kapat

21.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Darbe gerekçesi: 'uzlaşamadılar'
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça siyasetçileri bir telaş alır. Hangi partiden olacak? Kim olacak? 1961 ve 1982 seçimlerinde ise telaş yaşanmadı. Çünkü cuntanın başı cumhurbaşkanı seçiliyordu

Çankaya Köşkü'nün ikametgah bölümündeyiz... Burası "ikinci kat." İkinci katta, iki salon arasında bir akvaryum. Akvaryumun sağında ve solunda beş kafes. Akvaryumda çeşit, çeşit balık. Kafeslerde ise kanaryalar. Daha bitmedi... "Biraz daha geride" bir bölüm daha var.

Yine "kuşların" bölümü. Bir papağan. Saymakla bitmez kanarya. Ayrıca bıldırcınlar.

Sayın Nazmiye Demirel dedi ki:

- Gelenler... Özellikle de yabancı misafirler bayılıyorlar.

Hanımefendi, Güniz Sokak'ta otururken, evin arka bahçesinde "tavuk beslerdi." Yılbaşı için "hindi beslerdi."

Çankaya'ya çıkınca ise... Kuş besliyor. Balık besliyor. Tabii, Güniz Sokak No:31'deki tavuklar hala "yerli, yerinde." Demirel ailesinin Köşk'te yediği yumurtalar "Güniz Sokak'tan."

Cumhurbaşkanı ile kuş sesleri arasındaki "Çankaya sohbeti" sürüyor:

- Efendim... Fahri Korutürk'ün süresinin sonuna gelinince... Neler oldu?

KURAL FARKI
Süleyman Demirel:

- Evet, Mart 1980... Sayın Korutürk'ün yedi yılı doldu... Yine "aynı" soru, gündemin ilk sırasına geldi, oturdu. "Kim olacak," sorusu.

- O tarihte siz Başbakan'sınız.

- Azınlık hükümeti var. Azınlık hükümetinin başı da benim.

- Hükümet Başkanı olarak ne yaptınız?

- Ortaya çıkan adaylar vardı... Kurallar da vardı. Şimdiki kurallar gibi.

- Ama o zamanki kural ile şimdiki farklı.

- Fark şu: Şimdi, 4. turda Cumhurbaşkanı seçilemezse... Meclis fesholmuş sayılıyor... O zaman, meclisin feshi sözkonusu değildi.

- Yani tur üstüne tur.

- Tam öyle... Seçilene kadar salt çoğunluk aranıyordu... Seçilene kadar tur.

BATUR'UN 303'Ü
O döneme ait bazı ayrıntılar... CHP, Meclis'te çoğunluk partisiydi. Ve diyordu ki:

- Madem meclis çoğunluğu bizde... Öyleyse, cumhurbaşkanı da bizden olsun.

Adalet Partisi'ne gelince. AP de diyordu ki:

- Cumhuriyet Senatosu'nda çoğunluk bizde.. Öyleyse cumhurbaşkanı bizden seçilsin.

Fahri Korutürk, Çankaya'dan ayrılmıştı.

Cumhurbaşkanlığına "Senato Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil vekalet ediyordu."

Ki bu vekalet 12 Eylül'e... Askerlerin, yönetime el koymasına kadar sürdü.

CHP'nin adayı emekli Orgeneral Muhsin Batur'du. (Batur, Kontanjan Senatörü idi. CHP'ye geçmişti.)

AP'nin adayı ise Dr. Sadettin Bilgiç. Turlar, turları kovaladı. Bir ara Muhsin Batur "seçilmeye yetecek sayıya" çok yaklaştı. (5 Haziran 1980'de 303 oy aldı)

Ancak bu durum, bazı CHP'lileri tedirgin etti. Batur'un cumhurbaşkanlığına karşı olan CHP'liler "daha sonraki turda" direnişe geçtiler. "Kendi adaylarına" oy vermediler. Batur da bir daha bu "yüksek sayıyı" yakalayamadı.

Ve 10 Eylül 1980, Çarşamba günü... Yani, ihtilalden iki gün önce... TBMM'nin son "Birleşik toplantısı" yapıldı. Birleşik toplantı başkanı, salondaki senatör ve milletvekilleri için yoklama yaptırdı. Sonucu "şöyle" açıkladı:

- Çoğunluğumuz yoktur.

TUR... TUR... TUR...
Cumhurbaşkanı Demirel:

- Tur, tur, tur... Fakat sonuç yok... Ben dedim ki, gelin, Anayasa'yı değiştirelim... Cumhurbaşkanını halk seçsin.

- Ne tepki aldınız?

- Teklifim kabul görmedi. Bunun üzerine dedim ki... Gelin, seçime gidelim... Cumhurbaşkanı, yeni meclisin bünyesinden çıksın.

- Tepki?

- Gelin seçime gidelim teklifi, muhalefet tarafından Anayasa'ya aykırı bulundu. Ve Anayasa Komisyonu tarafından reddedildi.

- Sonra?

- Gelin, şöyle bir şey yapalım dedim... Anayasa'ya bir madde ekleyelim... Üç turdan... Veya beş turdan sonra... Cumhurbaşkanı seçilemezse... Meclis feshedilsin.

- Tepki?

- Bu da kabul görmedi.

- Sonra?

- Sonrasına sıra gelmedi ki... Çağlayangil Senato Başkanı olarak 12 Eylül sabahına kadar... Mart-Eylül altı ay... Cumhurbaşkanlığına vekalet etti. Ben Başbakan olarak çare, uzlaşma, Anayasa değişikliği aradım... Yapamadık.

12 EYLÜL 1980
12 Eylül 1980'i uzun, uzun anlatmaya gerek yok. Bir sabah askerler geldi. Demirel ile Ecevit, Hamzakoy'a gönderildi.

- 12 Eylül oldu ve...

- Oldu ve... 12 Eylül'ün gerekçesi "altı ay cumhurbaşkanını seçemediler" oldu.

- Sonra?

- 12 Eylül 1980'den 1989 Kasım'ına kadar Türkiye'nin, cumhurbaşkanlığı sorunu yok... Şundan yok... 1982 Anayasası ile birlikte, cumhurbaşkanlığı da oylandı... Burada da tek aday sözkonusudur. Bu durum, 1961 Anayasası sonrasının, bir başka şekilde uygulanması.

- Yani?

- 1961 Anayasası, ihtilal liderini cumhurbaşkanı yapmak işini, halka götürmedi... Halkın seçtiği meclise empoze etti... Meclis o şartla açılabildi.

- Açıkcası... Cumhurbaşkanlıı seçimleri hep telaşlı... 1982'deki bile.

- Telaşın sebebi geçmişte yaşananlardır.

- Şimdi yine telaş sözkonusu...

- Söylüyorum... Telaşın sebebi, dündür. Dün meydana gelen hadiselerdir. 1982 Anayasası da böylece, cumhurbaşkanını, halka onaylattı... O günün şartları oydu.

Erken seçime çay rüşveti!
DEMİREL, 1980'de Türkiye'yi erken seçime götürmek için çırpınıyordu.

Muhalefet ise...

"Erken seçim sandığından çıksa çıksa tek başına Adalet Partisi iktidarı çıkar" diye, engelleme yapıyordu.

Konu "Anayasa Komisyonu'na" geldi.

Komisyon "müthiş bir oyalama taktiğine" girişti...

Öylesine ki...

Komisyon Başkanı (Milli Selamet Partisi, Konya Milletvekili Şener Battal) komisyonda şöyle edi:

- Çok fazla çay içiliyor... Çay parasıyla başedemiyoruz... Muhalefet milletvekilleri yüzer, iktidar milletvekilleri de ikiyüzer lira versinler.

CHP'li bir komisyon üyesi (Şanlıurfa-Celal Paydaş) söz istedi:

- Sayın Başkan... Bu konuda bir usul müzakeresi açalım.

Komisyon'da, hükümeti, Devlet Bakanı Köksal Toptan temsil ediyordu.

Toptan, dedi ki:

- İşi uzatmayın... Engellemeyin... Erken seçim kararını verin, çay paralarını ben ödeyeceğim.

Ama Komisyon'un kararı tarihi (!) bir karar oldu:

- Erken seçim Anayasa'ya aykırıdır.

Oysa...

Erken seçime gidilebilse, 12 Eylül 1980 müdahalesi engellenebilirdi.

"Çankaya, açık hapishane."
Cumhurbaşkanlığı makamı niye bir açık hapishanedir. Çağlayangil anlatıyor:

Cumhurbaşkanı vekili iken Sayın Sümer Oral (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı) beni yemeğe davet ettiler.

"Olur" dedim. Programı yaverlere söyledim. Yaver gitti, geldi:

- Korumalar "olmaz" diyorlar. Yemek yiyeceğiniz yer, korunma bakımından emniyetli değilmiş.

Israr ettim.

Yemeğe gittik. Ama bir dolu sıkıntı.

***

Yine bir gün, "Hisseli Harikalar Kumpanyası" adlı oyuna gideceğimi bildirdim.

Ayten Gökçer oynuyordu.

Yine korumalar gittiler, geldiler:

- Efendim, oyunun oynandığı yer güvenlik açısından hiç elverişli değil.

Dinlemedim.

Onlara rağmen gittim.

***

Daha ilginci, birgün yaveri çağırdım.

"Eve gideceğim" dedim. "Başüstüne" dedi, çıktı. Gitti, gelmez... Bekliyorum, yok.

Tekrar çağırdım:

- Eve gidecektim, ne oldu?

- Efendim, Koruma Amirliği'ne bildirdim. Bekliyorum.

Bekledik, yine ses yok.

Bu defa Koruma Amiri'ni çağırttım:

- Ne oldu? Niçin gitmiyoruz?

- Efendim, Emniyet Müdürlüğü'ne bildirdim... Haber bekliyoruz.

- Ne haberi?

- Efendim, her zaman haber veririz... Gideceğiniz yeri, geçeceğimiz yolları bildiririz. Onlar, tertibat alırlar. Işıkları halleder, yolları açarlar.

Onlara emir verdim ki, bir daha bunu yapmayınız. Bir Cumhurbaşkanı da kırmızı ışık yanınca beklemelidir. Beni kimse öldürmez. Bana kimse birşey yapmaz. (Anılarım-İhsan Sabri Çağlayangil)

YAVUZ DONAT


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır