kapat

01.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YILMAZ KARAKOYUNLU(yilmazk@sabah.com.tr )


Kanun icat etmek...

Kanun icat etmek, çocukluğumuzda zevkle dinlediğimiz bir türkünün nakaratıydı. Kimi zalim, kimi garip gönlü için bir "kanun icat olaydı" diyerek tesellinin amacını ve muhtevasını renklendirirdi.

Bugünlerde bir kanun icat oluyor ve Türk siyaseti bir türlü ıslah olmaz üslubuna yeni bir af getirmenin yollarını arıyor...

* * *

Dünyanın ilk af talep eden kişisi Hazreti Adem'in oğlu Kabil'di. Kardeşi Habil'i öldürdükten sonra af dilemiş ve yüce Allah canını bağışladığı halde cezasını bağışlamamıştı. Zira adalet ahlakında ceza, korkutmak için değil, çekilmek için veriliyordu.

Adem Aleyhisselam, oğlu Kabil'i evden kovarken Allah'ın hükmünü tebliğ etti. "Yalnızlığın mahzenine kapatıldın. Daima korkulan birisi olacaksın ve kimse sana güvenmeyecek. Başkalarına acımadığın ıstıraplar içinde yaşayacaksın."

Kabil arkasına bakmadan giderken Havva tek damla gözyaşı dökmedi. Adalet ahlakı ana şefkatinin nemli gözlerini bir ilahi tülbent ile bağlamıştı.

Türkiye özür dilemesini bilmeyen toplumdur. Ne garip ki, özür dilemesini bilmeyen bu toplum sürekli affediliyor. Bu çelişkinin toplumda adalet ahlakının oluşmasına katkıda bulunması mümkün müdür?

Bir yıl önce durup dururken gündeme getirilen af siyaseti şimdi genişletilmiş kapsamıyla yeniden ısıtılıyor. Bu defa, daha temkinli davranılmakta ve lider ziyaretleriyle koalisyon gruplarına yönelik etkin ikna yöntemleri denenmektedir.

Yeni af girişimi giderek genişleyen kapsamıyla toplumda hüzünlü tartışmalara yol açmaktadır. Affı hazırlayanlar damdan düşmedikleri için mağdur acısını fark etmeleri ve hele hissetmeleri mümkün değildir.

Suç işleyen birinin cezalandırılması, toplumsal kuvvete ait bir hakkın kullanılmasıdır. Bu haktan siyaseten vazgeçilmesi ve bu vazgeçişe "adalet ve genel menfaat" gibi cazip kılıflar giydirilmesi ikna edici değildir.

* * *

Önümüzdeki günlerde hükümet af tasarısını Meclis'e gönderecektir...

Kuşkusuz hiçbir af tasarısı adalet ahlakının sihirli değneği değildir. Dokunduğu yerde mucizeler yaratıp yılların biriktirdiği sorunların yükünü omuzlardan atmayacaktır. Önemli olan, içerdiği hedefler ve oluşturmasını amaçladığı değer yargılarıdır.

Geleceği, geçmişten daha güvenilir ve mahir ellere bırakmak rahatlığını hissettirmek bir hükümet için çok önemli başarıdır. Ama bu başarı uzun yıllardaki toplum vicdanında açılmış yaranın sarılması anlamına gelmeyecek bir lütuf ve atıfet haline dönüştürülerek sağlanamaz.

Milletvekilleri af konusunda önemli bir sorumluluk ile karşı karşıyadırlar. Bu sorumluluk, af tasarısına kabul oyu verip vermeme basitliğinde değildir. Veya siyaset sorumluluğunu bu kadar basit görüp görmeme meselesi de değildir.

Af tasarısına verilecek evet veya hayır kararının sorumluluğu, fazilet mücadelesinde yerinin ne olup olmadığını Türk ulusuna göstermektir. Bu erdem ifadesinin Meclis'ten daha kutsal bir zeminde kendini göstermesi düşünülemez.

Millevekillerinin sıkıntıları görülmeye başlanmıştır. Kulislerdeki konuşmalar derin ıstırap içinde olduklarını göstermektedir. Yüklerinin ağırlığı ortadır. Ancak bu yükü taşıyacak kadar dayanıklı ve her türlü baskıya göğüs gerecek kadar cesur oldukları da açıktır.

* * *

Fazilet, kişisel erdem gösterisinden ve değerinden ibaret değildir. İnsanoğlu fazilet değerini düşüncelerine, davranışlarına yön veren temel ahlak değerlerinden alır. Milletvekilleri bu değer yargılarının tartıldığı kantarı elinde tutmaktadırlar.

Her milletvekilinin tek tek çok namuslu, şaibesiz, hilesiz, desisesiz bir yaşamın ve siyasi sıfatın sahibi olması yetmez. Asıl fazilet toplumun ortak ahlak değerlerindeki temel sorumlulukları idrak edecek cesareti göstermektir.

Hayal kırıklığına uğramış toplumların en felaketli sıkıntısı, savunmasız haysiyet ve kusurlu şahsiyet çaprazında kendilerini aşağılamalarıdır. Bu ikilemden kurtuluşun tek çaresi devletin adalet ahlakına güvenmektir.

Şimdi millet, devletini kantara vuracaktır. Devletin adalet ahlakının güvenilir olup olmadığını tartacaktır.

Devletin merhameti başka, siyaseti başkadır. İkisini bir gibi göstermenin ayıbına adalet ahlakı denmez.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.