Çöken yolları, koca yarıkları inceleyen, üstlerinde parka yağmurdan sırılsıklam olmuş, saçları, başları darmadağın iki kişiye rastladım. Ben onları tanımadım ama onlar beni tanıdılar ve "Biz jeoloji mühendisleriyiz. Cumhuriyet Üniversitesi'nde görevliyiz. Araziyi inceliyoruz" dediler.
Öte yandan Köy İşleri, Karayolları ulaşımı sağlamak için yollardaki yarıkları, çöküntüleri ve çukurları daha bir gün önceden kapatmışlar, yolu tıraşlamışlar ve gidiş-gelişe hazır hale getirmişler.
Elde, avuçta bulunan ne kadar çadır varsa kurulmuş, aş ocaklarının bacaları ise, depremden hemen sonra tütmeye başlamış. Sağlıkla ilgili problemleri halletmek için yerinde müdahele ekipleri hazırlanmış. Ve ana yolun kenarında koşullanmış iki büyük helikopter acil vakalar için hazır bekliyor. Bunlar acil müdahale edilmesi gereken hastaları Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlere taşımak için görevlendirilmiş. Nitekim zaman zaman hastayı alıp, büyük bir gürültü ile havalanıyor, gidiyor ve yine geliyorlar.
Bu olaya müdahale edecek gruplar, bu sefer ne yapacaklarını bilmeyenler gibi apışıp, durmuyorlar. Sanki daha evvelden yapılan bir planı uygularcasına uyumlu, sessiz, sedasız, işini bilen kişiler gibi çalışıyorlar.
Tabii bunların başında olaya sessiz sedasız el koyan Askeri Birliklerimiz, Polis ve Jandarma güçlerimiz geliyor. Bu arada kurtarma işleri bir saat intizamı içinde sürüyor. Başta Zonguldak Maden İşçilerimiz olmak üzere, Sivil Savunma, AKUT, çeşitli şehirlerden gelen İtfaiye Timleri, Gönüllü Kuruluşlar ve Mehmetçiklerden kurulu kurtarma ekipleri var güçleri ile ve gösterişten uzak çalışıyorlar.
Bütün bunları okurken sakın ola ki, "Ne oldu bu adama, gökten iyilik melekleri indi de, bu adamı nasıl etkilediler?..." diye düşünmeyin. Ben öyle kolay kolay etkilenecek insan değilimdir. Ama gördüklerimin de, yapılanların da hakkını her zaman veririm. Bu arada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; işte medyanın üstün rolü burada görülüyor. Eğer biz ilk afet sırasında buralara gidip, izleyip, gördüğümüz yanlışları bangır bangır bağırmasaydık herhalde ikinci afette de aynı şeyler olurdu.
Burada basın gerçek görevini ifa etmiş, ilgilileri, sorumluları, yetkilileri uyarmış, onlara görevlerini hatırlatmış, harekete geçirmiş ve bu seferki durumun yaratılmasına sebep olmuştur. Tabii ki bu arada görevliler de tecrübe kazanmış ve Allah bir daha göstermesin ikinci afette daha etkili, daha ciddi, daha çabuk görev yapmışlardır.
Tabii ki bütün bunları yazmakla her şeyin dört başı mamur olduğunu da söyleyecek değilim. Zaman zaman bana intikal eden aksaklıkları, yanlışlıkları, ihmalleri yine bu sütunlarda yazacağım ve uyarı görevimi yapacağım. Çünkü bu benim asli görevim. Yüce Allah hepimizi büyük afetlerden, felaketlerden, kazadan, beladan korusun.
