kapat

01.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Popülasyon popülizme karşı bilinçlenirken

Daha açık nasıl söylesin devlet?

Son af önerisiyle bir kez daha diyor ki; benim için önemli olan şey adalet değil, sadakattir.

"Bireylere karşı işlenen suçları affederim ama devlete karşı işlenen suçları affetmem" demenin başka bir anlamı var mı? "Masum insanları doğrayabilirsiniz ama devlete karşı kötü niyet besleyemez, sadakatsizlik edemezsiniz" demenin başka yorumu var mı?

Eğer devlet adaletin tecellisi konusunda birazcık hassasiyet taşısaydı, şimdikinin tam tersini yapardı. İstiyorsa, kendisine karşı işlenen suçları affeder, ama bireylere karşı işlenen suçları affetmek gibi bir küstahlığa kalkışmazdı.

Ama derdi adalet değil, "dokunulmaz devlet" olduğundan, en büyük ve en bağışlanmaz suçun "devlete karşı suç" olduğuna inandığından, yine her zamanki gibi, bireyin adalet talebini bir kalemde hiçe sayıp af kavramının mantığına aykırı bir affı savunabiliyor.

Ama galiba sert kayaya çarpıyor bu kez.

Adalet Bakanı af tasarısını açıkladığı anda yaygın bir muhalefetle karşılaşıyor: Kimden izin aldın da affediyorsun?

* * *

Türkiye bazı bakımlardan gerçekten ilerliyor.

Bundan beş-on yıl önceye kadar, bir af önerisi gündeme geldiğinde karşı çıkmak için mangal gibi yürek gerekirdi. Herhangi bir siyasi partinin "kader kurbanları" demagojisine göğüs germesi; içerdeki on binlerce hükümlüyü ve yakınlarını karşısına alması çok zor bir işti. Herhangi bir sivil toplum kuruluşunun affa karşı kampanya açması; bir gazetenin ya da bir televizyon kanalının af aleyhinde yayın yapması düşünülemezdi.

Hele hele birilerinin devlete dönüp de "sen çok istiyorsan, kendine karşı işlenen suçları affet ama bana karşı işlenenleri affetmek senin haddin değildir" demesi hayal bile edilemezdi.

Ama son birkaç yıla baktığımızda, siyasi partilerin popülist politikaları gereği gündeme getirdikleri her af teşebbüsünün bizzat popülasyonun kendisinden ciddi muhalefet gördüğüne tanık oluyoruz.

Üstelik popülizmin kısır döngüsünü kırabildiğimizi gösteren tek örnek af da değil. Son haftalardaki emeklilik yaşı tartışmaları da popülizmin artık eskisi gibi sökmeyişinin bir başka delili... İşte gördük, üç büyük konfederasyonun ve bütün muhalefet partilerinin bir araya gelişi bile, kamuoyunun yekpare bir halde, erken emekliliğin yanında saf tutumasını sağlayamadı pek. Üstelik, kamuoyu ortasından çatlayıp iki safa da ayrılmadı, doğal bir biçimde parçalandı. Birbirinden farklı birçok fikir yarıştı.

Son olarak, son günlerin popüler tartışması olan "uluslararası tahkim" tartışmasında da aynı "tabu takmayan" rahat tutumu görüyoruz. Bakıyoruz, bazı tartışmacıların başvurdukları "vatan hainleri", "vatan satıcıları" gibi suçlamalara kimse pabuç bırakmıyor artık. Herkes, sözünü esirgemeden bildiğini söylüyor.

Bütün bunlar çok güzel gelişmeler. Belki de "popülasyonun çoğunluğu" günü kurtarma politikalarının gerçekte "popülist" yani halkın yararına olmadığını; gerçek popülizmin, uzun vadeli çıkarları gözetmek olduğunu anlama sürecine giriyor artık.

Bu durumda, geleneksel politikacılarımızın da babadan kalma popülist politikalarını "popülasyon yeni bilinç durumu" ışığında dikkatlice bir gözden geçirmelerinde yarar var, öyle değil mi?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.