kapat

04.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Galatasaray'ı bekleyen sorunlar!..

Galatasaray'ın Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük kupasını ülkeye getirmesine ramak kaldı.. Büyük olasılıkla getirecekler de.. Arsenal beni korkutmuyor..

Büyük paralarla kurulan karma takımlar beni hiç korkutmadı.. Bu paralı askerler ordusu işler iyi giderken iyidirler de, sarpa sardı mı ellerini taşın altına pek koymazlar.. Arsenal'da tarihi Arsenal ruhuna sahip kişi pek kalmadığı için, dünyanın dört bir yanından gelmiş kişilerin "Takım ruhu" taşımaları mümkün olmuyor..

Oysa Galatasaray takım.. Hem de öylesine takım ki, dışardan gelenler de kısa zamanda 40 yıllık Galatasaraylı gibi oluyorlar!..

Şimdi.. Final tek maç.. Galatasaray'ın kupayı alması -penaltılara kalma dışında- maçın bir anında öne geçmesi ve son düdüğe kadar bu durumu muhafaza etmesi ile mümkün.. Matematik böyle diyor.. Galatasaray'ın oynadığı Avrupa'nın pek çok takımına parmak ısırtan hücum futbolu, duran toplarda Hagi gibi bir muhteşem ayakla birleşince, sorun gol atmak, öne geçmekte değil..

Bu konuda iki endişem var.. İlki penaltılarda.. Galatasaray hala garantili bir penaltıcıya sahip değil.. Takım penaltı kazandığında etrafıma bakıyorum, kimse golden emin değil. Top ağlara giderse, mucize olmuş gibi birbirine sarılıyor millet.. Hele bir de penaltılara kalırsa iş, maazallah!.. Fatih Hoca kısa zamanda ne önlem alır bilmem.. Hiç değilse Hagi'yi plase değil, kurşun gibi atması için ikna edebilir, o kadar.

İkinci endişem Hakan Şükür.. Oyuna küserse, Galatasaray biter. Arsenal kuleleri Hakan'ın asıl güçlü olduğu kafa üstünlüğüne engel olacak çaptalar. O zaman işte Hakan'ın küsme ve kadere razı olma yerine, hangi pozisyonda olursa olsun, hiç değilse, kaleci ve stoperi rahatsız etmek için ilk topa hücum etmesi gerekir bir.. Rahat vurmayı ve tutmayı önlese bile kar. İkincisi, ortada bunaldığı anda kanatlara deplase olur, onu tutanları da peşinden sürüklerse, süratli Arif, Okan başta, ötekilere ortada koridor açabilir iki.. Hakan Galatasaray hücum gücünün yarısı olduğu bilincinde oynamalı..

Galatasaray'da asıl sorun, savunmada.. Kaleciden başlayalım.. Taffarel yan toplarda zayıf.. Suçu kararsız olması.. Kalecilikte kararlılık esastır. Karar verir, ya çıkar, ya çıkmazsın.. Çıkar gibi yapıp da yarı yolda vaz geçer, gerilemeğe başlarsan en zayıf anında yakalanırsan.. Leeds'ten, geçen yıl, Fransa'dan yediği korner gollerinin aynisini yedi.. Arsenal teknik adamlarının eli armut toplamıyor tabii.. Şimdiden golcülerini hazırlamaya başladılar.. Tony Adams ve Patrick Vieira.. Bu iki ismi Arsenal forvetleri arasında aramayın boşuna.. Bunlar, savunmanın iki kulesi.. Stoperler.. Korner atışlarında ileri çıkacaklar ve ortayı bekleyecekler, kafa vurmak için.. Şimdi Taffarel'in bu açık zaafını yıllar giderememiş, Fatih üç günde nasıl giderir?.. Gideremez.. O zaman önlem alacak.. Korner önlemi alacak?.. Korner atışlarında kim kimden mesul olacak?.. Adams ve Vieira'yı kim kollayacak?.

Kalenin içinde bir köşede Suat duruyor, öbür köşeye de bir adam mı koyacak?. Savunma genelde iyi.. Ama bireysel hatayı hemen herkes enaz bir kez yapıyor.. Böyle bireysel hatada Arsenal forveti eğer kaleci ile karşı karşıya kalırsa, Leedsliler gibi, avuta atmaz, topu çerçeveye yollarlar..

Popescu, Bülent ve ötekilerin bireysel hata yapmaları da bu saatten sonra önlenmez. O zaman çizgi savunma yerine, kademeli bir savunma düşüncesi mi öne alınır?.. Tekrar dikkat bu maçın rövanşı yok.. Bir hata.. İş bitebilir..

Ve en önemlisi.. İşte Fatih Terim'i en zorlayacak şey.. Galatasaray, skoru savunma futbolu oynamasını bilmiyor. Oyunu rölantiye almayı bilmiyor, zamana oynamayı bilmiyor.. Sen önde iken geçer her dakika rakibin aleyhine rakip bunun farkında.. Kronometre ilerledikçe sinirlenecek, panikleyecek, daha çok açık vermeye başlayıp, daha çok kart yiyecek.. Oysa görüntüye bakın.. Gol atınca panikleyen takım Galatasaray..

"Galatasaray için en tehlikeli süre, attığı golden sonraki beş dakikadır" demiştim, gülüşmüştük. Giderek bu şaka gerçekleşir oldu.. Galatasaray 2-1 galipken ve Kewell oyundan atılmışken, daha o dakika içinde Emre'nin "Ya Allah" deyip girmesinin izahı var mı?. Bu yüzden finalde yok.. Peki ayni hata finalde yapılır ve takım 10, 9 kişi kalırsa ne olacak?. Mesela Okan'ın, mesela Arif, Bülent ve Hakan Şükür'ün kart görme merakı konusunda Emre'den eksikleri var mı?.. Birşey yaparken, saatte ve skora bakmak akıllarına geliyor mu?.

Galatasaray savunması vakit geçirmeyi topu mümkün olduğunca ileri atmak sanıyor. Top aynen geri geliyor. Daha toparlanma fırsatı bile bulamadan yakalanıyor, ikiye üç, üçe dört koşmaya başlıyorlar, nefes alma fırsatı bile bulamadan. Bu yüzden gereğinden fazla yorulmaya başlıyorlar. Rakip durmadan bastırırken bunalıyorlar. Psikolojik olarak da yıkılmaya başlıyorlar ve "Top bile çıkaramaz olduk" paniğine kapılıyorlar. Taca atsalar belki daha iyi.. Hiç değilse toparlanma ve nefes alma vakitleri olacak.

Oysa sakin, sağlam paslarla ayağa oynayarak topu dolaştırsalar, topa mümkün olduğu kadar fazla sahip olarak zamana oynasalar, sinirleyip, panikleyip üzerlerine gelen rakip olacak.. O zaman arayı açma fırsatı verecek pozisyonları bile bulacaklar.. Galatasaray bunu niye başaramıyor, bir türlü bilemiyorum. Galatasaray öne geçtiğinde zamana "Doğru" oynamayı başaramazsa, eline konan kupayı kaçırabilir, bunu hiç unutmamak gerek.

Çare acaba, öne geçtikten sonra da hücum futbolunu, iyi başarılan hücum futbolunu devam ettirebilmek mi, madem savunma yapmayı, zamana oynamayı bilmiyoruz?.

Bilgili'nin zor günleri..
Beşiktaş'ın yeni başkanı Serdar Bilgili, yöneticilik yaşamının en kritik günlerini yaşıyor.. Peter Briegel'le ipleri koparması, cesur ama doğru bir karardı. Neden cesur?..

Çünkü bizde esas olan tabeladır. Briegel'i yerden yere vuranların, 12'lik pek çoğu da şanslı diziden sonra nasıl Briegelci oldu gördünüz.. Gelecek sezon başında işler üç hafta iyi gitmesin, Serdar ateşe atılacaktı.. "Sen başarılı bir hocayı nasıl kovarsın.."

Ama Briegel kalsaydı ve işler gene ilk üç hafta sonu iyi gitmeseydi, ayni kişiler gene soracaklardı: "Serdar Bey, Serdar Bey, sen reformlar vaad ederek iş başına gelmedin mi?.. İşte Seba'nın işlerine aynen sahiplendin. O zaman eski başkanın günahı neydi?.."

Beni bu tabelacılık ilgilendirmiyor.. Ben başka açıdan bakıyorum olaya.. 17 Mayıs Kopenhag finali, Türkiye'de çok şeyi değiştirdi. Fenerbahçe ve Beşiktaş camiasını artık Türkiye Şampiyonu olmak kesmez.. Onlar da Galatasaray gibi Avrupa takımı olmak, Galatasaray gibi nisan, mayıs aylarında Avrupa'da oynamak istiyorlar..

Yurt dışına hiç bakmadan, Kapıkule ötesine eylülde veda edip üç yıl üstüste şampiyon olan Gordon Milne gibiler artık "Başarılı" sayılmıyor.

Beşiktaş çıtayı yükseğe koymak zorunda.. Yükseğe konan çıtaya ulaşmanın en önemli şartı, seçilen hocanın ardında direnebilmek..

Açıkça soruyorum. Ağustos ve eylül ayları beklendiği gibi gitmeze, Beşiktaş yönetimi Briegel'in arkasında direnebilir miydi?.. Anahtar cümle bu..

"Arkasında direnebilecek bir teknik direktör!.."

Serdar Bilgili "Sabredersek bu bizi nisanlara mayıslara götürecek bir takıma, bu yıl olmazsa, gelecek yıla götürür" diye arkasında direnebileceği ve bu direnişi camiaya kabul ettirebileceği çok saygın, çok cerbezeli ve hepsinden önemlisi "Lider" vasıflı bir isim bulmak zorunda.. Bu ismi bulup takımın başına getiremezse, bu defa bizzat kendisi, ağustos ve eylül aylarında büyük sorunlarla karşılaşabilir. Genç dostuma bir tavsiyem daha var.. Kişisel kinlerini ve nefretlerini gazete sütunlarına dökerek, Süleyman Seba gibi, bizzat senin tarafından Onur Başkanlığı istenen bir başkana hakaret edenleri yanından hemen uzaklaştır. Bunlarla işbirliği yapar görünmen, senin camia içindeki ve dışındaki saygınlığına gölge düşürür.

"Ben bunları tanıyorum. Yüz vermezsem ayni hakaretleri bana yaparlar" diye korkma.. Sana da söverlerse, kendilerini teşhir ederler sadece.. Bugün Süleyman Seba'ya sahip çıkman, aslında kendi geleceğine sahip çıkmandır, bunu hiç aklından çıkarma..

Bir futbol federasyonu ki..
Yeni futbol yasası çıktı ve bazı insanlar ümide kapıldılar ki, bu federasyondan kurtulacağız?.. Hayır kurtulamayacağız.. Bu federasyon yeni genel kuruldan da çıkacak..

Yeni yasaya göre, federasyonu klüp ağırlıklı bir kongre seçecek. Doğrusu da bu..

Peki şimdi klüpler her dediklerini yaptırdıkları, oyuncak haline getirdikleri federasyonu bırakırlar mı?.. Şimdi Fikret Ünlü, sevgili spor bakanımız, yasa gereği federasyonu gözetim ve denetim hakkına sahip..

Müfettişlerini yollayıp, ya da başbakandan müfettişlerini yollamasını istetip, federasyon hesaplarına baktırır mı?..

Klüplerin federasyona trilyonlarla borcu var, ödemiyorlar.. Ödemeleri istenmiyor.. Neden?..

FİFA'nın klüplere kestiği cezalar var. Bu cezaların ödenmemesi klüplerin sonu olur. Ödemiyorlar. Onların yerine federasyon ödüyor.. Neden?.. Bu sadece iki mali örnek..

Sahalarda olmadık rezaletlerle kan gövdeyi götürecek kavgaların temeli atılırken, bir türlü verilmeyen kapatma cezaları yerine, komik para cezaları ile adeta teşvikçilik yapmadı mı bu federasyon?.. Oy uğruna, insanlarımızın kanını, canını tehlikeye atmadı mı?.

Futbolculara verilen jeeplerin hesabını soracak bir tek devlet kurumu çıkmadı bugüne dek.. Neden?.. Bu jeeplerin parasını kim verdi, KDV ve Alım Satım vergilerini kim ödedi sorularına hala cevap verilmeyişi, federasyonu denetim ve gözetim altında bulundurması gereken Spor Bakanı'nı niçin harekete geçirmiyor?.

Söylenen, paraları Mehmet Cansun ödemiş.. Milli maçlarda sahaya konan reklam fonundan.. Doğru mu?.. O zaman ödeme federasyon gelirlerinden, yani bu ülke insanının cebinden yapılmış oluyor?. Bu kararı kim aldı?.. Böyle bir karar alındı mı, altında kimlerin imzaları var?..

İçişleri Bakanlığı, Alaattin Çakıcı ilişkileri konusunda soruşturma açtırmıştı. Ne sonuç alındı, rapor kamuoyuna neden açıklanmaz?..

Ben söyleyeyim, neden açıklanmaz?..

Çünkü federasyonun arkasında, bunca şaibenin arkasında tanıdık bir isim, Mesut Yılmaz var. Haluk Ulusoy, Avrupa şampiyonası finalleri boyunca her türlü masrafını cebinden ödeyerek (Acaba) Ersin Taranoğlu'na niye villa kiraladı dersiniz?..

Mesut Yılmaz, Ersin Taranoğlu ve Yücel Seçkiner üçlüsü, Ulusoy'un ardında kapı gibi dururken, Başbakan Ecevit'in gıkı çıkabilir mi?..

Başbakan alınır diye, yasaya Federasyon Başkanı'nın üniversite mezunu olmasını ve dil bilmesi şartını koymaktan çekinenler, bugün Ulusoy'un yoluna çıkabilirler mi?.

Bu ülkede, yasalar gereği bütün federasyon başkanlarının üniversite mezunu olmaları şartı vardır. Tek istisna, futbol.. Onda şart yok. Çünkü yasasına konmadı.. Peki bu Anayasa'nın "Eşitlik" maddesine nasıl uyar?.. Uymaz.. Uymaz da itiraz eden yok.. Kimse heveslenmesin.. Haluk Ulusoy ve arkadaşları ile yaşamaya alışacağız. Çünkü biz milletçe ona layığız. Fikret Ünlü'nün demokratik yasası ve ANAP'ın her türlü şaibeye açık yapısı, bu şaibe dolu federasyonu Haluk Ulusoy'un canı çektiği sürece başımızda tutacaktır. Haluk Ulusoy'un gözü kara avukatlığına soyunan Sevgili ağabeyim Öcal da merak ve endişe etmesin. Ebedi başkanımızı bulduk!.. Ulusoy yapar, ağabeyim över, geçinir gideriz!.. Ha.. bu arada Alaatin Çakıcı hapisten çıkarsa ne olur,onu bilmem!.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır