Sıfırın altı! Bebeler donuyor!
Düzce'de hava sıcaklığı sıfırın altına indi. Bolu'nun dağlarında karın kalınlığı 5 santimetreyi geçti. Kırbaç şakıması sesi yayarak vuran rüzgarın savurup getirdiği kar soğuğu deprem bölgelerine kurşun gibi indi. Fırtına Gölcük'te çadırları yerinden söktü. İzmit'te çadırkentleri su bastı. Sakarya'da Hızırtepe Mahallesi'inden Yıldızoğlu Ailesi'nin 4 aylık bebekleri Emirhan ise çadırda gece dondu.
Kasım soğuğu acımasız.
Bebe donduruyor.
Elektrikler de kesiliyor.
İki ay önce kendisiyle konuşmuştum. Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, "Prefabrik evler yerine kalıcı evler yapalım, kaynakları daha akılcı kullanmış oluruz...." diyenlere karşı; "Kasım soğuğunda çadırlar insanları koruyamaz, çocuklar donar. Üç kuruş kazançlı çıkacağız diye kışın ayazında insanları dondurmak mı istiyorsunuz?" diye cevap vermişti.
Ve söz vermişti...
30 Kasım'da bitecek!
30 Kasım'da prefabrik evler tamamlanmış olacak ve bütün depremzede aileler çadırlardan merkezi ısıtmalı sıcak prefabrik evlere taşınmış olacak.
30 Kasım'a 9 gün kaldı.
Göreceğiz...
Bir sorumlu bakan yerüstü yapı biliminin gücünü kullanarak, bu kadar yüksek iç ve dış kredi desteğiyle donatılmış olarak, prefabrik gibi basit bir konutu söz verdiği zamanda bitiremiyorsa neyi bitirecek? İTÜ'lü profesörler gibi "spekülasyoncu...." durumuna düşecek.
***
Bilim adamı ne yapar?
Hepsi aynı Üniversite'nin (İTÜ) profesörleri olmasına rağmen her kafadan ayrı bir ses çıkartıp, hepsi birbiriyle kavgalı ve diğer üniversitenin profesörleriyle dargın olarak spekülasyon mu üretir?
Bir yığın kuru laf dinledik.
Ortada veri yoktu..
Bilim adamları; "Fay oradan geçiyor... Hayır hayır buradan geçiyor..." konuşmalarıyla toplumun günlerini, gecelerini, aylarını çaldılar. Ve toplumun oturup "depreme dayanıklı yeni kentler nasıl kurulur ve depremden zarar görmüş mevcut konutlar nasıl sağlamlaştırılır?" diye bilimsel çözüm aramasını arka plana ittiler.
Evet sonuç bu oldu.
Fay izleme öne çıktı.
Bilimsel düşünce yoktu.
***
TPAO'nun, Mobil'in, BP'nin, Shell'in, Caltex'in, Esso'nun ve diğerlerinin Marmara'da petrol sondajları yapacak aşamaya gelmek için deniz dibini en gelişmiş aletlerle tarayarak jeolojik haritaları çıkardıkları biliniyordu. Evet bunlar firmaların özel mülkiyetinde gizli haritalardı. Ancak bilim adamı; deprem gibi dayanışma duygusunu en yükseğe çıkartan felaketlerin sonucunda; petrol şirketlerinin gizli jeolojik haritalarına ulaşmayı deneyebilirdi.
Böyle sanıyorduk.
İTÜ ruhu harekete geçti.
Hocalar haritaları aldılar.
Onlara bakarak konuşuyorlar.
Fakat, TPAO'nun dayanamayıp, "Sayın akademisyenler, alın şu haritayı bilimsel verilere bakarak konuşun...." demesiyle şapka düştü...
Bilimadamı bir gün önce....
Yüzde 80 deprem olur diyordu...
Haritaları görünce; "Fay hattı uzaktan geçiyor" demeye başladı.
***
Ayrıca diğer bilim adamları da; haritaları görünce "büyük fay hattını, dik açılarla kesen sayısız küçük faylar da var. Dolasıyla Kuzey Anadolu Aktif Fay hattı harekete geçse bile depremin büyüklüğü ölümcül sarsıntıda olmaz" demeye başladılar.
Deprem bölgesinde...
Hava sıcaklığı...
Sıfırın altına indi.
Bebeler gece donuyor.
Bakan söz vermişti.
30 Kasım'da çadırda yaşayan insan kalmayacaktı.
Sözünde duramazsa...
İstifasını bekliyoruz...
Beklemeyelim mi?
İTÜ'de; yer bilimlerinde uzmanlaşmış akademik bilgi sahibi hocalar; farklı sonuçlara ulaşırken bilimsel verilerden mi yoksa spekülatif söylentilerden mi hareket ettiler? Bunun da açıklanmasını bekliyoruz.
Kim bilim adamı?
Kim medyum Memiş?
Bilmek istiyoruz...
Bilmeyelim mi?
