ADNAN Hoca'nın tarikatı tam bir kurt kapanı gibi. Örgütün, ağına düşürdüğü kişiyi nasıl sömürdüğü DGM'nin hazırladığı iddianamede de ayrıntılarıyla anlatılıyor. Adnan Hoca, zengin ailelerin arasından seçtiği müridlerin hem emeğini, hem parasını hem de bedenini sömürüyor. Ama Hoca, hep daha fazla güç peşinde koşmuş. Tüm siyasilerin, işadamlarının, rektörlerin, başhekimlerin ve gazetecilerin telefon dökümlerini sürekli incelemeye tabi tutup şantaj malzemesi araması bunun bir göstergesi.
Hoca müritleri sayesinde şaşaalı yaşam sürüyordu. İşte Adnan Tınarlıoğlu, Yeşildirek'teki dükkanlarını tarikata hibe etmiş. Alpay Sayın ve kızkardeşi birer ev satıp parasını örgüte bağışlamış. Gülgün Göktan, babasının aldığı ev ve arabayı satıp, parayı tarikata vermiş. Banu Akıncıoğlu'nun ablasının hesabındaki 15 bin dolar örgüt tarafından zorla çektirilmiş.
Özlem Şener'den de, arabasını ve evini satmak için zorla vekaletname alınmış. 12 bacının kaldığı evde ise 41 adet banka kasasının anahtarı bulunmuş, içlerinden çek ve değerli ziynet eşyaları çıkmış.
Adnan Hoca'nın paralarını bu şekilde çektiği müridleri cinsel anlamda nasıl kullandığını görmek için ise sadece bazı telefon konuşmalarına gözatmak yeterli:
Fırat Develioğlu ile Burak Abacı arasındaki konuşma:
-Sen Şule'yi ... mi?
-Tabi tabi...
-Hocam, Yasemin'i ... muyuz?
-İyi olur hocam, o da turnikeye girsin yavaş yavaş. Di mi hocam. ...ten sonra yalıya götürürsün.