kapat

21.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ASAF SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )


AGİT sonrası sohbeti

Bu hafta "küresel köy" İstanbul'a geldi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın toplantısı sayesinde uluslararası bütünleşmenin ulaştığı boyutu birinci elden izleme fırsatını bulduk.

Toplumun bir kesiti için internet, gümrük birliği, vs. küreselleşmenin diğer göstergeleri belki güncel yaşamdan uzaktı. Başkan Clinton'u deprem bölgesinde kucağında bir çocukla seyretmek aniden mesafeyi yakınlaştırdı.

Toplantının Türkiye için bir çok anlamda yararlı olduğunu düşünüyorum. Soğuk savaş sonrası dünyanın nereye doğru yol aldığını kavramakta zorlanıyorduk. O oranda kendi yerimizi de saptamakta sıkıntı çekiyorduk.

Doğallıkla bir toplantı bütün sorunları çözemez. Ama katedilen mesafeyi de küçümsememek gerekiyor.

ASKERİ İTTİFAK
Bu sütunda daha önce bir kaç kere işlediğimiz bir temaya geri dönmek istiyoruz. Soğuk savaş döneminde Türkiye'nin Batı ile ilişkisine damgasını vuran NATO'dur. Yani, Sovyet komünizmine karşı ABD'nin liderliğinde kurulan askeri ittifaktır.

Türkiye 1951'de NATO'ya üye olarak ittifaka katıldı. Daha o tarihte Türkiye'nin ekonomik, siyasi, toplumsal gelişme düzeyinin diğer üyelerden çok farklı olduğu biliniyordu.

Ama bunun önemi yoktu. Mühim olan, Sovyetler Birliği'ne ve komünizme karşı olmaktı. Bu koşulu tatmin ettiği sürece Türkiye diğer konularda özgürdü. Onlar da, biz de bunun böyle olduğunu biliyorduk.

Benim neslim hatırlar. 27 Mayıs darbesinde radyodan hemen "NATO'ya, CENTO'ya bağlıyız" diye dünyaya ilan edilmişti. Darbeciler neden buna gerek duydular? Aksi halde Amerika'nın darbeyi engelleyeceğinden korkuyorlardı.

Darbeciler 1961'de üç siyasetçiyi idam ettiler. Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan asıldı. Demokrat Parti'nin önde gelenlerine ağır hapis cezaları verildi.

Diğer NATO üyesi müttefiklerimiz seçimle gelmiş siyasetçilerin darbeciler tarafından idam edilmesinden hiç memnun olmadılar. Ama Türkiye'ye bir yaptırım da uygulamadılar. Oyunun kuralları öyle konmuştu.

Türkiye sadece bir askeri müttefikti. Batı'nın parçası değildi. İttifak ilişkisi Batı ile aynı değerleri paylaşmayı gerektirmiyordu. Batı ile aynı düşmanı paylaşmak yetiyordu.

ORTAK DEĞERLER
2000 yılına çok farklı bir tabloda giriyoruz. Soğuk savaş bitti. Sovyetler Birliği çözüldü. Komünizm tarih sahnesinden çekildi. ABD'nin de eskisi gibi askeri müttefiklere ihtiyacı kalmadı.

Ama Türkiye'nin askeri önemi azalırken bir başka konuda değeri çok yükseldi. Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya ile yakın bağları vardı. Bu bölgelerde demokrasinin gelişmesinde anahtar rol üstlenebilirdi.

Ancak, bunu gerçekleştirebilmesi için kendisinin demokrasi ile yönetilen bir ülke olması gerekiyor. Ekonomisini istikrara kavuşturması, enflasyon belasından kurtulması gerekiyor.

Özetle, Batı ile aynı ortak değerler zemininde buluşan bir Türkiye gerekiyor. Böylece Türkiye statü değiştiriyor. Batı sisteminin eski müttefiki, şimdi ortağı olacak. Demokrasiyi, piyasa ekonomisini, hukukun üstünlüğünü, temiz devleti, vs. Batı istediği için değil, kendi değerleri olduğu için savunacak.

AGİT'i ve Clinton'un ziyaretini bu şekilde değerlendiriyorum. Batının ortağı olmaya davet edildik. Clinton bunu yapabileceğimize bizi ikna etmeye çalıştı. Şimdi sıra bizde.

Türkiye'nin bu büyük dönüşümü gerçekleştirebileceğine inanıyorum.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır