri de, enflasyonu aşağı çekmemiz...

Bizim ta yıllardan beri dünya-ahret dostumuz, mubarek enflasyonumuzdan niye bu kadar kaygı duyuyorlar ki acaba?

İşin püf tarafı burada...

Biliyorsunuz Avrupa Birliği üyeleri, biribirlerinin ülkelerinde mal mülk edinme hakkına sahipler...

Kazara biz de Avrupa Birliği üyesi olursak; öteki üyeler, örneğin Fransa, Yunanistan, Almanya, Portekiz v.s. parayı bastırınca, Türkiye'de dilediği yeri alma hakkına sahip olacak...

Ancak biz daha hızlı davranır da, tüm İtalya'yı, Danimarka'yı, Hollanda'yı v.s. ele geçirirsek, diye korkuyorlar...

Çünkü onların tüm Türkiye'yi, parça parça da olsa, satın almaya paraları yetmiyor...

Bizim ise yetebilir, diye düşünüyorlar.

Malum ya enflasyon var bizde; parayı basar basar, Belçika'yı da tümden alabiliriz, İspanya'yı da...

Emekli bir militer, turizmin sakıncaları hakkındaki düşüncelerini açıklıyordu: - Türkiye'ye gelen turist sayısının 10 milyona, 20 milyona, 30 milyona çıkmasını isteyenler var. Bu ne biçim vatan severlik anlayamıyorum... Senin turist dediğin, alt tarafı bir yabancı, bir düşman... Yabancı bir düşman trilyonlarca dolar harcayarak, uçaklar, tanklar, ordularla geleceğine; en ucuz tarafından turist olarak da gelebilir. Üstelik Çin'den başka hiç bir ülkenin 30 milyonluk bir ordusu da yok. Ama 30 milyon yabancı düşman, elini kolunu sallayarak ülkeden içeri turist olarak girdiğinde... Bir düşünün... İçeri girmiş 30 milyon yabancı düşman... Bakıyorsunuz sayıları da artmaya başlıyor, 40 milyon, 50 milyon oluyorlar... Şimdi soruyorum size, biz o zaman savunma güçlerimizle yurdumuzu mu koruyacağız, yoksa zaten içeri girmiş olan milyonlarca yabancı düşmanı mı?

Emekli militer, turizm seferberliğinin, ülkenin usulca işgalini hazırlayan bir tuzak olduğunu iddia ediyordu... Ve yumruğunu önündeki masaya vurarak bağırıyordu:

- Bu böyle giderse ne orduya gerek kalır sonunda, ne komutanlara...

Avrupa Birliği temsilcilerinden biri Ankara'ya gelmiş, Türkiye'nin bugünkü durumuyla üyeliğe asla kabul edilemeyeceğini tekrarlıyordu.

Bizim genç diplomatlar ise, söylenenleri anlamazlıktan gelip, saf bir kibarlıkla soruyorlardı:

- Neden?

- Çünkü siz bugünkü durumunuzla üye olursanız, Avrupa Birliği içinde tam bir çöl keçisine benzersiniz..

- Nasıl yani?

- Çöl ortasındaki bir keçi ne yapar?

- Meler...

- Hayır..

- Su ister...

- Hayır..

- Peki ne yapar?

- Gölge yapar efendim, gölge yapar...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır