kapat

21.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NECATİ DOĞRU(ndogru@sabah.com.tr )


Turizm Time'a kaldıysa!

Ünlü, güvenilir, etkili, ciddi, kamuoyu oluşturan çok satan Time Dergisi de müşterisi Türkler olunca ne kadar hafif, cıvık, sahte, düzenbaz olabiliyor.

Koskoca Time Dergisi...

Batının etkili kalemi...

Dürüst diye bilinir...

Türkiye'ye sahte Yeşilçam rejisörü numarası çekiverdi. Bilenler, hatırlar. Eskiden sahte Yeşilçam rejisörleri vardı, Anadolu'dan gelen kara yağız delikanlılarla aklı havada kızları; "Seni sinema yıldızı yapacağız..." masalıyla uyutur paralarını alırlardı. Ünlü olma özlemiyle yanıp tutuşan artist adayları; bol aşklı, ihanetli, ağlamalı dümenden bir senaryoda oynatılır, içinde bobini bile olmayan kameralarla sahneler filme alınır, sanki sahici film çekiliyormuş gibi kandırılırdı.

Time, aynı numarayı yaptı.

Milyonlarca dolar değerinde reklamlar aldı ve kapağına Türk turizmini övücü cümleler koydu ve okurlarını Türkiye'de tatil yapmaya çağırdı... Ancak bu dikkat çekici kapağı ve içindeki övücü yazıları sadece Türkiye'de satılan nüshasına bastı. Time'ın sadece Türkiye'deki okurları bu yazıları görebildiler. Bu dergi bütün dünya için 5 milyon 588 bin adet basılıyor fakat Türkiye'de sadece 7 bin 500 adet satıyor.

Tam sahte rejisör numarası!

Türkler'den parayı al...

Türkler'in reklamını...

Türkler'e yap...

***

Turizm işi Time Dergisi'nin yaptığı gibi goygoycu tanıtımlara kaldıysa hiç olmasa da olur. Almanya'nın en büyük 10 turizm şirketi içinde yeralan Öger Tur'un Başkanı Vural Öger, 1970'li yılların stratejisi ile Türkiye turizmini Amerika'ya, Avrupa'ya ya da dünyaya pazarlamanın modasının geçtiğini söylüyor.

Poster basmak...

İçi boş reklam yayınlamak...

Cilalı sloganlar üretmek...

Bir ülkeyi pazarlamaya yetmiyor.

Vural Öger, bu yıl ciddi bir kıpırdama başladığını Türkiye'ye 1988 yılında olduğu gibi 10 milyon turist geleceğini, bunun 2 milyon 300 bininin Almanlar'dan oluşacağını belirtiyor, "Fakat önemli olan Türkiye'nin hiç bir Akdeniz ülkesinde olmayan kalitedeki tesislerini ucuza pazarlıyor olmaktan ne zaman ve nasıl kurtulacağıdır..." diyor.

5 yıldızlı bir otelde...

Bir kişilik yatağı:

Fransa 150 dolara satıyor.

İtalya 200 dolara...

İspanya 80 dolara...

Yunanistan 75 dolara...

Türkiye ise 25 dolara satıyor.

***

Beş yıldızlı otelde kahvaltı dahil bir gece 25 dolar... Hiç bir şey... İki biftek parası... Çok iyi hizmet vererek bu kadar yüksek kalitedeki oteli, pırasa fiyatına satmasına rağmen getirebildiğin turist ise bir yılda sadece 10 milyon kişi. İstanbul'a yılda 10 milyon turist gelmesi gerekirken en iyi yıllarda sadece 3 milyon geliyor. Oysa Paris, bir yılda 70 milyon, İspanya 60 milyon, İtalya 55 milyon, Yunanistan ise 18 milyon turist çekebilmekte...

Neden bu kadar ucuza?

Ve neden bu kadar az?

Vural Öger, asıl sorulması gereken sorunun bu olması gerektiğini Türkiye'deki turistik bölgelerin yabancı turiste sadece 5 yıldızlı otel sunduğunu fakat kötü kentleşme, pislik, kabalık, betonlaşma yüzünden iyi eğitimli, paralı, başarılı insanları kaçırdığını söylüyor.

Türkiye'ye gelenler...

Avrupa'nın garibanları...

Onlar da ucuzluk için geliyor.

Turizm bölgeleri, Anadolu'nun tarihiyle, otantik mimarisiyle ve zengin kültürüyle bütünleşecek biçimde planlanmadığı için Kuşadası, Çeşme, Marmaris, Bodrum, Fethiye, Side, Alanya, Antalya büyük bir hızla betonlaşıyor.

Bu altın bölgelerin...

Belediye başkanları ise...

Betonlaşmayı seyrediyor...

Başkanlar betona tapar oldu.

Oy uğruna...

Altın beldeleri taşlaştırıyorlar.

Bir yandan da Ankara bürokrasisinin kamu tatil kampı yapma avantacılığı, öbür yandan plansız, özensiz, beğenisiz deniz kıyısı dairesi sunan çirkin, hırçın, zevksiz kooperatifleşme, bol benzin istasyonu, bol büfe... Paralı, eğitimli, beğenisi gelişmiş Avrupalı, Amerikalı bu yapıyı görmeye niçin gelsin? Vural Öger, "Kendimizi aldatmayalım..." diyor.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır