kapat

18.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Askerden Selçuk'a mesaj mı?

Son 10 gündür, Ankara'daki önemli büyükelçilikler, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un konuşmasının tam metnine ulaşmak istiyor, İngilizce tercümesini soruyor, bilgi almaya çalışıyorlar. Geçenlerde Dışişleri'nden bir diplomat, tam AB ve ABD ile zorlu görüşmeler arifesinde yaptığı çıkışla "Türkiye'nin elini güçlendirdiği için" Selçuk'a teşekkür etti. Anlaşılan o ki Selçuk'un tarihi konuşması tamamen kişisel bir çıkış değil. Devletin içinde de "artık değişimin vaktinin geldiğine" inanan çevreler var.

Ama acaba bu eğilim ne kadar güçlü? Mesela orduda Selçuk'un konuşması nasıl karşılandı? Bu soruyu askerin de, siyasetin de nabzını iyi tutan bir dostuma sordum dün:

"Askerler Selçuk'un Yargıtay'a başkan oluşuna memnun olmuş, hatta desteklemişlerdir" dedi. Ama son konuşmasındaki bazı mesajlardan rahatsızlık duymuş olabileceklerini ekledi. "Aslında bu rahatsızlığı da yansıttılar" dedi.

"Nasıl" dedim hayretle... "Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun geçen hafta gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerini davet edip yaptığı konuşmada Yargıtay başkanına cevaplar vardı" dedi dostum...

"Nasıl olur" dedim, "Genelkurmay Başkanı, Yargıtay Başkanı'ndan önce konuşmuştu. Selçuk'un konuşması 6 Eylül, Kıvrıkoğlu'nunki 3 Eylül..."

"Evet ama, Selçuk'un konuşması daha önceden yazılıp basılmıştı" dedi dostum... O'nun teorisine bakılırsa Yargıtay Başkanı, bir akademik tez gibi hazırladığı konuşmasını bir hafta önce tamamlayıp baskıya göndermiş. Bu broşür daha mürekkebi kurumadan Genelkurmay karargahına ulaşmış ve Genelkurmay Başkanı'nın gazetecileri ani daveti, o aşamada gündeme gelmiş. Yani asker, tepkide "ön almış". "Amma senaryo" diyecek oldum, "Ben araştırıp doğrulattım" dedi dostum. Merak bu ya, ben de Selçuk'un konuşmasını basan Afşaroğlu Matbaası ile görüştüm. "Metin bize 3 Eylül'den önce geldi, 3'ünde basılmıştı" dediler. En iyisi iki metni önüme alıp karşılaştırarak okumaktı. Ben de öyle yaptım. Metin önceden sızdırılmış mıydı, Org. Kıvrıkoğlu gazetecilerle konuşurken metni biliyor muydu bilemem, ama son 2 haftada başkenti sallayan bu iki demeci yan yana koyunca, devletin zirvesindeki yaklaşım farklılığı apaçık ortaya çıkıyor.

***

"Düşünce özgürlüğü" ile başlayalım. Yargıtay Başkanı diyor ki: "Düşünce yasakları toplum zararınadır. Toplumu sarsan, yüreğinden yaralayan görüşler bile ifade hürriyetinin sınırları içinde kalır, suç sayılmazlar. Küçük Hitler'lere mikrofon vermeyerek onları silemeyiz".

Genelkurmay Başkanı ise kamuoyu önüne, deprem sonrası "irticai basın"ın yaptığı yayınlardan örnekler vererek çıkıyor. "Depremi bahane ederek orduya kin kusan özel radyolar"dan yakınıyor ve yaklaşan fırtınanın işaretini veriyor: "İrticai yayınlar 1997'ye kıyasla artış gösterdi. RTÜK bunlar hakkında işlem yapmadı. Bu konudaki tasarının meclisten geçmesini bekliyoruz."

Gelelim "devlet sorunu"na... Söz Sami Selçuk'un: "Demokrasi (..) bir kez benimsenmeye görsün (..) militan devlet gidecek, görüşler, inançlar karşısında yansız devlet gelecektir",

Ve işte Genelkurmay'ın "yanıtı": "Bir şey yaparken başka bir şeyi yıkmamamız lazım. Biz bir şey yaparken öbürünü yere vuruyoruz. Millet devletsiz olamayacağı gibi, devlet de milletsiz olamaz".

"Kürt sorunu..."na gelince... Yargıtay Başkanı diyor ki: "Çoğulculuğun doğal izdüşümlerinden biri de kültürel kimliktir. Çağcıl demokrasi (..) kültürel kimliği korumak zorundadır. (Bu), iç barışın vazgeçilmez gerekçesidir.

Genelkurmay da diyor ki: "İstedikleri bazı kültürel haklardır. Bunların bazıları zaten verilmiştir. Kürtçe gazete ve kasetler serbest. Yasak olmasına rağmen Doğu ve Güneydoğu'da Kürtçe televizyon ve radyo yayınları yapılıyor".

"Eğitim...?" Yargıtay diyor ki: "Laik devlette devlet (..) din okulları açamaz, ancak toplulukların din okulları açmasını da önleyemez".

Genelkurmay "yanıtlıyor": "28 Şubat'ta MGK'dan 18 maddelik bir karar çıktı. Burada tavsiye edilen 18 karardan temel eğitim de dahil olmak üzere yalnızca 4'ünün kanunu çıktı. Ancak diğerlerinin çıkmasını teşvik edici bir durum görmüyoruz. 28 Şubat bir süreçtir; gerekirse 10 sene, 100 sene, 1000 sene devam edecektir".

***

Gerçekten Ankara'da, birbirlerine birkaç yüz metre uzaklıktaki iki başkanlık arasında iki gün arayla böyle bir mesaj düellosu yaşandı mı bilmiyorum. Yaşanmadıysa bile görüşler ortada... Önce depremin, sonra da bu konuşmaların Ankara'yı hayli derinden salladığı ve zirvedeki güçler dengesinden, cumhurbaşkanlığı seçimine kadar pek çok senaryoyu alt üst ettiği söyleniyor. Nereden mi biliyorum? "CNN'de söylemişler, altyazı olarak geçmiş".

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır