kapat

30.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )


Cumhurbaşkanlığı seçimi

Siz bu satırları okumadan, Meclis'te ilk tur sonuçlarını birinci sayfa başlığından öğrenmiş olacaksınız. Bu konuya girmek pek istemiyordum. Ama okuyucularımdan "ne düşündüğümü" soranlar oldu.

Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimleri hep çok önemli olmuştur. Halbuki parlamenter sistemlerde genellikle kamuoyunun ilgisini çekmez. Parlamenterlerin ve partilerin kendi aralarındaki bir sorun olarak görülür.

Türkiye'de neden böyle? Bir çok neden sayılabilir. Biri, tek parti döneminde bu görevi Cumhuriyetin kurucuları Atatürk ve İnönü'nün yapmalarının psikolojik etkisi olabilir. Sistem şeklen parlamenter olsa da, o dönemde aslında prezidansiyel gibi çalışıyordu.

27 Mayıs sonrasında, cumhurbaşkanlığı asker-sivil çekişmesinin temel odak noktalarından biri idi. 27 Mayıs'ın getirdiği askeri vesayet sivil cumhurbaşkanına izin vermedi, hep askerler seçildi.

12 Eylül anayasası cumhurbaşkanlığının yetkilerini arttırdı. Sorumsuz ama yetkili bir makam oluşturuldu. Neyse ki, rahmetli Özal cesur bir kararla Cumhurbaşkanlığı yolunu sivillere açtı.

ECEVİT'İN HESABI
Anayasa değişikliği kabul edilir ve Demirel tekrar seçilirse, bunun mimarı tereddütsüz Başbakan Ecevit olacaktır. İlk baştan konuyu sahiplenen, teker teker engelleri aşan ve bu noktaya getiren odur.

Ecevit neden böyle yaptı? Ortada bir çok senaryo dolaşıyor. Kendi analizimi kısaca açıklamak istiyorum. Bence sorunun kökeninde bir yasal ayrıntı ve parlamento aritmetiği yatıyor.

Yasal ayrıntı Ecevit'in cumhurbaşkanlığı için anayasanın öngördüğü yüksek eğitim koşuluna sahip olmamasıdır. Eğer Ecevit aday olabilse, hiç zorlanmadan koalisyonu oluşturan partilerin oyları ile seçilirdi diye düşünüyorum.

Öte yandan, Meclis'te sağ partiler çoğunluktadır. Bu yapı başka bir DSP'linin seçilmesine izin vermiyor. Demek ki, dört sağ partiden birine mensup bir milletvekili cumhurbaşkanı olacaktır.

Hangi parti? Bütün işaretler MHP'yi gösteriyor. Sağdaki en büyük partidir. DSP eğer ANAP'ın adayını desteklerse DYP ve FP'nin MHP'li bir cumhurbaşkanına oy verecekleri çok açıktır. DYP ve ANAP'ın DSP'nin de kabul edeceği bir aday üstünde anlaşmaları ihtimali ise adeta sıfırdır.

Ecevit, MHP kökenli bir cumhurbaşkanının koalisyonda kendi gücünü zayıflatacağını düşünmektedir. Bu durumda Demirel'in ikinci kere seçilmesini sağlamaktan başka çözümü yoktur.

DUYGU VE MANTIK
Benim görebildiğim, toplum Demirel'in tekrar cumhurbaşkanı seçilmesini istemiyor. Referandum yapılsa, ezici bir çoğunluğun "Demirel artık siyaseti bıraksın" diyeceği kanısındayım.

Bu duygulara ben de katılıyorum. Türkiye siyasette kan değişimi istiyor. Yeni yüzler, yeni insanlar ortaya çıkmalıdır. Siyasi kadrolar yenilenmelidir. Cumhurbaşkanlığı o bakıma önemli bir semboldür.

Ancak, işin mantık boyutunu unutmayalım. Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda siyasi istikrara da çok ihtiyacı vardır. Ecevit hükümeti, enflasyonla mücadeleden AB'ye tam adaylığı, hayati reform projelerini devreye sokmuştur. Bunların sonuçları ancak siyasi istikrarla alınabilir.

Açıkça söylemeliyim. Gönlüm istemiyor. Ama aklım "galiba ehveni şer budur" diyor. İki arada kaldım. Fazla önemsememek belki de en iyisi. Başta da belirttim. Aslında parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığı bir protokol görevidir.

Bence soruna bu optikten bakın. Sonuç neyse bilmiyorum ama hayırlı olmasını dilerim.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır