- Tansu Hanım politikaya girmezden evvel de zengin. Esas sorun, malvarlığını ediniş şeklinden ziyade kendi adına topluma verdiği sözleri yerine getirmemiş olması.
- Peki madem esas olan buydu, "Malınızı getirecektiniz, ne oldu?" diye bir kere sorabildiniz mi kendisine?
- Kendi söz verdiği için kimse talepte bulunmadı. Ama sözünü yerine getirmedi. Benim şahsıma yönelik herhangi yanlışlık görmedim. Vefa karşılıklı bir kavramdır. Güvenle beslenir. Şüpheyle de tahrip olur.
- Tansu Hanım çok mu kaprisli?
- Yok, sert ve hızlı çalışan, başarıya ve sonuca oryante olmuş bir insandır. 15 günlük işi bir haftada ister.
- Siyaset dışında birlikte yaptığınız en sıcak şey neydi? Mesela hasta olduğunda bir tas çorba yaptınız mı?
- Yok, bizim ilişkimizin içinde o tarz şeyler yoktu.
- Birlikte fal da kapatıp bakmadınız mı yani?
- Hayır.
- Ama "Birlikte namaz kıldık" diye açıklamanız vardı.
- Sanırım Cindoruk'tu, Tansu Hanım'ın dini konularda bilgisiz olduğunu söylemişti. Erzurum'da sordular bana. Ben de "Tansu Hanım'la, iki defa teraviye gittik" dedim. Yoksa "beraber namaz kılardık" demedim.
- İkna olmadım. Eskiden Özer Bey'den "ağabeyim" diye söz ediyor, elini öpüyordunuz. Herhalde bu durumda da Tansu Hanım "ablanız" oluyordu.
- Özer Bey'i gerçekten ağabeyimmiş gibi hissettim. Tansu Hanım'a da büyük bir sevgi hissettim. Elbette Tansu Hanım da bana karşı sevgi hissetmiştir. Özer Bey'in beni kız kardeşi gibi sevdiğini biliyorum. Ama bunların ilişkilere yansıması benim öz ablamla yaşadığım bir ilişki tarzında olamaz. Benim yetiştiğim şartlarda kendinizden büyük insanların, kadın-erkek elini öpersiniz. Ben o zaman herhangi bir problem olacağını hiç düşünmeden öptüm. Annesi ölmüştü. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Kapalı kapılar ardında yağcılıklar yapılır. Kamuoyu önünde yaranmak hissi olmaz.
- Özer Bey, size nerede ağabeylik yaptı?
- Milletvekili olmadan Ankara'ya geldim. Zübeyde Hanım Şehit Anaları Vakfı'nı hayata geçirdim. Özer Bey'le çalıştım. İşin zamanlaması, sonuçlanması gibi konularda üzerimde çok emeği olduğuna inanıyorum. İnsanı dinleyen bir kişidir. Yol gösterir.
- Neden DYP ile ilgili işlere çok fazla burnunu sokuyor? Bunun tekabül ettiği psikoloji nedir?
- Onda eşini koruma içgüdüsü var. Tansu Hanım'ı büyük bir organizasyonun başında yalnız görüyordur belki.
- Tansu Hanım, herkese karşı güvensiz, bir tek eşine mi güveniyor da "Özer bana yardım et" mi diyor acaba?
- Belki de. Beraber büyümüşler. Dayanışmaları normal. Belki bunu çok iyi kamufle edemediler. Yani karı-koca konuşup, kararı ortak verebilirler ama bunu genel başkanın partiye aksettiriş şeklinde bilmiyorum...
- Anlamadım şimdi. DYP'de Özer Bey faktörü nedir?
- Siz beni her şeye vakıf konumda görüyorsunuz ama öyle değil. Muhalif arkadaşların rahatsız olduğu nokta, birçok konuda her şeyin Özer Bey'in üzerinde kalmış olması. Ben o derecede olduğunu zannetmiyorum. Çünkü tarihten biliyorum Atatürk'e kızanlar hep İsmet İnönü'yü eleştirmiştir. Yani lidere kızarsınız, söyleyemezsiniz.
- Çiller çiftinde baskın karakter kim?
- Tansu Hanım'ın daha etkili olduğunu düşünüyorum. Ben yüzde yüz partiyi Özer Çiller yönetiyor yargısına katılmıyorum. Tansu Hanım'ın dominant karakterinin bu manada teslimiyet içinde olabileceğini sanmıyorum.
- Ya özel harcamaların devletin kasasından yapıldığı iddiası, Özer Bey'in gözlüğü, yediği kebaplar, vs...
- Yani beş milyon liralık gözlüğü benim tanıdığım Özer Bey oradan talep etmez. İsterse 100 milyon tutsun. Rakamsal olarak bir şey değil ama bizim taban etkiliyor. Ben orada yolsuzluk görmüyorum, dikkat gerekir.
- Çiller'le aşkınız sürerken tespih kullanırdınız.
- Tespihi severim ama erkek tespihine değil namaz tespihine alışık bir elim var. Tespihi dualarıyla çekerim.
- Düzenli namaz kıldığınız sonucu çıkıyor mu?
- 95'e kadar kılardım. Şimdi ara ara kılıyorum.
"Birlikte ağladık"
- Birlikte hiç ağladınız mı?
- Ağlamışızdır.
- Dünyanın üstünüze geldiğini mi düşünmüştünüz?
- Yani... Ben... Ağlamışızdır... Bu kadar söyleyeyim... Herhalde 97'nin zor günlerindeydi...
- Tansu Hanım, şimdi tek başına mı ağlıyor? Yoksa ikiniz de ayrı ayrı kendi halinize mi ağlıyorsunuz?
- Yok. Tansu Hanım kolay ağlayan bir insan değildir. Ben de çok zor ağlarım. Şu anda da ağlamıyorum.
- Bütün aşklar tatlı başlar ama acı biter. Sizin aşkınız tanıma uyuyor mu?
- Uymuyor. Tansu Hanım'ın şahsıyla meselem yok.
- Bir gazetede, Tansu Hanım'a "yalancı ve güvenilmez" dediğiniz çıktı.
- Bunu yazan gazeteyi tekzip ettim. Tansu Hanım hakkında beş yılı aşkındır kamuoyuna yapılan bombardıman, halkın kafasını karıştırmış ve bir güven bunalımı oluşturmuştur. Benim söylediğim budur. Ben şimdi partide eleştiri ortamını yaratmaya gayret etmek istiyorum.
- Tansu Hanım'da bir değişim esnekliği olsaydı zaten bunlar olmazdı. Bunu biliyorsunuz ama kıvırıyorsunuz.
- Kıvırmıyorum. Değişebilir. Değişmelerinin geçmişteki davranış biçimleriyle yargılanmaları doğru değil. Tansu Hanım için konuşmuyorum, DYP için konuşuyorum. İkinci demokrasi programına belki de katkım olur.
- Bağcıyı dövmeden üzüm yemek mümküm mü?
- Bağcıyı dövüp dövmemeye büyük kongre delegesi karar verir. O karar da bizim için emir olur.
- Ne yani, Tansu Hanım Kongrede bir daha kazanınca, "Hadi Meral, evimize dönelim" derse gider misiniz?
- Hayır. Politik geleceğimi nasıl belirlerim? Bugünkü söylemimi geliştirerek. Bunun sonucunda milletvekilliği seçilme şansını kaybedebilirim. Benim için önemli değil.
- Bir de sizin için, "Meral Hanım asla Tansu Hanım'ı terk etmez. Tansu Hanım'ın muhaliflerin arasına saldığı bir köstebektir" diyorlar.
- Benim karakterimdeki insanların köstebek olabilmeleri mümkün değildir. Bunu ispat etmem mümkün değil. Bunu zaman içindeki duruşum belirleyecek.
- Son soru. "Düşenin dostu olmaz" deyimini nasıl bulursunuz?
- Benim yetiştiğim kültür ortamı, bu sözden nefret eder. Ancak güven duygusu karşılıklı olmalıdır. Sabır ve vefa duygusu istismar edilmemelidir.