Önümde ABD Başkanı Bill Clinton'un Meclis'te yaptığı konuşmanın orijinal metinin fotokopisi duruyor.. 25 paragraftan oluşan 5 sayfalık bir metin bu..
Metni doğru okumaya çalışmadan önce, metinde birşey çok ilgimizi çekti..
Clinton, Demirel ve Ecevit'in isimlerini telaffuz edebiliyordu.. Ama, Akbulut, Halide Edip Adıvar ve Turgut Özal'ın isimlerini ise, yardım olmadan telaffuz edemiyordu. Amerikalı metin yazıcılar Clinton'a yardım için, bu üç ismin yanına nasıl telaffuz edildiklerini de yazmışlar. İşte Amerikaların Clinton'a yardım formülü:
Akbulut: (OCK-ba-lute).
Halide Edip Adıvar: (Ha-lee-DAY Eh-deep Ah-duh-VAR).
Turgut Özal: (Ter-gut OH-ZAHL).
İlginç değil mi?
Şimdi de gelin bu önemli metnin satır aralarını okumaya çalışalım.. "Şeytan ayrıntılarda gizlidir" sözüne uygun biçimde, diplomaside de "ayrıntılar metinlerin satır aralarında gizlidir.."
Buradan yola çıkarsak, bize göre, Clinton'un bu konuşmasında verdiği en önemli mesaj "gelecek yüzyılda Türkiye'nin rolünün ne olacağı" noktası idi.. Clinton bu konuda şunları söylemek istedi:
"Türkiye'yi demokrasisi ile, ekonomisi ile ayağa kaldıracağız. Türkiye'yi zenginleştireceğiz.. Siz de rolünüzü iyi oynayacaksınız. Bu rol, Türkiye'yi, Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu ülkeleri için en ciddiye alınması gereken ülke haline getirecektir. Bu bölgelerdeki kararların alınmasında sizin sözünüz geçecek.. Güçlü, laik ve modern Türkiye bu üçgen içinde en önemli ülke olacaktır.."
Yani, bir yandan AB ile tüm üyelik sürecine girmiş olan Türkiye'yi, Kafkaslar-Balkanlar-Ortadoğu üçgeninde yeni ve son derece önemli görevler bekliyor..
Clinton'un üzerinde ısrarla durduğu ve konuşmasında oldukça uzun paragraflar halinde yer alan "demokrasinizi geliştirin" mesajı da çarpıcıydı.. Demokrasi konusunda neler yapmamız gerektiğini, ince ve fevkalade diplomatik bir dille anlattı TBMM üyelerine.. Söylediklerinde de haklıydı..
Tabii ki bütün bunların olması, yani ABD'nin Türkiye'ye vermek istediği bu rolde başarılı olup olmamak bizim elimizde..
Amerika'da çarkların nasıl döndüğünü bildiğimiz için, bu kararların alınma süreci ile şeklini de tahmin edebiliyoruz.. Türkiye'nin yeni görevi ve önemi yanında ülkemizin ABD ile "derin stratejik ortaklık" kurması planını kimlerin hazırladığı, mimarlarının kimler olduğu kulağımıza yazılmamak kaydı ile iletildiği için, bu isimleri şimdilik size duyuramıyoruz.. Belki bir gün kendilerinden izin alırsak bunu yazabiliriz..
Bakü-Ceyhan
Önümüzdeki bir başka belge daha var.. Bizimkiler herşeyi abarttıkları için, Bakü-Ceyhan konusunda size doğruları kısa da olsa iletelim dedik.
Bu hattı gerçekleştirecek, içini petrolle dolduracak yatırımı AIOC denilen bir konsorsiyum gerçekleştirecek.. 8-10 milyar dolarlık bir yatırım bu.. Yani yatırımı Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan üçlüsü değil, şirketler yapacak..
Şimdi, Azeri konsorsiyumunun lokomotif şirketi olan BP-Amoco sözcüsünün, 17 kasım günü, yani 2 gün önce Bakü'de yaptığı açıklamayı okuyalım:
"Bizim pozisyonumuz eskisi gibidir.. Bakü-Ceyhan'ı ANCAK ekonomik açıdan yapılabilir duruma geldiği zaman destekleriz.."
Konsoriyumun elindeki petrol şu anda yılda 600 bin ton dolayında. Bunun üzerine 400 bin ton daha koymak lazım. İşte gerçek bu.. Dün atılan imzalar hatta siyasi açılım getirdi o kadar.. Ne olduğundan fazla büyütüp "bu iş bitti" diyelim, ne de çok üzülelim. Gerçekçi olalım.. Dolduruşa gelmeyelim.. Gerçekleri görelim.. Hayali ve yalanı bırakalım.. Ve "Bakü-Ceyhan'ın 2005'ten önce gerçekleşmeyeceğini bilelim.."
