kapat

14.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Sadece "zengin adam" değil!

Reha Muhtar'ın Çarşamba akşamı Ateş Hattı'nda, canlı yayında Sakıp Sabancı'nın hayatını işlemesi tabii ki tesadüf değildi. Üç liderin Apo'nun idamı konusundaki kararlarının açıklanacağı günün akşamında, kardeşini de bir terörist kurşuna kurban veren Sakıp Bey'in "idam" hakkındaki düşüncelerini açıklamasını istiyordu Reha Muhtar. Ve gerçek düşünceleri alabilmek için de her zamanki "şok sorgulama" sistemini uyguluyordu.

Sabancı'yı önce Levent Kırca'nın güzel sözleri ve enfes taklitleri ile yumuşattı. İyice rahatlamasını sağladı. Sonra aniden şok edici darbesini vurdu. "Şimdi" dedi "sizi kardeşiniz Özdemir Sabancı'nın öldürüldüğü güne götüreceğim. O andaki duyguları tekrar yaşayın ki şu anda da gerçek duygularınızı öğrenebilelim." Görüntüler başladı. Sabancı'nın olayı duyduğu ilk an, cenaze töreninde kirpiklerinde gözyaşı damlalarıyla yaptığı konuşmalar, "en küçük kardeşi"nin de içinde bulunduğu aile resimleri... İzleyenlerin bile kalbini sızlattı kardeş acısını hissettiren sahneler..

Görüntüler biter bitmez arkadan hemen soru geldi "Siz idam cezasının kaldırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?"

Beğenelim veya beğenmeyelim, sadece kızalım veya nefret edelim, ne yaparsak yapalım itiraf etmeliyiz ki Reha Muhtar, geçen yılların da getirdiği deneyimle TV dünyasının en usta, en iyi televizyoncularından biridir. En iyilerden biri olmasında işine tutkuyla bağlı oluşunun rolü de büyüktür.

Ve bu usta televizyoncunun bütün hünerini ortaya koyarak sorduğu soru, acısını olanca tazeliğiyle yeniden hisseden Sakıp Sabancı'yı tuzağa düşürmeye yetmedi. Hemen toparlandı ve "Ne yaparsak yapalım, ne ceza verirsek verelim gideni geri getirmek mümkün değil. Özdemir'i hiçbir şey geri getiremez. Onun için ben bu kararların çok iyi düşünülerek ve Türkiye'nin geleceği düşünülerek verilmesinden yanayım."

Onu izlerken "Bravo Sakıp Bey" dedim. Sadece para zengini değil, yürek zengini de, zekâ zengini de olduğunu bir kez daha farkettim. Bir kez daha takdir ettim.

Haksız mıyım?

İdam cezası
Küçücük kızlar okul yolunda vahşice tecavüz edilerek öldürülüyor. Küçücük kızlar yataklarında uyurken atılan kurşunlarla ölümden kıl payı kurtuluyor. Balkonlarında oturan insanlar serseri kurşunlara kurban gidiyor. Ve bütün bunları yapanlar da elini kolunu sallayarak geziyor.

İdam cezasının yasalarda mevcut olması ama uygulanmaması ruh hastalarının, zevk için cinayet işleyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. İdam cezası APO nedeniyle değil, yıllar önce kaldırılmalı ve yerine "hiçbir zaman af kapsamına girmeyecek, ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası gelmeliydi. Bu tür canilerin, katillerin kimseyle konuşamadığı, tek başına (sadece vicdan azabıyla birlikte) ömür boyu tıkıldığı hücre cezası...

Madem ki bu meclis son yılların en çalışkan meclisi ve bekleyen birçok yasayı çıkarıverdi, bunu çıkarmak için ne duruyor?

Af Yasası düşüneceklerine bunu düşünmelilerdi.

Adaletten daha öncelikli ne olabilir ki?

Detaya gerek yok!
Satanistlerin konuşmaları, not defterleri, intiharları.. Ve bu nedenle yapılan şeytana inanma, tapma reklâmları.

Cinayete veya kazaya kurban giden insanların, çocukların fotoğrafları.. Olaylarla ilgili en ince detaylar.

İnsanların mutsuzluğuna mutsuzluk katan, gençlerin, çocukların kafasını karıştıran, huzursuz eden bir sürü görüntü..

Medya'nın sorumluluğunu hatırlaması, toplumu rahatsız eden detayları tiraj veya rating uğruna defalarca vurgulamaktan vazgeçmesi gerekiyor.

Bunları daha önce de tartışmıştık ama çabuk unutuluyor galiba!

Bilimdeki kadınlar için..

AB'nin Türkiye'deki kadınların statüsünü etkileyecek "Çalışan kadın ve erkek sayısını eşitleyin" isteğini duyunca "biz yıllardır deli pösteki sayar gibi tekrarlayıp duruyoruz, dinlemediniz, haydi şimdi de dinlemeyin de görelim" dedim. Bugüne kadar kadınların "adam yerine" konmadığı, bilinçli olarak geri plâna itildiği, üçüncü dünya ülkesi kurallarının uygulandığı bir ülkede şimdi gerekeni başkaları yaptıracak.

Bir başka iyi haber UNESCO ve L'OREAL firmalarının 29 Eylül 1999'da ortak bir projeye imza atarak uluslararası alanda genç kadınların bilimsel araştırmaları meslek edinmesini sağlamak ve bilim içinde olanları da desteklemek üzere bir program hazırlamaları..

Dünya kadınları için son derece önemli bir başlangıç olan bu ortaklığın nedeni sadece bilimsel eğitime erişen kadın sayısının az olması değil bu kadınların iş bulmada da erkeklerden az şansa sahip olmaları. Kısacası diğer alanlarda olduğu gibi bilimde de engellenmeleri.

Ama bundan sonra durum değişecek. Unesco ve L'oreal seçtiği bilim kadınlarına burs da veriyor.

Bilim konusunda kariyer yapmayı düşünen kadınlara artık yalnız olmadıklarını hatırlatmak istedim.

(L'oreal Türkiye Tel: 0216 391 70 00)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır