kapat

01.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Evin yanan ışıkları..

Evin yanan ışıklarının nasıl bir sıcaklık olduğunu düşündünüz mü hiç?..

Hep hissetmişimdir.. Hem de nasıl hissetmişimdir, düşünmeden..

Evimin olduğu sokağa geliyorum yıllardır.. Pencereleri kapkara daire benimki..

Çıkarken gene kapkara pencereler bırakıyorum arkamda..

Kara ve soğuk..

Çok yakın aile dostlarım vardı bir ara, ailem gibi.. Yemeğe giderdim arada bir onlara.. Köşeyi dönerken daha gözlerim ışıklara takılırdı.. Köşeyi dönerken daha içim ısınırdı.. Çıkarken arkamdan vururdu sıcaklık.. Sadece ışığı değil, o pencereden birinin baktığını da hissederdim.. Köşeyi dönüp kaybolana kadar dönüp dönüp bakardım..

Öyle bir özlem işte ışık yanan pencere..

Sahip olduğunuz sürece farkında bile olmadığınız..

Tüm bunları Elif Ergu düşündürdü bana.. Bayan Sabah'ın en genç yazarlarından Elif.. Çok şirin şeyler yazıyor.. Bayan Sabah genelde çok şirin şeyler yazıyor, zaten.. Sık sık takılıyorum onlara.. Keyifle okuyorum, bazan da kızarak.. Ama öğreniyorum.. Kadını öğreniyorum.. Ömür biter.. Ömürler biter.. Kuşaklar, kuşaklar biter, kadını öğrenmek bitmez. Çünkü kadın kadar hızlı değişen şey yoktur dünyada.. Rigoletto'nun ünlü aryasının söylendiği gibi..

"La donna e mobile!.."

Tam öğrendiğinizi sanırsınız.. Değişir!..

Elif sekiz yıl önce okumak için ayrıldığı baba evine tatil için döndüğünde hissettiklerini anlatırken düşündürdü bunları bana..

Kız arkadaşlarına sesleniyor.. "Ailelerinden ayrı yalnız yaşayanların ballandıra ballandır anlattıkları özgürlük hikayelerine aldanmayın" diyor..

Eve gittiğinde kapıyı anahtarla açmak yerine zili çalmanın keyfini anlatıyor..

Yıllardır anlatıyorum YA İŞTE O.. Savaş Ay aldı şiir bile yaptı. Kasetinin başına koymuş..

Evin önünde durup bakınca pencerelerde ışıklar yanıyor olmasının değerini anlatıyor..

İşte bu.. Yıllar yılı bu sıcaklığı hep hissetmemiştim de hiç düşünmemiştim.. Elif düşündürdü sonunda..

Ne yemek yapacağınızı düşünmeden sevdiğiniz yemeklerin önünüze gelmesinin tadına varmayı anlatıyor..

Annemin ölümünden beri unuttuğum bir tat bu..

"Babamın minik ve biricik kızı olmak ne güzelmiş. Ailenizin yanındaysanız kıymetini bilin" diyor Elif, bitirirken..

Dünya kıymetini bilmediğimiz şeylerle dolu..

Hem de bu devirde, "Kapıyı anahtarla açmaktan bıktım.. Zil çalmayı özledim" diyen yazarın kıymetini bilmediğimiz gibi..

"Siz erkek domuzlar zaten hep böylesiniz. Kadın uşak.. Siz zili çalacaksınız o gelip açacak. Kendi kapınızı kendiniz açsanıza" diye nasıl "Feminist" fakslar aldığımı düşünüyorum, yıllar önce bu özlemimi yazdığımda..

Evin yanan ışıklarına bakmak.. Kapının zilini çalmak.. İçerde sıcak bir yuva ve sevdiğin yemekleri bulmak..

Bunları ben yazsaydım eğer..

Eğer ben yazsaydım!..

Feminizm önce romantizmi öldürdü..

Ne demek eşitlik.. Hangi çukur?.. Ben kadınımı görmek için ileriye bile değil, yukarıya bakmak isterim.. Orda yukarlarda olmalı o.. İnce, narin, kırılgan.. Ulaşılması zor..

Çaba isteyen.. Özen isteyen.. Sevgi, saygı ve şefkat isteyen..

Evde ışıkları yanık tutmanın ve çalan kapıyı açmanın o benzersiz güzelliğinin bedeli olarak bunlar az bile..

Sigarasını yakmamdan alınan kadının benim dünyamda yeri yok!..

Pazar Neşesi
Pazar Neşemiz bir Erzurum fıkrası.. Erzurum fıkrası nerden mi elime geçti?..

Temmuz diye bir haftalık dergisi var Erzurum'un.. 4 yıldır çıkıyormuş. İki haftadır bana da gelmeye başladı. Künyeyi bulamadım, ama okuduklarımdan çıkardığım kadarı ile Recep Re tek başına çıkarıyor bu dergiyi..

Helal olsun delikanlıya..

Evlilik yılları kadar çocuk sahibi bir karı koca, bu işin sonunu almak için doktora danışmaya karar verirler. Bayan doktor, dertlerini anında anlar tabi.. Kocayı dışarı çıkardıktan sonra, kadına bu işin nasıl olacağını anlatır:

"Bak hanım.. Kocanla birlikte olduğunda, adamın gözlerine dikkatlice bak.. Gözleri böyle şaşılaşmaya başlayınca, hemen altından yana kay!.."

Kadın "Sen ne diyorsun doktor hanım", diye lafını keser..

"Sen ne diyorsun doktor.. Kocamın gözleri şaşı olanda, benimkiler kör oluyor, kör!.."

Dişi Jülyet.. Masum Carmen!..
Akşam üzeri Power FM'den telefon ettiler.. "Galatasaray bu gece sezonun ilk ciddi maçına çıkıyor.. Yorumunuz ne?" diye..

"Yorumum" dedim, "Bu gece Ali Sami Yen'e, Galatasaray maçına değil, Açık Hava Tiyatrosu'na, baleye gidiyorum.."

Galatasaray doğru dürüst tek transfer yapmamıştı. Geçen yılın kadrosu ile oynuyordu. Oysa yeni sezon yeni heyecan demekti. Yoktu. O zaman gitmeme de pek sebep yoktu..

Seyrede ede bıktığım takıma bininci defa bakmaktansa, ender bir Bolşoy güzelliği izlemek daha cazip gelmişti bana..

* * *

Gördüğüm en dişi Jülyet'ti ve de en güzel..

Gördüğüm en masum Carmen'di ve de en güzel..

Ekaterina Fadeeva'dan söz ediyorum..

Belarus Cumhuriyeti Bolşoy Balesi baş balerinası..

Bu bale aslında Artistik Direktör ve Başkoreografı Valentin Yelizariev ile ünlü.. Daha önceki yıllarda, İstanbul'a da gelip Spartaküs'ü izletmişti bize..

Özellikle kalabalık sahnelerde çok çarpıcı danslar düzenliyor Yelizariev..

Sorun da burdan çıktı.. Açık Hava'nın sahnesi, Belarus Balesi'ne dar geldi..

Sololarda adımlara yetmedi. Kalabalıklarda üstüste düştüler biraz..

Belarus balesi ilk gece Romeo Jülyet'i sahneledi..

Bir heyecan, bir tedirginlik vardı sanki üzerlerinde.. Prokofieff'in müziğini banddan izlemek de yetmedi tabii.. Bir minik detaya da kafam takıldı. Finalde Jülyet'i sadece uyutan şişede arta kalanları içen Romeo niye öldü?..

Ama Jülyet bir harikaydı.. İlk defa dişi bir Jülyet izledim.. İlk defa bu kadar erotik bir Jülyet yorumu ile karşılaştım.

Ertesi gün Carmen'de tam tersine nerdeyse hanım hanımcık bir kadın vardı, sahnede..

İnanın Yelizariev'in Carmen'i, Jülyet'inden daha masumdu..

Hem Carmen, hem Jülyet'in dansları rüya gibiydi.. Doyamadım..

Yapı Kredi Festivali'ni tüm yıla yayıp sürdürüyor.. Çok da iyi ediyor..

Belarus Balesi, temmuzun en önde gelen sanat olayıydı, benim için..

www.thomasturkiye.com!..

Söyleyecek bir lafınız var da söyleyemiyorsunuz, bundan şikayetçisiniz öyle mi?..

Artık var.. Lafınız varsa, söyleyecek yeriniz de var..

Atilla Koryürek ile birlikte Bilim Dergisi çıkarmıştık bir zamanlar.. Sonra izini kaybetmiştim. İnternet'te buldum. Başlıktaki adreste..

Özgür Düşünce Platformu oluşturacak bu site.. Atilla, uluslararası bir kuruluşun Türkiye temsilcisi olarak bu siteyi yönetiyor.

Her ay bir konu üzerinde fikirlere açılıyor site.

Bu ay "Fonksiyonel organizasyon açmazı" konu..

"Bu iş doğru yapılmadı mı, sonu Susurluk işte" diyor Atilla..

Gelecek ay "İnsan kaynaklarında kimlik arayışı.."

Bu kimlik eğer insan kaynakları mı, öyleyse ne iş yapar?.

İnsan kaynakları yönetimi ise neyi yönetir?..

"Bu site bir zihinsel sermaye yaratacak" diyor Atilla.. "Ve bu sermaye ihtiyaç duyanlara hiçbir kısıtlama olmaksızın sunulacak.."

Fark!..
En erken haberler TGRT'de.. TV gecelerim onlarla başlıyor.. İyi de oluyor.. Jülide "Niye kestirdin o harika saçlarını?" lafımı bana yedirircesine harika.. Haber spikeri olarak da müthiş formda.. Onu seyrederken günün yorgunluğunu atıyorum inanın..

Haberlerden hemen önce, Didem Uzel'in bir programı var.. Beş on dakika erken açtığım için ilk o çıkıyor karşıma.. Didem de tescilli güzellerden. Öyle olduğu için ekranda olduğunu da biliyor. Sunucu olarak o kadar amatör ki..

O zaman kendisini ekrana getiren gücü kullanmalı değil mi?.

Tersine öyle pejmürde, öyle rüküş ki her gün..

Ekrana darmadağın gelmenin adını kimse "Spor" diye koymaya kalkmasın. Spor giyim ve makyaj dünyanın en zevkli, o ölçüde özen isteyen şeyleridir..

BİZİM DUVAR
Mankenler de sonunda dünya standartlarına girmişler. ISO-9001!..

Yakında masallar da girer.. ISO 1001 Gece masalları!..

Hakan & Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Yanlış bilgiden sakın. Cehaletten daha tehlikelidir.

George B. Shaw

PAZARIN SORUSU
Görme engellinin bastonunu gece uyurken, yarısından keserseniz, ertesi sabah uyandığında, bir gecede 50 santim uzadığını mı düşünür?..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.