kapat

19.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Komünizm, emperyalizm, AGİT ve yeni dünya düzeni...

İlerdeki yıllarda çok daha iyi anlaşılacak ki, 20. Yüzyıl'ın 2. yarısında, bir çift zıt kalıp içinde, donup kalmış bir duraganlığa uğrayan Dünya'nın, yeniden hareketlenerek globalleşme sürecine girmesinin fitilini, ilk kez Mihail Gorbaçov ateşledi.

Yoksa daha kimbilir kaç zaman, Dünya'nın yarısı "Kahrolsun Komünizm" diye bağıracaktı, yarısı da "Kahrolsun emperyalizm" diye..

Üstelik ne "Komünizm"in, ne de "emperyalizm"in tanımlamasını tam bilerek...

Oysa "monist" bir değerlendirilmeyle bakıldığında, sürekli bir değişim içindeki Kozmos'un dialektik dinamiğiyle, Arz yuvarlağı üstündeki insan yaşamlarının da ortak bir ahenk kurması demektir Komünizm..

Nerde bir duraganlık varsa, onun aşılmasıyla sağlanabilir bu ahenk ancak...

Bugün yeryüzündeki üretim teknolojisinin geldiği düzey, böyle bir ahengin mutlaka kurulması gereğini duymada...

İstanbul'daki AGİT'in toplantısı, "ulus-devlet" modelinden globalleşmeye doğru bir değişimin son fotoğraflarından biri..

Emperyalizmin ne olup, ne olmadığına gelince...

Emperyalizm, feodal dönemden endüstri dönemine geçildiği sıralarda, geri kalmış ülkelerin de aynı aşamayı yapmalarını engellemek, demektir. Böyle bir engelleme sayesinde geri kalmış ülkelere endüstri ürünlerini satmak daha kolaylaşacağı için...

Bugün ise teknolojide öyle bir düzeye gelinmiştir ki, hızla artan üretimi pazarlayabilmek için; geri kalmış "ulus-devlet" modellerini, değil engellemek; tam tersine onları biran önce zenginleştirip geliştirme dönemine girilmiştir. İsterseniz bu yeni döneme, "globalleşme", yahut "yeni dünya düzeni" de diyebilirsiniz..

Toplam nüfusu neredeyse 5 milyarı bulan, geri kalmış "ulus-devlet" modellerinin, neden bu kadar geri kalmış olduklarının analizlerine gelince...

Gülay Göktürk, dünkü yazısının sonunda çok sağlıklı bir anlatımla yapıyordu bu analizleri:

"Bugün olup bitenleri bir anlamda dünya çapında bir 'toprak reformu'na benzetebiliriz. Geniş halk kitlelerini, dünya arazisini parsellemiş olan 'milli ağa'ların tahahkümünden kurtarıp özgürleştirecek bir büyük toprak reformu...

Sanki Avrupa'nın uluslaşma sürecinde yaşananlar bir başka boyutta tekrarlanıyor. O zaman feodal beylerin iktidarını yıkıp köylü kitlelerini vatandaş haline getiren milli devletler, şimdi daha üst bir irade, uluslararası bir irade tarafından yok ediliyor.

O zaman direnen feodalizmdi, şimdi milliyetçilik direniyor.

O zamanki feodal beylerin uluslaşma sürecine direnişi gibi, bugünün statükocu milliyetçileri de uluslararası iradeye direniyor.

Ama sonuçta bütün bu kavga dövüş içinde kazançlı çıkan 'insan' oluyor. Önce köle, sonra serf, sonra vatandaş ve nihayet dünya insanı..."

İlericilik, kendi alanında sağlanmış ne varsa, onlara takılıp kalmamak ve mevcuda yeni artılar getirme uğraşının özelliğidir..

Siyasette ilericilik ise, yerel sloganlardan kurtulup, yönetimdeki evrensel değişimlerin daha kolay algılanarak, daha kolay uygulanmasına öncülük etmek olarak çıkıyor karşımıza..

Bu tür öncülerin Türkiye'de de sayıları artar inşallah..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır