kapat

18.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Spor ve Müzik

Sulhi Garan'ı ve onun Spor ve Müzik'ini anmıştım, İlhan Feyman bu programın ünlü sinyal müziğini çalarken.. Eddie Calvert'tendi de, adını unutmuştum. Yığınla not aldım.. İşte bunlardan biri..

***

Selam baba!
O parçanın adı, "ciliegi rosa", ya da "cherry pink and apple blossom white"... Yani "pembe çilekler" veya "çilek pembesiyle elma çiçeği beyazı"!..

Evet, ben de unutamadım. Kırk yıldan fazla...

Her Avrupa'ya gittiğimde deliler gibi plağını aradım, sonunda buldum! Birkaç yıl oluyor, hatta birkaç yazımda da bahsetmiştim...

Bende iki ayrı versiyonu var hocam, biri Eddie Calvert'ten biri de (orijinali) Perez Prado orkestrasından.. İstersen sana bant çekerim.

(Eddie Calvert'ten "il silenzio" dahil her bir şey, Perez Prado'dan bilumum mambolar var, haberin olsun.. Ardıç stüdyo'yu yabana atmayınız!)

Evet, o parça, benim için de "sporun sesiydi", sporun sinyaliydi, sporla özdeş olmuştu.. Pazar akşamları İstanbul radyosunda Sulhi Garan'ın programının açılış müziği.. Nasıl unutulur? Sizin kuşak, bizim kuşak, yaşı elli civarı ve daha üstü olanlar, nasıl unutabilirler?

Ne zaman dinlesem, alır başımı gene o günlere giderim..

Oturma odamızda Şakir Zümre sobası sıcacık yanıyor, babam sağ ve genç, ben bacak kadarım.. Sulhi Garan'ın spor programını ve o parçayı iple çekiyorum.. Ertesi sabah okula gidilecek, yatılı olaraktan Galatasaray!

(Bir de Muvakkar Ekrem'in programı olacaktı yahu, o biraz bulanık kafamda, onu da yazsana..)

"Melali anlayan nesle" selam olsun erenler!

Hürmetler, ve sevgilerle...

Engin Ardıç

***

Madde bir.. Kasetler ne zaman elimde olacak?.. (Zurnacı Emin ayrı, Meksiko şehrinde ölümünden bir yıl önce masamın başında çalan Perez Prado ayrı.. Zurnacının O mein papası, Perez'in Histoire d'un amore da var mı?.)

Madde iki.. Muvakkar Ekrem'i Umur Talu'ya soralım ne dersin?..

Madde üç.. Ciliegi.. Çiliegi okunur.. Çilek.. Bizden mi İtalya'ya gitmiş, ordan mı buraya gelmiş sözcük, ne dersin?..

Madde dört.. Küfür etmediğin zaman, aynen böyle okumaya doyulmaz yazıyorsun Sevgili Engin!..

Üç günde mum!..
Üç gün önce Ankaragücü- Galatasaray maçı bir utanç olayıydı. En ağza alınmaz küfürler, korolar halinde bağrılıyordu. Sadece stada gelenler değil, ekran başındakiler de, eşlerinin, çocuklarının yüzüne bakamaz oluyorlardı. O kadar yüz kızartıcı küfürleri bağırarak suç işleyenleri güvenlik güçlerinin sadece seyretmesi kamu vicdanını fena halde rahatsız ediyordu. Yazdık. Emniyet Müdür Muavini Osman Bey aradı. Konuştuk..

Ankaragücü- Galatasaray bir kere daha karşı karşıya geldiler ve o küfürlerin hiçbiri duyulmadı. Ankara üç günde muma döndü.. Önlemler alınmıştı çünkü..

Bu iğrenç küfürler, Kutlu Aktaş döneminde İzmir'de başladı. Sevgili sınıf arkadaşım hem de toplu halde belli insanların analarına, eşlerine sövülmesine bile seyirci kalınca, tribün ahlaksızlığı tüm yurda yayıldı. İzmir bayraktarlığı bırakmadı. Şimdi ne acıdır ki, hem de birbirlerine, komşu klüplerin sporcu ve yöneticilerine nasıl sövüyorlar ve İzmir Valisi nasıl görmez ve duymazdan geliyor, şaşarsınız..

Şimdi görüyoruz ki, polis isterse küfür önleniyor..

O zaman istesin.. İzmir istesin.. İstanbul istesin, öteki iller istesin.. Şu küfür işi spor tesislerinde bitsin artık!..

Bu arada, yazılı ve sözlü medya da, seyirci yalakalığı ile, pisliğe, iğrençliğe çanak tutacağına, biraz mücadeleye katılsın.

İyi seyirci spor tesislerinden çekilirse, iyi okuyucu, spor sayfalarından, iyi seyirci spor programlarından çekilir. Ne tiraj kalır, ne reyting!..

Bir puan!..
Bir puan.. UEFA listesinde 14'üncü sırada bulunan, Türkiye'nin bu yerini korumak ve Şampiyonlar Ligine iki takımla devam etmek için sadece bir puana ihtiyacı var. Bu puanı alabilecek tek takım da Galatasaray..

Şenes Erzik'le konuştum, bazı soruları aydınlatmak için.

1. Bu sezon sonu (1999- 2000) Avrupa Liglerine dört takımla katılıyoruz. (2 Şampiyonlar Ligi+ 2 UEFA).

2. Galatasaray Lig Şampiyonu olursa, Antalyaspor Kupa finalisti olarak UEFA Kupasına hem de birinci turdan, ön eleme oynamadan katılacak. UEFA kupasının birinci takımı, kupa galibi ya da finalisti. İkinci takımı, lig üçüncüsü olacak, ancak o eleme turu oynayacak.

3. 2000- 2001 sezonu sonunda da, Avrupa Kupalarına dört takımla katılacağız. (2+2)

4. Galatasaray Dortmund'dan enaz bir puan alırsa, 2001- 2002 sezonu sonunda da 2+2 devam edecek. Alamazsa, 2002'den itibaren Avrupa Kupalarına üç takımla (1+2) katılmaya başlayacağız.

Kadınım!..
Ey bu ülkenin tüm feministleri..

Ey Duygu.. Ey Seda ve izleyicileri.. Bundan böyle erkekler eşlerini "Kadınım" diye tanıtacaklar..

Medeni Kanundaki "Karı" sözcüğü kalkıyor, yerini "Kadın" alıyor, iftihar edin.. Seda, söyle bakalım.. Eşinle bir kokteyle geldiniz.. Adam seni önüne gelene tanıtıyor..

"Kadınım.. Kadınım.. Kadınım.."

"Kadınım" diye takdim edilmek mi hoşuna gider, yoksa "Karım" diye mi?..

Türkçede yalın olarak "Karı"nın anlamı başkadır, sonuna iyelik zamiri gelince "Karım, karın, karısı" olunca çok başkadır. Bunun dahi farkında olmayan bir deli bir kuyuya taş atmak üzere.. Yasanın eli kulağında..

Hey gidi Tanju Okan hey..

"Hey.. Kadınım.."

Beni duyuyor musunuz, kadınlar!..

Türkçeciler, siz de kına yakın!..

Evlilerin adı "Kadın" olunca, tek başına yaşayan dişilere ne diyeceğiz?..

İki film birden..
Jan Dark iki film birden sanki.. Sadece uzunluğundan dolayı değil.. 3 saat 10 dakika.. Herbiri birer buçuk saat iki film.. İlk yarısı Brave Heart gibi.. Nasıl hızlı bir tempo, nasıl insanı içine çeken bir anlatım.. Luc Besson'a kocaman bir "Aferin" diyorsunuz içinizden, arada, patlamış mısır almaya giderken..

İngilizlere de acıyorsunuz.. Brave Heart'ta İskoçlardan, burda da, Fransızlardan yedikleri dayaklar yüzünden.

Sonra keyif içinde yerinize dönüyorsunuz, ikinci yarıyı izlemek üzere ve.. Ve az sonra anlıyorsunuz ki, ilk yarıda izlediğiniz film bitmiş.. Berbat, çekilmez, yürümez, ilerlemez bir sıkıntı, bir işkence başlamış.. Bu iki bölümün, ayni yönetmen ve ayni oyuncularla ayni mekanlarda çekildiğini söylemek mümkün değil..

Tahminim şu..

Besson birinci yarıyı bitirince, Avrupa'nın entel eleştirmenlerine göstermiş.. Onlar da "Ulan bu ne rezillik, sen film gibi film yapmışsın.. Bu film seyirci rekorları kırar sen de rezil olursun" demişler.. Besson aklını başına devşirmiş ve filmin gerisini Avrupa filmi gibi getirip, eleştirmenler nezdinde adının onurunu korumuş..

Yani pes.. Vallahi pes..

Bu kadar güzel giden bir filmin hızı, böyle nasıl kesilir anlamadım.

Fransa'nın efsanevi kahramanı, Papa'nın 500 yıl sonra Aziz ilan ettiği Jan Dark'ın çocukluğundan yakılmasına kadar dönemi anlatıyor film..

Bu Milla Jovovich'e zaten bir türlü ısınmadı içim.. Burda da sevmedim.. Çocukken izlediğim, o hayal meyal İngrid Bergman nerde, bu nerde?..

Büyük oyuncular John Malkovich ve Dustin Hoffmann harcanmışlar. Bir başka büyük oyuncu Faye Dunaway aradan sıyılmayı başarıyor birazcık.

BİZİM DUVAR
Cumbaba 5+5'e karşılık kıyak emekliliğe imzaladı. Aaaah.. ah.. rahmetli yaşasaydı şöyle derdi herhalde; benim cumhurbaşkanım işini bilir

Hakan&Utku

TEBESSÜM
İlk iş gezisinde, sarışın asistan, toplantıyı geç kalınca, patron kadının odasına telefon etti.

"Çıkamıyorum efendim" dedi, sarışın.. Odamda üç kapı var. Birisi dolap, öteki tuvalet. Üçüncünün üzerinde de "Rahatsız etmeyin" diye bir uyarı asılı..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır