kapat

12.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Bilisim99
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NURİYE AKMAN(nakman@sabah.com.tr )


'Daha çok kan dökülür'

Ekrem Marakoğlu. Yeraltı dünyasının "ağa"larıyla oturmuş, kalkmış Gaziantepli bir avukat. Nihat Akgün'ün öldürmesi, Gencay Çakıcı'nın yaralanma-sıyla hareketle-nen yeraltı dünyasına Marakoğ-lu'nun yorumu şöyle: "Bunlar öncü depremler. Ana depremler bunun ardından gelecek."

SON günlerde Mafya dünyasında kan gövdeyi götürüyor. Cinayetler, neyin göstergesi?

- Kabadayılık geleneğinde kimse kimsenin hakimiyet alanına el atmaz. Ayakta kalmaları için akıllı hareket etmeleri gerekir. Sırf menfaat paylaşımı için kanlı hesaplaşmaya girmeleri alışılmış bir durum değildir. Ancak son dönemde iki ayrı gruba mensup kişiler, aynı cezaevinde karşı karşıya geldiler. Şimdi rakip iki sanatçıyı aynı sahneye koyduğunuz zaman bile kavga çıkıyor. Yeraltı dünyasının insanlarını illa da tıkış tıkış bir yere sokarsanız sonucu böyle olur. Küçücük bir kıvılcım hiç akılda hayalde olmayan şeyleri gündeme getirebilir. Tabii cezaevinde de maddi manevi bir menfaat paylaşımı var. Böyle zorunlu karşılaşmalar olmasa idi herkes kendi kulvarında aradığını rahatça bulurdu. Türkiye hepsine yetecek kadar geniş. İktidar paylaşmak için birbiriyle kavga edecek kadar akılsız insanlar değil bu insanlar. Lütfen "Kabadayının yiğidi ölür, korkağı rezil akıllısı vezir" sözüne dikkat edin. Bu insanlar akıllı olmak zorundalar. Akılsızca hareket ederlerse tükenir giderler.

*Olaylarda Çakıcı'nın Türkiye'ye gelişinin yaklaşmasının da payı var mı?

- Bayrampaşa Cezaevi'ndeki çatışmada Alaattin Çakıcı'nın bir akrabası, Kenan Ali Gürsel öldürüldü. Bir diğer akrabası barda öldürüldü. Alaattin Çakıcı ki, bir telefonuyla insanların vücudunun kimyasını değiştirebiliyor. Herkes Alaattin Çakıcı ne zaman, nasıl, nerede, cevap verecek gibi bir beklentiye girdi. Çakıcı sanırım içinde bulunduğu şartlar itibariyle cezaevinde yaşanan bu olaylara karşı kendi cevabını vermeyi zamansız buldu. Onun bu suskunluğu onu tanımayan bazı insanlar üzerinde yanlış bir izlenim uyandırdı. Dediler ki, tamam Alaattin Çakıcı'nın en zayıf zamanı budur. Dündar Kılıç'ın torunu, senelerden beri kinle büyüyen o delikanlı bu "Çakıcı'nın güçsüz düştüğü" kanaatini paylaştı ve bu sebepten dolayı bir eyleme girdi.

* Nihat Akgün'ün öldürülmesi?

- Bu olaylar arasında çok yakın bir ilişkinin olduğunu düşünemiyorum. Nihat Akgün ülkücüdür, Çakıcı ülkücüdür diye bunlar illa da birbiriyle bağlantılı olarak gösterilemez. Biraz daha sabredip olayların gelişmesini görmek gerekir. Yakın zamanda Türkiye'de maalesef çok tatsız olaylar gelişebilir, çok kan dökülebilir. Aralık ayında yaşanan olaylar birer öncü deprem olarak kabul edilebilir. Bunların ardından ana depremin geleceğini. Büyük olayların yaşanacağını düşünüyorum. Elbette ki herkes kendisine yapılanın bir cevabını verecek.

* Uğur Kılıç'ın oğlunu şimdi başkası mı öldürmeye çalışacak? Akgün'ün adamları da intikam peşine mi düşecek?

- Bu alemde yaşayan insanlar bunu yiyip yutmazlar. Gönül ister ki, böyle bir büyük depremin olmasına fırsat verilmeden taraflar arasında dengeler kurulsun.

- Dengeyi kim kuracak?

- Yakınları. Yani politikacı yakınları, Emniyet içindeki dostları vardır. Bu yakınlarının bu olayları tahrik etmemesi, kışkırtmaması lazım. Basında hemen Uğur Kılıç'ın oğluna "Küçük Baba" denilmeye başlanıldı. Yani birtakım insanların, karşı tarafın acısını saygıyla karşılamak gerekir. Mesela Akgün öldürülmüşse o insanın geride kalanlarını incitici davranışlardan, konuşmalardan sakınmak lazım.

* Alaattin Çakıcı'nın Türkiye'ye gelmesiyle neler beklenebilir?

ÇAKICI BEKLEMEDE
- Bu olaylarda son sözü söyleyecek Alaattin Çakıcı'dır. Bunun için Türkiye'ye gelmesine gerek yok ki. Fransa'dan göndereceği mesajla Türkiye'de çok şeylerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Türkiye'ye gelince belki olayların seyri çabuklaşabilir, o kadar. Çakıcı'nın şu anda beklemede olduğunu düşünüyorum.

*Yeraltı dünyası, nereden nereye geldi?

- Türk halkı, ta Osmanlı'dan beri devletiyle tam olarak barışık olmamıştır. Bu kopukluktan çıkan sonuçları türkülerimizde dinliyoruz: "Hakkımızda devlet etmiş fermanı, ferman padişahın dağlar bizimdir." Bu boşluğu Dadaloğulları, Köroğlular doldurmuş. Cumhuriyet dönemine geldiğimiz onlara duyulan özlem, güven, saygı her mahallede oranın namusunu koruyan bir kabadayı yaratmış.

* Ama zaman içinde olaylar ekonomik kavgaya dönüyor.

- Ben yeraltı dünyasını tanıdığım zaman üç "K" üzerine kurulmuştu: Kabadayılık, Kumarhanecilik, Kaçakçılık. Daha sonra bunlara ihalenin İ'si, belediyenin B'si, tahsilatın T'si girdi. En son olarak politikanın da P'si girince bana göre yer altıyla yer üstü diye bir şey kalmadı. Her şey, bir menfaat şebekesi halinde iç içe girdi. Bu çete denilen adamlar, arayan adam olmaktan çıkıp aranan adam oldular. İhaleyi kapmak isteyen işadamının, kocası ile problemi olan bir evkadınının, paralarını tahsilde zorlananların, spor kulüplerinin başkanlıklarını ele geçirmek isteyenler, satın aldıkları büyük araziler üzerindeki gecekonduları mahkemelere başvurmadan yıktırmak isteyenler bunlara başvurdu. "Baba" tabiri Maria Puzzo'nun kitabı/filmiyle beraber Türk lügatına girdi.

* Ancak babalar kendilerine "Baba" denmesinden hoşlanmıyor.

YERİN ALTI VE ÜSTÜ
- Doğru. Kime sorsanız cevabı aynıdır: "Ben çocuklarımın babasıyım" Onların sempati duydukları sıfat "ağa"dır. Şimdi Mafya deyince tek tip adam yok. Geçmiş senelerde Osman Duman bir konuşmamızda dedi ki, "Bana ulan diyenin kafasına sıkarım." Arkasından devam etti: "Ben ulan lafına vereceğim cezayı bildiğim için kimseye ulan demem" dedi. Aslında kabadayı denilen adam terbiyeli adamdır. Kabadayı vasfını koruyabilmesi için yüz kızartıcı bir suç işlememesi lazımdır. Ama zaman içerisinde iktisat kabadayılığa hakim olunca, artık namlunun ucu kafadan göbeğe, göbekten dize çevrildi. Ve bugün artık yerin altı ile üstü tamamen birleşti.

* Bunun göstergeleri neler?

- Çok basit. Bir restorana gittiğiniz zaman, orada kamuoyunda mafya babası olarak bilinen insanlarla herhangi bir bürokratı, bir spor kulübünün başkanını birlikte yemek yerken görebilirsiniz. Bunlar iç içe yaşarlar. Yani bunların görünmesi için illa da bir trafik kazası yapıp ölmelerine lüzum ve ihtiyaç yoktur. Ama bizim toplumumuz bunları görmüyor. Mesela büyük bir giyim mağazasına gidin. Deyin ki filan baba denilen insanlardan tanıdığınız var mı? Filan bizim çok iyi müşterimiz diyecekler. Peki bu iyi müşteriniz sadece kendisi için mi kıyafet alırdı yoksa başkalarına da kıyafet alır mı? Alır diyecekler. Kimlere dediğiniz zaman, size filan bürokrat, falan yer diye söyleyecektir.

* Kabadayılıktan mafyalığa geçiş ilk ne zaman oldu?

- Mafyalaşma 70'li yıllarda kaçakçılıkla başladı. O dönemde TIR kamyonu Kapıkule üzerinden gelir, hiçbir kayda tabi tutulmadan yurda girer. Bir başkası İran'a transit olarak geçiyorum diye huduttan girer. Herhangi bir yerde malını boşaltır. TIR'ın karnesini bir kurye alır, hudut kapısından çıkmayan kamyonun çıkış mühürü vurulur, tekrar Türkiye'ye boş olarak dönmüş gibi olur. Bu düzenin çalışabilmesi için gümrükteki yetkililerin kaçakçılarla işbirliği yapması, bunun da yukarılardan desteklenmesi lazım.

* Şahit olduğunuz bir olay var mı?

- Avrupa'nın "Müthiş Türk" diye tanıdığı uyuşturucu kaçakçısı Halil Havar helikopterle Hollanda'dan kaçtı. Türkiye'ye geldi. Birkaç tane tevkifi var. Havar'ın, polis tarafından yakalanıp elleri kelepçeli olarak hakim önüne çıkması savunmayı zora sakacaktı. Havar kendi isteği ile teslim olmak istiyordu. Bunun üzerine dosyalarını açtık. Teker teker kalkması lazım tevkiflerin. Ne yapalım, ne edelim. Tekirdağ'da bir tevkifi var. Bindik arabaya. Arabayı Halil Havar kullanıyor. Silivri'yi geçtik. Polis çevirdi. Halil Havar, son derece deneyimli. Polise yaklaşırken hemen camı açtı, o zamanın parası, elinde elli milyon lira görür gibi oldum. O parayla çıktı eli camdan. Polisle tokalaştılar. "Yine mi aynı hatayı yaptık memur bey dedi. Elini boşalmış olarak gördüm. Memurun verdiği cevap beni hayretten hayrete düşürdü. "Ya" dedi, "beyefendi siz bu hatayı hep yapıyorsunuz." Bizden ne kimlik ne ehliyet, ne ruhsat soruldu. Yolumuza devam ettik.

* Polis ve politikacı yardımı olmadan olmuyor demek.

SUSURLUK'TAKİ İDDİA
- Zaten mafya budur. Mafya polisle, politikacıyla ilişki kuramazsa mafya olmaz. Susurluk'taki iddia nedir? Politikacı polis emniyetçi mafya ilişkisi değil mi? Bu düğümü çözmek için politikacı görevlendirildi. Bana göre politikacının eline vermemek lazım bunu. Ben şimdi tanık olarak komisyona gitmişim. Birisinin adını söylüyorum. O isim orada bulunan komisyon üyesinin işine gelmiyor. Ve sonra benim hakkımda bazı yayın organlarında asılsız haberler çıkartılıyor. Türkiye'de bazı şeyleri söylediğiniz zaman bir sürü sataşmayla muhatap oluyorsunuz.

* Bu kabadayı/babaların psikolojik dünyası nasıldır?

- Gaziantepli, işsiz bir genç, üç beş sefer yanıma geldi. "Ekrem Ağabey senden bir ricam var. Beni bir gazeteye manşet et. Ne istiyorsan yaparım. Kimin istersen ayağına sıkarım" dedi. İsmi medyada duyulan bir babanın etkinliği vardır. Telefonla iş bağlayabilmesi için, adının reklam edilmesi, gündeme gelip konuşulması lazım. Bu yüzden cenazede ve düğünde en güzel çelenk onlardan gelir. Bazen sırf adının duyulması için "önemli" birini yaralamak gibi bazı icraatlar yapılır. Yaşadığım bir olayı aktarayım. Fevzi Öz'ün bir ara aile fertleriyle problemleri oldu, Tekirdağ'daki villasına gitti, kendini soyutladı. Ben de yanına gittim hatır sormak için. Bir telefon geldi. Telefonun öbür ucundaki insan öyle fesat birisi ki Fevzi'yi çıldırttı. Adamlarına seslendi. "Gidin, o Muhsin'i öldürün" dedi. Muhsin dediği kişiyi ben ipten almıştım. Yani idam talebiyle yargılandı, beraat etti. Benim önümde ölüm emri veriliyor. Hiçbir şey yapamıyorum.

* Bir şeyler söyleyemiyor musunuz?

- Yanlış bir söz söylersem Fevzi'yi daha çok tahrik ederim. Öyle bir şey söylemeliyim ki onu tahrik etmesin. O anda aklıma şöyle bir şey geldi: "Fevzi, bu işin 59'u yok mu?" dedim. 59, sade vatandaş için hiçbir şey ifade etmez. Ama o dünyadaki bir insan için 59, Türk Ceza Kanunu'nun bir indirim maddesidir. Hakim takdir hakkını kullanır, idamı ömür boyu hapse çevirir. Benim bunu dememle beraber Fevzi bir parça toparlandı. "Gidin, onun ayağını kırın" dedi. Böylece adamları da bu sözün öfkeyle söylenmiş olduğunu anladılar. Gittiler. Yarım saat sonra dediler, bulamadık. Ve olay bitti.

* Tetikçilerin durumu nedir?

- Çeteleşmenin temelinde tetikçi vardır. Çünkü icraatı o yapıyor. Bunlar, bir arayış içinde, kabadayılığa özentisi olan, işsiz güçsüz adamlar. Gidiyorlar birisinin yanına kapılanıyorlar. Her türlü ihtiyaçları görülüyor. Cebine para, beline silah konuyor. Ve reis, vur dediği zaman adam vuruyor. Bunun bir sebebi var. Adam güveniyor. "Ağam cezaevinde yalnız bırakmaz. Ailemi perişan etmez" diyor. Dışarı çıkınca omuzunu bu sefer daha sert sallamaya başlıyor. İsim sahibi oluyor.

MAFYA DÜNYASI HAREKETLENDİ
Çakıcı'nın Fransa'dan Türkiye'ye teslim günü yaklaştıkça Mafya dünyasındaki hareketlilik arttı. Alaattin Çakıcı'nın yeğenleri Metin Ferit Aslan, Kenan Ali Gürsel öldürüldü, kardeşi Gencay Çakıcı ağır yaralandı. Çakıcı'nın mali konularda yardım aldığı bilinen Nihat Akgün öldürüldü. Bu olayların anlamları, önümüzdeki günlerdeki izdüşümleri, yeraltı dünyasının nereden nereye geldiği üzerine bir bilenle konuştum. Avukat Ekrem Marakoğlu, ta 1960'lı yıllardan itibaren bu dünyanın Fevzi Öz, Hacı Mirza, Abuzer Uğurlu, Osman Duman, Nejat Daş, Halil Havar, Ömer Lütfü Topal, Dündar Kılıç, İdris Özgür/Kürt İdris, Necdet Ulucan, Nihat-Vedat-Talat Akgün kardeşler gibi büyük ağalarıyla oturmuş kalkmış, kimileriyle dostluk, kimileriyle vekil-müvekkkil ilişkisi içinde olmuş Gaziantepli bir avukat. İşte analizleri...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır