kapat

21.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Savaş hileleri çok can yaktı
Çanakkale'yi geçemeyeceklerini anlayan müttefik güçler geri çekilmenin hesabını yapmaya başlamışlardı. Bunun için de her türlü savaş hilesine başvurdular. Bunlardan biri de üniforma giydirilmiş cansız mankenlerdi!

Trajedinin son perdesi için her şey hazırdı. 6-7 Ağustos gecesi 20 bin asker Suvla (Anafartalar) kumsalına çıkıp kazdıkları derin siperlerde gizlendiler. Ertesi gün Anzaklar, Türk mevzilerine saldırırken çıkarmanın ikinci kısmı karaya ayak bastı. Hedef Kocaçimen Tepe idi. Buradan Conkbayırı ateş altına alınacak ve tüm Gelibolu yarımadasına egemen olunacaktı. Sonrası İstanbul...

Bu harekatın ruhu baskın ve süratti. Türkler tarafından zayıf tutulmuş bu bölgede öncü birlikler kıyıda zayıf bir ateşle karşılaştılar. Fakat ingiliz "Yeni Ordu"su ilerlemiyor, çok değerli zamanı boşa harcıyordu. Üç gün boyunca, Suvla kumsalına çıkan birlikler hızla hakim tepelere doğru ilerlemek yerine, siperlerde kalmayı denize girip yüzmeyi ve oyalanmayı tercih ettiler. Eğer 7 Ağustos'ta ingilizler ilerlemiş olsalardı muharebeyi tümüyle kazanacaklardı.

MUSTAFA KEMAL DEVREDE
8 Ağustos'ta cepheyi dolaşan Liman Paşa kararını verir. Savaş tek elden dirayetli bir komutan tarafından yürütülmelidir. Bu komutan Mustafa Kemal'dir.

Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal en iyi savunmanın saldırı olacağını düşünmektedir.. 9 Ağustos sabahı yapılan bu beklenmedik saldırı Anzaklar'ı şaşırtır.

Başkomutan Ian Hamilton da Türk komutanlara hayranlık duyar: "Conk Bayırı tepelerine yaklaşmış ve düşmanla 30-40 metrelik mevzilerde iki gün, iki geceden beri karşı karşıya idik. Tutunmuştuk. Türkler bu ana kadar işgal ettiğimiz mevzileri geri alamamışlardı. Conk Bayırı'nda Türkler çok iyi bir kumandaya sahiptiler, bunu ilave etmeliyim... Durmadan baskın taarruzu deniyorlardı..."

İngilizler yakaladıkları bu fırsatı da kullanamazlar ve savaş mevziler arasında sıkışıp kalır. Yer altından düşman siperlerine tünel kazılıyor ve yığılan dinamitler ateşlenerek düşmana ağır kayıplar verdiriliyordu.

O arada Bulgaristan'ın itilaf devlerinin yanında savaşa girmesiyle müttefiklerde Çanakkale'yi tahliye etme düşüncesi güç kazanmaya başlamıştır. Ayrıca ansızın bastıran kışa hazırlıksız yakalanan müttefik askerleri siperlere dolan sulara kapılıp boğuluyordu. Kurtulanları ise kar ve dondurucu soğuklar beklemekteydi. 7 Aralık'ta çekilme kararı kesinleşmişti.

VE GÜNEŞ DOĞUYOR
259 gün süren bu kanlı savaş yüzbinlerce askerin kaybına neden oldu. Müttefikler Çanakkale'yi geçemeyince öncelikle İstanbul işgalden kurtuldu, Çarlık Rusyası'na İngiliz yardımı ulaşamadığı için Bolşevik Devrimi başarılı oldu. Türk tarihi açısından ise en önemli kazanç Mustafa Kemal gibi bir büyük komutanın Türk halkı tarafından tanınması olmuştur. Kurtuluş Savaşı'nın önderi General Mustafa Kemal'e halkın inanıp güvenmesinin nedeni Çanakkale'de gösterdiği başarı ve kahramanlıktır.

BİTTİ

Cansız manken birliği
ÇANAKKALE'DE birçok hileye başvuruldu. Örneğin General Hamilton anılarında Türkler'i şaşırtmak için yolcu gemilerine, şileplere; sahte bacalar, sözde toplar, uydurma direkler eklediklerini kaydeder. Böylece gemileri "Tiger" ya da "lnflexible" kruvazörlerine benzetirler. Aynı satırlarda karşı tarafın bu gemilere ateş ederek boşuna pek çok mermi yaktığını yazar.

Türk ordusu da hileye başvurmuştu. Örneğin gezici top ve bataryaları mandalara bağlayıp bir o tepeden, bir öteki tepeden ateş ederek çok daha fazla sayıda topla savunma yaptıkları izlenimi vermişler, soba borularından saman dumanı püskürtmüşlerdi.

Siperden sipere muhabbet
27. Alay Komutanı Albay Şefik Bey anlatıyor: "Siperler birbirine o kadar yakındı ki bazen içimizden birisi, 'Hey Coni' diye seslenir, öte taraftan cevap gelirdi: 'Hello Mehmet!' 'Hey Coni, alın da ağızınız tatlansın.' Ve bir mendile çıkın edilmiş bir iki avuç kuru üzüm, kuru incir veya bir iki paket tütün, bazen de kuru pestil atılırdı. Arkasından hemen mukabele ederlerdi: 'Hello Mehmet. Bu da bizim hediye. Afiyet olsun.' Ve kağıtlara iyice sarılmış bir koca paket düşerdi bizim siperin içine. İçinde beş on çikolata, kutu reçel, tatlı krema halinde süt kutuları. Bizim kuru üzümü, incirimizi ve hele pestili ve katı bulamacımızı çok seviyorlardı. İsimlerini soruyorlardı. Biz de her atışta; bu pestildir, bu incirdir, diye öğretiyorduk."

Hangi sayı doğru?
ÇANAKKALE Zaferi'nin 85. Yılı Kutlama Töreni, Harp Akademileri Komutanlığı'nda yapıldı. Törende Deniz Harp Akademisi Komutanı Tuğamiral İlker Güven özetle şöyle dedi: "Orada 211 bin vatan evladını şehit verdik." Gazeteciler törenden sonra, Tuğamiral Güven'e, "Şehitlerimiz konusunda farklı sayılar var, hangisi doğru," diye sordular. Bu soruyu Güven, "Hangisini doğru biliyorsanız onu yazın," diye cevapladı. Gazetecilerin bu soruyu yöneltmelerinin nedeni geçenlerde çıkan bir haberdi:

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Araştırmaları Strateji Etüdler Daire Başkanlığı (ATASE) tarafından yürütülen araştırmada şehit düşen 55 bin 801 kişinin ismi tek tek saptanmıştı. Yüksek sayıların nedeni ise esir, yaralı, kaçak ve sakat rakamlarınını da şehitlere dahil edilmesiydi.

Çanakkale Savaşı ile ilgili araştırmalar yapan Dr. Erol Mütercimler, 55 bin rakamını doğrulayarak şöyle dedi: "Genelkurmay yıllar önce son noktayı zaten koymuştu! Çanakkale Savaşı ile ilgili olarak son derece önemli olan yanlış bilgiler var. Bunların düzeltilmesini çalışıyoruz."

Yıllardır Çanakkale Savaşı'nı araştıran gazeteci Gürsel Göncü ise şöyle diyor: "Maalesef, Cumhurbaşkanı Demirel de dahil birçok kişi 250 bin şehit verdik, diyor. Halbuki 55 bine kayıplar eklendiğinde 85 bini bulur. Bu rakam yeterince yüksektir; abartmaya hiç gerek yoktur. Önemli olan şehitlerimize sahip çıkmaktır." * Yusuf DEMİR-Celal YILDIZ

MORTO Koyu'na demirleyen iki İngilizi zırhlısı, Goliath ve Cornwallis, açtıkları ateşle büyük zarar veriyordu. Susmaları gerekiyordu.

İmkansız gibi görünen bu görev Muavenet-i Milliye adlı muhribimize verildi. Muhribin kumandanı kıdemli Yüzbaşı Ahmet Saffet Bey'di. Torpido uzmanı Alman Yüzbaşı Firley de gemiye müşavir olarak verilmişti.

Muavenet-i Milliye Çanakkale sularına geldi. 12 Mayıs'ta bütün hazırlıklar tamamlandı.

Gece yarısını biraz geçe harekete geçen Muavenet 8 mil süratle Rumeli kıyılarına adeta sürünürcesine Boğaz dışına doğru seyretmeye başladı. Bacasından dumanla birlikte kızıllık da çıkmasın diye kazanlar da söndürülmüştü. Saat 01.00'a doğru gözcüler, tam pruvada Eskihisarlık Burnu'na bordalarını vermiş iki düşman zırhlısının görüldüğünü rapor ettiler. Ayrıca iki muhrip de karakol geziyordu.

O sırada birden düşman gemilerinin birinin köprü üstündeki ışıldağının parıldadığı görüldü. Gözcüler belli ki üzerine doğru gelmekte olan hayalet tekneyi fark etmişti.

Muavenet gerçekten zordaydı. Kıdemli Yüzbaşı Ahmet Saffet soğukkanlılığını hiç kaybetmeden, ışıldakçısına aynı işareti vermesini söyledi: "0" (yani parola?)

TAM YOL İLERİ!
Bir anlamda, soruya soruyla cevap vermek oluyordu bu! İstiyordu ki, İngilizler bir an için olsa bile şaşırsınlar, o da bir anlık tereddütten yararlanabilsin!

Dev zırhlıyla aralarında 300-400 metre vardı. Önce tüpteki üç torpidonun da gönderilmesini emretti. Sonra da 'Makine tam yol ileri" komutunu verdi. Muavenet hızla uzaklaşırken müthiş bir infilak sesi gecenin karanlığını yırttı. Arkasından bir daha... Sonra bir daha... Üç torpido da hedefini bulmuş İngiliz zırhlılarından 13 bin 150 tonluk Goliath, 570 kişilik mürettebatı ile Morto Koyu'nda 60 metre derinliğe gömüldü.

Savaş Karakaş - Erol Mütercimler


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır