kapat

21.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Prestij'li vatandaş olmak!..

"Bütün havyanlar eşit, bazı hayvanlar daha eşittir" der, George Orwell "Hayvan Çiftliği" adlı ünlü klasiğinde..

Her ülkede, her devirde böyledir bu.. Örneklerini görmek için sokağa çıkmanız yeter..

İstanbul'da kaldırıma otomobil park etmek yasaktır. Kaldırım yayalarındır. Belediye bu kuralı öyle abartmıştır ki, dünyanın en utanç verici kaldırımları İstanbul'dadır. Yerden nerdeyse 30 santim yukardaki kaldırımlara yaşlılar ve özürlüler çıkamazlar. O kadar uygarlık dışı, çağ dışı görüntünün sebebi arabaların kaldırımlara çıkmasını önlemektir.

Sadece belediye mi?..

Vilayetin Trafik Polisi de arabasını kaldırıma park edenlerin baş düşmanıdır. Çok acil bir iş için iki dakika kaldırıma park edenlerin arabaları anında çekilir.

Ve sanırsınız ki, belediye ve vilayet, yayaların kaldırımına bu kadar sahip çıkınca mesele biter..

Hayır bitmez..

Sadece Orwell'in ne kadar haklı olduğu ortaya çıkar..

Etiler'den Boğaz yoluna inmek isteyenlerin bir daracık geçidi var. Tepecik yolundan Nispetiye caddesine inmek ve Arnavutköy, Bebek, ya da Ortaköy'e gitmek durumunda iseniz, bu daracık bypass yolunu kullanmak zorundasınız..

Bu yolun köşesine aylar önce modern görünüşlü bir bina yapıldı. Üzerine de "Akıllı Bina" tabelası asıldı..

Gerçekten akıllı..

Bina Prestij Müzik'e ait.. Önündeki kaldırım da, Akıllı Bina'nın otoparkı.. Akıllı bina, yöreye bu kadar trafik yükü getiren binanın içinde otopark olmayışından, herhalde.. Devletin, halkın kaldırımı dururken, kendi binanın bir bölümünü niye otopark yapasın ki..

Belediye bu otoparkı istemeden, inşaata nasıl izin vermiş, günün her saatinde geleni gideni bu kadar çok binaya nasıl işletme izni vermiş, onu merak etmiyorum. Bu ülkede herşey olur..

Peki ama, kaldırımdaki arabalarla böylesine ölüm kalım savaşı yapan Belediye ve Vilayet, bu kaldırımın özel otopark yapılmasına nasıl göz yumar?..

Bana bu işin "bedava" yapıldığını kimse söylemesin. Belediye zabıtaları ve İstanbul Trafik polisleri her gün en az on kez bu yoldan geçiyorlar, aylardır ve ben bekliyorum, ne zaman görecekler diye.. Görmüyorlar..

Bu kadar körlük bedava olur mu?..

Prestij Müzikçiler öylesine eminler ki kendilerinden, kaldırımın kenarına bir de kırmızı beyaz zebralı portatif direkler dikmişler.. Kendilerine ait bir araba geldi mi, değnekçi direği söküyor, araba kaldırıma çıkıyor, direk tekrar yerine konuyor.. Böylece şirkete ait olmayan arabaların kaldırımı kullanmaları da önleniyor üstelik.. Sisteme bakın..

Bu ülkede rüşvetle herşeyin yapılabildiğinin kanıtı ve anıtı olarak o direkler aylardır orada duruyor..

Şimdi bu yazı üzerine saldırıp, kaldırımı halka iade edecekler, adım gibi biliyorum. Ama mesele o değil.. Bana, nasıl olup da, aylardır polisin ve belediyenin bu rezilliği görmediğini açıklasınlar..

Ben soruşturma açılmasını ve buna aylardır göz yumanların teşhir edilmelerini istiyorum..

Bu ülkede her vatandaş, ayni prestije sahiptir, adı Prestij olmasa da..

Sıradan vatandaşa acımasızca uygulanan kuralların, işini bilenlere ve görevlileri görenlere(!) bu kadar pervasız, bu kadar korkusuz aylarca uygulanmaması, kamu vicdanını fena halde rahatsız eder.

Trafik ve Belediye görevlileri hakkındaki rüşvet iddialarının binini bir paraya satanları da haklı kılar..

Ben bu soruşturmayı Beşiktaş Belediye Başkanı dostum Yusuf Namoğlu'ndan ve İstanbul Emniyet Müdürü dostum Hasan Özdemir'den istiyorum..

Prestij'e göz yumanlar kimlerdir, bulunsun ve açıklansın!..

Açıklansın ki bu kentte artık kimseler bedeli karşılığı ayrıcalıklı olmasın..

Artık kimseler, bu farklı uygulamaları gösterip rüşvet öyküleri anlatmasın!..

SEVDİĞİM LAFLAR
Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat diyoruz.

Anonim

BİZİM DUVAR
Bundan sonra okulu asacak öğrencilere ve yolda kızlara asılacak tacizcilere uyarı! Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını bekleyin!

Hakan&Utku

Sakın ha bunlara uymayın..

Türkçe Gönüllüleri adı verilen gurup iyice dağıttı.. Gülüp geçsen olmuyor.. Ciddiye alan olur, bildiği türkçeyi de şaşırır diye..

Ukalalık yapıyorlardı, şimdi hakarete başladılar..

"En-Kaz TV'ler" diyorlar..

Espriye bakın..

Latife latif gerek demiş eskiler.. Letafet harika..

Efendim bu "En-Kaz" TV'ler "Başkan Clinton" diyorlarmış. Oysa Cumhurbaşkanı Clinton demeleri gerekirmiş. Başkan Clinton denirse, sendika başkanı, belediye başkanı falan anlaşılırmış.

Başkan Clinton deyince bunu sendika başkanı anlayanlar mı, En-Kaz, yoksa, Başkanlık sistemi ile yönetilen bir ülkenin başkanına "Başkan" diyenler mi?..

Hem "Amerika'da uygulanan sistem başkanlıktır" diyeceksiniz. Hem de sistemin başkanına başka ad arayacaksınız..

Pes..

Başkanlık sistemi de, acaba, sendika başkanlığı gibi bir sistem mi acaba?..

Bu komiklikler türkçe adına, bir de medyaya ders verme adına yayınlanıyor bu ülkede..

Ayni komikler, "Yan hakem" diyenlere de saldırıyor. Çünkü türkçeye saygıları yok.

Yan hakem türkçeye girmiş ve yerleşmiş bir deyimdir. Üstelik, Türk halkının izanı, yandaki adamın "Hakem" olduğunu FİFA'dan yarım asır önce farketmiş ve adını öyle koymuştur.

Resmi kurallar halkın kullandığı deyimleri yok etmezler.

Endirekt serbest vuruşun adı, türkçemizde harika bir karşılık bulmuştur mesela.. Çift vuruş..

Hadi kaldırın bakalım!..

Sevgili medyacı dostlarım, halka mal olmuş, dilimize öyle girmiş, öyle kabul edilmiş sözcükleri tepe tepe kullanın, bu çok bilmiş ukalalara da sakın kulak asmayın..

"Depremle sarsıldı" denmezmiş..

Ne denir peki, Allahın adamları.. Depremle sarsılınmaz da, millet neyi hisseder de panikler peki?..

"Ankara bir istisnadır" denmezmiş.. "Ankara müstesna" denirmiş..

Hadi ordan.. Bunlar iki farklı ifade şeklidir..

"Bütün başkentler deniz kenarındadır, Ankara müstesna" denir.

"Bütün başkentler deniz kenarındadır. Ankara bir istisnadır" da denir.

Ne söyleniş, ne de dilbilgisi açısından hiçbir yanlışlık yoktur. Coğrafyayı düşünmeyin örnekte..

Bunların hepsi, çocukluklarında üç tekerlekli bisiklete binmişlerdir.

Bisiklet türkçe değil.. Batıdan dilimize gelmiş.. Orijini yabancı.. Doğduğu ülkede birleşik kelime.. Çift ve teker sözcüklerinden oluşuyor.

Şimdi böyle bakarsanız, Üç tekerlekli çift teker gibi garip bir laf olur mu?..

Olmaz tabii.. Ama kazın ayağı öyle değil..

Türk halkı, sözcüğü tercüme etmemiş.. O alete bisiklet demiş.. Tek tekerlisine, tek tekerlekli bisiklet, üç tekerlisine de "Üç tekerlekli bisiklet" deyişi bundan..

Hadi değiştirin bakalım gücünüz yeterse..

Bu çok bilmişlerin bilmediği birşey var. Burası Türkiye.. Fransa, İngiltere, Arabistan, İran değil.. Kelimeler nerden gelirlerse gelsinler bu dile girdiler mi, türkçe olurlar ve Türk halkı nasıl kullanıyorsa öyle kullanılırlar ve türk gramerine tabii olurlar, artık.

Türk dili, Türk halkının konuştuğu dildir. Gerisi palavra.. Gerisi bilgiçlik.. Gerisi boş ukalalık..

TEBESSÜM

-Kağıt tabaklar kullanırsan, bulaşık yükün azalır..

-Denedim kardeş.. Ama bulaşık makinasını tıkadılar.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır