kapat

30.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Mecburen; Depremi bilen adam

Başım öyle sıkıntıya girdi ki sormayın. Depremden önce devletin üst katlarına mektup yazan ve "bir deprem olabilir, dikkatli olalım, Allah yardımcımız olsun" diyen Tekirdağlı Cemalettin Yıldırım günün adamı. Son 4 gündür Cemalettin Yıldırım adına yapılan açıklamalarla vatandaş "paranoyak" hale getirildi.

Bir de üstelik Cemalettin Yıldırım'ın "bana bir mektup yazdığı ve yeni depremin tarihini verdiği" dedikodusu tam tuz biber oldu.

Oysa ne Cemalettin Yıldırım yeni depremin haberini verdi ne de buna benzer bir açıklama yaptı.

Okumayanlar, okuduğu halde anlamayanlar ve depremin stresinden kurtulamayıp her duyduklarına balıklama atlayanlar için "mecburi" bir açıklama yapmak zorundayım.

Tekirdağlı Cemalettin Yıldırım 70 yaşında. İlkokul mezunu. Falcı, medyum ya da kahin değil. Ama "şarlatan" değil.

Kendi ifadesine göre tam 40 yıldır gökyüzünü inceliyor, ayın, güneşin ve yıldızların hareketini takip ediyor. Bilgisi, görgüsü ve sosyal konumuyla taban tabana zıt olsa da gökyüzü şekilleri ve haritaları konusunda sanki "başka bir insan" oluyor. Türkçeyi bile doğru düzgün konuşup yazamayan Yıldırım, şaşırtıcı derecede düzgün gökyüzü haritaları çiziyor.

Cemalettin Yıldırım 17 Ağustos felâketinden 15 gün önce, devletin önemli katlarına bir mektup yazdı. Mektubunda yıldız hareketlerini izlediğini, büyük güneş tutulmasından sonra ay hareketlerinin yer kürede basınca neden olduğunu ve bir deprem olabileceğini söyleyen Yıldırım "18-19 Ağustos'ta dikkatli olmak gerek" uyarısında bulundu.

Bu mektuplardan biri elime geçti ve biliyorsunuz geçen hafta yayınladım. Aynı gün Yıldırım'ın adresini de saptayarak kalkıp Tekirdağ'a gittim ve kendisiyle konuştum.

Cemalettin Yıldırım'ın "deprem tahmininden" çok, çizdiği haritalar ilgimi çekti. Bu nedenle Yıldırım'la yaptığım görüşmeyi ve yazdığı mektuptan bir paragrafı sizlere de duyurdum.

Adamın şarlatan, reklam peşinde koşan bir meczup izlenimi bırakmaması "böyle bir kişiliğin ciddiye alınması" gerektiği hissini uyandırdı bende.

Ama Cemalettin Yıldırım ne görüşmemiz sırasında ne de sonrasında hiçbir şekilde "deprem tahmini" yapmadı, herhangi bir "deprem günü" söylemedi. Sadece "ayın hareketlerini izlemek gerektiğinden" söz etti. Onu da henüz yapmayı düşünmediğini ekledi.

"Ne zaman deprem olacağını merak eden" ve bu nedenle "paniğe kapılan" herkese duyurmak istiyorum.

İşkenceciye af basına sansür
Deprem felâketiyle birlikte "bir başka deprem" daha yaşıyoruz. Takke düşüyor, kel görünüyor. Uzun yıllar sonra ilk kez iktidarın başını elinde tutma şansı yakalayan "sol" bir parti "işkenceciye af" çıkarırken basına "sansür" uyguluyor.

RTÜK hükümetin talimatıyla Kanal 6'nın 7 gün kapatılmasına karar verdi. Çünkü bu kanal, deprem felâketine zamanında yetişemeyen devleti eleştirdi. Devletin yöneticileri ayıbın ve yeteneksiziliğin ortaya çıkmasından utanç duyacaklarına, utanç verici bir davranışa yöneldiler ve askeri yönetimlerden beri görülmeyen "sansüre" sığındılar. Bir üst mahkemenin bu kararı durdurmasının hiçbir anlamı yok, önemli olan sansür zihniyetinin bütün ayıbıyla sırıtmasıdır.

Ve işe bakın ki, iktidar ortağı ANAP'ın Başkanı halkla dalgasını geçer gibi "Ecevit istese bütün televizyonları kapatabilirdi, ama yapmadı" diyerek yüreğimize su serpiyor!

Bu kötü günler elbette geçecek, halk gerçeği tüm çıplaklığı ile yaşıyor ve biliyor. Halka rağmen yapılanın hesabı nasıl olsa bir gün sorulur. Öyle ya da böyle. Merak etmeyin "zaman su gibi" akıp gider.

Bilsem de söylemem
Şimdi işin bir de başka boyutu var. Diyelim ki Cemalettin Yıldırım bana "şu gün deprem olacak" dedi. Bunu, açık açık yazıyorum; bunu eşim ve çocuklarım dahil hiç kimseye söylemem.

Çünkü böyle bir sorumluluğun altına girmek, böyle bir açıklama kararını vermek, ne ahlâkla, ne insanlıkla ne de bilimle, akılla bağdaşır.

Böyle bir bilgi almış olsam, ilk iş olarak ülke yöneticilerini haberdar eder, bu kişinin derhal inceleme altına alınması gerektiğine inandığımı söylerim. Bundan sonrası bilimin ve ülke yönetiminin kararıdır.

Cemalettin Yıldırım'ın "Allah vergisi" bir özelliği olduğunu görmek ve kabul etmek ayrı, ağzından her çıkanı "doğru" kabul etmek ayrıdır. Ben, Cemalettin Yıldırım'ın olacak tüm depremleri bilebileceğini hiç sanmıyorum.

Yıldırım'ın beyninde, kendisinin de çözemediği bir bilgi depolanmış olabilir, ya da 40 yıldır depreme kafayı taktığı için bir "tesadüf sonucu" son depremi tahmin etmiş olabilir, o da olmadı bu depremi hissetmiş olabilir.

Ama bunların hiçbirini düşünmeden ve sadece kimilerinin üflediği dedikodulara itibar etmek, paniğe kapılmak yapılacak en büyük yanlıştır.

Herkese bir kez daha seslenmek istiyorum; "Cemalettin Yıldırım adına yapılan açıklamaların hiçbirine itibar etmeyin, ortalıkta dolaşan deprem tarihlerine sakın inanmayın."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır