G.Saray dört yıldır Avrupa'da iyi işler yapıyor. Kafasını hep oraya yönlendirmiş. Bu yıl da Avrupa sevdası ile uçağa bindi. Hem de "first class"ta (birinci sınıf) uçuyordu. Yediği önünde, yemediği arkasında... Her puanla İsviçre Frankları geliyordu. Fakat maalesef hep bizim o kader mazeretimiz var ya sığındığımız, sırf bunun yüzünden sarı-kırmızılıları aldılar first classtan, 'Lütfen siz şöyle bir de ekonomi tarafında uçmaya devam edin' dediler. Bir tesellimiz var, G.Saray yine Avrupa Kupaları'nda mücadele edebilecek. Ama o süper organizasyonda değil...
Diğer takımlarımız bunu da yapamıyorlar. En basit misali, işte Zeman... Adam ciddi bir teknik direktör, görüntü o. Ama daha gelir gelmez tuhaf işlerle uğraşmaya başladı. Zavallı daha farkında değil, neler görecek Türkiye'de... İtalya'dan gelirken dopingle ilgili bir kitap yazmıştı. Türkiye'den, özellikle de Fenerbahçe'den ayrılırken tahmin ediyorum ansiklopedi yazabilir.
Milli maç geldi. Yani futbolcuların Avrupa'daki en büyük vitrini... Eğer finallere gidebilirsek, hepsinin değeri dörde, beşe katlanacak. Ama yaptıklarımızla uyguladıklarımız aynı değil. "Biz büyük takımız" diyoruz, "Avrupa ile her yerde her konuda oynarız" diyoruz, diyoruz da adamları yormak için Bursa'ya götürüyoruz. Bahanemiz de, uğur... Eğer yoracaksak Siirt'e yollayalım. En yakın havalimanından Jet-Pa'nın da desteğiyle bütün futbolcularını, malzemecilerini, doktorlarını Proton'lara bindirip Siirt'e götürelim. Hem reklam olur, hem adamları daha fazla yormuş oluruz.
İşte G.Saray böyle düşünmüyor. Onun için de ismi hep Avrupa'da var.
Trabzon'a ceza kaosu...
Trabzon'a bir maç saha kapatma verdiler, Tahkim kaldırdı. Aslında saha kapatma cezaları göstermelik. Seyircisiz oynatabiliyor musunuz? Çünkü bu hatayı yapan seyirci, onu cezalandırın, hangi takımın seyircisi olursa olsun. Tahkim'in gerekçeli kararını çok merak ediyorum.
Ogün'ün cezasını araştırdım, müthiş bir sonuç çıktı karşıma. Bu futbolcu hakeme "Ulan" demiş. Ceza Kurulu da, kaba ve müstehzi bir kelime kabul edip, bir maç ceza vermiş. Aslında bu kelime için Yargıtay'ın içtihat kararı var. "Karşınızdakine özel hayatınızda ulan derseniz, hiç bir cezai yaptırıma uğramazsınız." Çünkü Yargıtay "ulan" için, Türkçe'de artık çok kullanılan normal bir kelime hükmüne varmış.
MHK üyesi Bülent Yavuz, "İki yıldır F.Bahçe'ye çok haksızlık yapılıyor" diye beyanat veriyor. Yavuz, iki senedir de bu MHK'nin içinde... Bu demektir ki, bundan sonra F.Bahçe'ye haksızlık yapılmayacak. İmam öyle dedi, cemaati de ona uyacak. Aslında Genelkurmay'ın asker kökenli hakemlerin liglerde görev almaması yönündeki kararı; yerinde bir düşünce...
Erhan Albayrak ve Alpay iki milli futbolcu. Televizyonda ve gazetelerde beyanatlarını izliyorum. "Rakip bana arkadan hafif dokundu" veya "Ben ona dokundum" diye... Devam ediyorlar, "Pozisyonda kasıt yok..." Arkadaşlar, pozisyonda kasıt unsuru mefta olalı epeyce bir süre oldu. Artık kasıt unsurunun yerine, dikkatsiz, kontrolsüz, aşırı güç kelimeleri girdi. Bilmem, anlatabildim mi?
Avrupa'da mücadele edeceksek rakiple de, hakemle de oynamasını bileceğiz. Oyun kurallarını bileceğiz. G.Saray yurt dışında ve yurt içinde bu işleri bayağı iyi yapmaya başladı. F.Bahçe en son çıktığı Ankaragücü lig maçında hakemle bile oynayamadı. Başarı (yani bütün) parçalardan teşekkül eder. Bu parçalara biz detay da diyebiliriz, nüans da, teferruat da... İşte Avrupa ile aramızdaki fark burada...
